Dr. Hayri Hazargöl
AKP-MHP iktidarı kapsamlı bir sınır ötesi askeri saldırı başlattı. Onlarca defa böyle harekatlar olduğu için bunun kaçıncı olduğunu bilmiyoruz. PKK’ye yönelik ilk askeri harekat 1992 Mayıs-Haziran ayında yapılan Güneş harekatıydı. O zaman gazeteler yüzlerce PKK’linin öldürüldüğünü iddia ediyorlardı. Halbuki tek bir PKK’li bile öldürülememişti. Zaten Türk devletinin açıkladıkları ve gazetelerde yazılanlara inanırsak PKK de silahlı güçleri de yüz defa tasfiye edilmiş olurdu. Hatırlıyoruz, 1995 Çelik operasyonunda bir haftada binden fazla gerillanın öldürüldüğü yazıldı-çizildi. Sonradan öğrendik ki, on PKK’li bile ölmemiş; yani iki sıfır fazladan atılmış.
Şimdi yine büyük iddialarla şöyle bitireceğiz, tüketeceğiz denilerek bir harekat yürütülüyor. Zaten böyle bir operasyon bekleniyordu. Çünkü Tayyip Erdoğan, Garê’de yenilgi yaşandığını kabul etmişti. Bu yenilgi AKP-MHP iktidarına ağır bir travma yaşatmıştı. Toplum başarısızlığı yüzde yüz olacak olan böyle bir harekat yapıldığı için iktidardan hesap soruyordu. O güne kadar vatan millet Sakarya diyerek AKP-MHP iktidarının savaş kuyruğuna takılan Millet İttifakı da yenilginin hesabını sormuştu. Bu nedenle iktidarın imajını kurtarmak için Türkiye’nin gençleri bir daha savaş alanına sürüldü. Aklı başında olan her kişi bu saldırının bu nedenle başlatıldığını bilir.
Bu saldırıyla AKP-MHP iktidarı için Kürt sorunu diye bir sorunun olmadığı bir daha gösterildi. Binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan, Türklerden önce bu topraklarda var olan, yüz yıldır inkarcı, soykırımcı politikalara direnerek özgür ve demokratik yaşam isteyen, onlarca yıldır bu mücadelesini çok boyutlu sürdüren Kürt halkının bu talepleri bastırılmak; Kürtler Türkleştirilmek isteniyor. Bu politikaya dünyanın neresinde olursa olsun soykırım sıfatı takarlar. Nitekim, BM’nin soykırım politikası tanımlaması içerisine şu anda Türk devletinin Kürtlere uyguladıkları da girmektedir. Zaten resmi olarak 1926’da kabul edilen ve uygulanan Şark Islahat Planı bir soykırım planıdır.
AKP-MHP iktidarı son askeri saldırıyla birlikte savaşı kendi eliyle kapsamlılaştırıp derinleştirmiştir. Herhalde PKK’nin askeri güçleri AKP-MHP iktidarının savaşı bu düzeyde yaygınlaştırmasına bir tarihi fırsat olarak bakmaktadırlar. Çünkü savaşın yaygınlaşması, Türk devletine karşı savaşan bu güçlerin işine gelir. Onlara Türk devletinin askeri güçlerine darbe vurma imkanı sağlar. Onlar zaten kırk yıldır Türk ordusuna karşı savaşmakta ve savaşma imkanı aramaktadır. Bu tür askeri harekatlar PKK’nin askeri güçlerini daha aktif getirmektedir. AKP-MHP iktidarı da askeri olarak çözülemeyecek bir sorunda savaşı yaygınlaştırarak izlediği Kürt politikasının çöküşünü daha da yakınlaştırmaktadır.
Bu askeri saldırıları AKP-MHP iktidarı tek başına yapamazdı. Çünkü böyle kapsamlı bir saldırı ancak çeşitli güçlerin onayı ve desteğiyle olabilirdi. Bu konuda ABD ve Avrupa’nın onayı ve desteği alınmıştır. Yine tüm Kürtlerin gaflet içinde oluğunu düşündükleri KDP’nin onayını da almışlardır. Kuşkusuz ABD ve Avrupa bu onayın karşılığında mutlaka bir şeyler almışlardır. 1924 yılında Musul ve Kerkük vilayeti İngilizlere bırakılarak Kürtler üzerindeki politikaya onay alınmıştı. Biden en azından sınır ötesi harekatına onay vermenin karşılığında Ermeni soykırımı ifadesini kullanmıştır. ABD ve Avrupa Türk devletinin zayıf karnının Kürt sorunu olduğunu bildiğinden bu konuda hem şantaj yaparak hem de bazı tavizler vererek Türkiye’ye istediklerini yaptırmaktadırlar. Kürt sorunu Türkiye’yi tüm dünyaya rehin hale getirmiştir. Kürt sorununu demokratik temelde çözüp rehine durumdan kurtulacağına kendisini rehine yapan çıkmaz politikada ısrar etmektedir.
Kırk yıldır süren savaş AKP-MHP kafasına göre gidilirse en az kırk yıl daha sürer. Çünkü böyle bir sorun silahla, şu ya da bu teknikle çözülemez. Çünkü silahların hiçbir biçimde çözmeyeceği bir siyasal ve toplumsal mücadele alanı vardır. Kaldı ki kırk yıldır süren, sadece Türkiye’de değil, tüm Ortadoğu’da Kürtlerin yaşadığı her yerde güçlü tabanı ve etkisi olan gerilla mücadelesi bitirilemez. PKK’nin askeri güçlerine zaman zaman darbeler vurulsa da, bu bir sonuç vermez. Aksine savaş koşulları ve zemini daha da derinleşip güçlenmektedir. Bu politika sürdüğü müddetçe her zaman binlerce Kürt genci Türk devletine karşı savaşmak için silah omuzlayacaktır. Bunu HDP binası önüne zorla bazı aileler götürerek engellemek mümkün değildir. Zaten HDP önüne baskı ya da bazı imkanlar sunularak ailelerin götürülmesi bu konuda ki çözümsüzlüğün ifadesidir. Bırakalım Kürtler üzerindeki diğer uygulamaları, sadece Şenyaşar ve İzol ailelerine AKP milletvekili akrabaları tarafından yapılan saldırı bile binlerce Kürt gencini dağlara yönlendirir.
Öte yandan bu operasyonlar ne 125 milyar kayıp hazine parasını ne de Süleyman Soylu ve Mevlut Çavuşoğlu ile yakın ilişkide olduğu fotoğraflarla anlaşılarn AKP’linin kaçırdığı 2 milyar doları unutturabilir. Türkiye’yi kırk haramiler ülkesi haline getiren Erdoğan-Bahçeli kafadarlarını bir değil bin askeri harekat da kurtaramaz. İç, dış ve bölge koşulları bu iktidarın kaybetmesini kaçınılmaz hale getirmiştir. AKP-MHP iktidarı sadece uzatmaları oynamaktadır.