Yeşil Sol Parti’nin Rize’den milletvekili adayı Ayşe Lokumcu Bekar, polisin gaz fişeğiyle katlettiği Metin Lokumcu’nun da kardeşi. Yeşil Sol’un kadınlara daha fazla değer verdiğini söyleyen Lokumcu ile mücadelesini ve seçimi konuştuk
Nesli Şahiner
Yeşil Sol ve Gelecek Partisi, 14 Mayıs’ta yapılacak tarihi seçim için “Kadınlarla değiştireceğiz” şiarıyla hareket ediyor. Bu şiarını en fazla kadın aday göstererek de ortaya koyan Yeşil Sol Parti, yanı sıra açtığı kadın seçim büroları, kadın buluşmaları ve mitingleriyle de net bir şekilde ilan ediyor. Yeşil Sol’un kadın adaylarından biri de Rize’den Milletvekili adayı gösterdiği Ayşe Lokumcu Bekar. 30 yıldır siyasi alanda çalışma yürüten Lokumcu, aynı zamanda Metin Lokumcu’nun kız kardeşi.
Metin Lokumcu, Artvin’in Hopa ilçesinde dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın mitingi öncesi, 31 Mayıs 2011’deki protestolarda polisin sıktığı biber gazıyla öldürülmüştü…
Ömrü mücadelelerle dolu
Artvinli olan, lise öğrenimini Rize’de yapan Lokumcu, iş bulamadığı için çalışamayan, eviçi emeğinin yanı sıra hem torununa bakan hem siyaset yapan, bir yandan HES’lere karşı direnişlerde yerini alırken, diğer yandan da Metin Lokumcu’nun adalet mücadelesini veren güçlü bir kadın. Uzun yıllar CHP’de mücadele veren Ayşe Lokumcu Bekar, Yeşil Sol’dan aday olmasını; “Kadınlara daha çok ağırlık veriyorlar” şeklinde açıkladı.
- Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Ben Artvin’in Kemalpaşa ilçesine bağlı Dereiçi köyünden 6 çocuklu bir ailedenim. İlkokulu köyde, ortaokulu ise Kemalpaşa’da merkezde okudum. Lise çağına gelince abim (Metin Lokumcu) ‘Sizi okutacağım’ diyerek bizi Rize’de Ticaret Lisesi’ne kaydettirdi. Kendisi o zaman öğretmen değildi, fabrikalarda çalıştı, bizi okuttu. Sonra öğretmen sınavlarına girdi, öğretmenliği kazandı. Ticaret Meslek Lisesi’ni bitirdikten sonra çok iş baktım ama bulamadım, evlendim.
- Adaylık süreciniz nasıl gelişti?
Adaylık süreci, Yeşil Sol Parti biliyorsunuz kadınlara daha çok ağırlık veriyor. Yüzde 47 kadın adayı var. Zaten onların partilerinde de çok kadın var. Başka partilerde böyle değil. Rize’de aslında emekli bir öğretmen de var ama ona teklif etmemişler, bana ettiler. Dediğim gibi kadınlara daha çok ağırlık verdikleri için bana teklif ettiler. Bana ‘Nereden aday olmak istiyorsunuz?’ diye sordular. Ben de kadınların daha görünür olmaları için, seslerini duyurabilmeleri için Rize’den aday olmak istediğimi söyledim.
- Rize’yi biraz anlatır mısınız, özellikle de kadınlar açısından nasıl bir kent?
Rize’de erkekler daha çok ticaretle, kadınlar köyde çayla, ev işleriyle uğraşıyorlar, siyasetten uzaklar. Rize sonuçta il, merkez daha kozmopolit, dışarıdan gelen insanlar, memurlar da var. Ben daha çok onlara güveniyorum. Kadınların artık uyanması lazım. Kadınlar sağlığa, eğitime ulaşamıyor, çok yetersizlik yaşıyorlar. Daha iyi şartlarda yaşamak isteyenler göç ediyor. O yüzden bu seçim özellikle de kadınlar açısından çok önemli. Bu iktidar giderse her olumsuzluk olumlu anlamda değişebilir diye düşünüyorum. Gerçi buradan pek umudum yok ama…
- Neden böyle düşünüyorsunuz?
Daha burada CHP çıkaramamışken, o yüzden… Büyük değişim bekleniyor evet bu seçimde. Ama Rize için aynı şeyi söyleyebilir miyim bilmiyorum. Burası çok tutucu bir şehir. İnşallah alırım. Bir tane Yeşil Sol, bir tane de CHP’den milletvekili olsa hiç fena olmaz. En başta Tayyip Erdoğan hüsrana uğrar kendi memleketinden, çok iyi olur. Benim için öncelik Türkiye. Bu Türkiye bir karanlıktan kurtulsun da…
- Milletvekili seçilirseniz öncelikli çalışmalarınız neler olacak?
Seçilirsem tabii ki önceliğim çay olacak. Geçim kaynağı çay çünkü. Çayın akıbeti hiç belli değil. Varlık fonuna devrettiler, takip ediyorsunuzdur. Katarlılar mı aldı, kim aldı belli değil. Bir fabrika kurup yeni bir istihdam alanı oluşturmadılar, insanların çalışması için imkan sağlamadılar. Özel sektöre muhtaç ettiler bizi. Çay fiyatına gelince; 7 lira 300 kuruştu, 11 lira yaptılar. Türkiye’nin enflasyonuna göre çok çok komik bir rakam oldu.
Gübre fiyatları çok pahalı, üreticinin hali perişan, her tarafta olduğu gibi. Erdoğan Rizeli olmasına rağmen düşünmüyor memleketini…
- Seçim Çalışması yapıyor musunuz sokaklarda?
Vallahi köylere gitmiyorum, ama merkezde güvendiğimiz insanlarla yapabildiğimiz buluşmalar oluyor, çok fazla bir şey yapma şansımız yok. Daha çok tanıdıklarla bir aradayız. Rize’de köylere falan gidemiyorum ters tepki gelecek diye, biraz çekiniyorum, yalan söyleyemem. Maalesef durum bu. Akrabalarımızla birlikte yürütüyoruz çalışmaları. Öğretmenlerle, Eğitim Sen’le buluşuyoruz. Erzurum’dan, Kars’tan gelenler var, onlara çok güveniyorum. Onlar ezilen insanlar, onlarla buluşuyorum.
- Türkiye’deki kadınların durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kadınların her zaman canları burnunda. 3 gün önce burada bir kadını öldürdüler, kızımın Anadolu Lisesi’nden arkadaşıydı. Eski sevgilisi tarafından öldürüldü maalesef. Hiç yarına güvenimiz yok kadınlar olarak. O yüzden siyasette olmak, sokakta olmak, mücadele etmek zorundayız.
- Abiniz Metin Lokumcu da öldürüldü. Aradan yıllar geçti ve hala adalet sağlanmadı. Adalet mücadelenizdeki son durum nedir?
Evet, hala belli değil davanın sonucu. Hakim değişti, davaya sil baştan başladı. 25 Mayıs’ta duruşmamız var. Bu seçim bizim için de çok önemli, inşallah 15 Mayıs ve 25 Mayıs bizim kutlama günlerimiz olur. Henüz karar aşamasına gelinmedi, çok merak ediyoruz yeni hakimin tutumunu… Abimin vefatından 12 gün sonra da seçim olmuştu, hiç unutmuyorum. 2011 yılıydı, seçimi kaybetmiştik, o zaman büyük hüsran yaşamıştık. Çok kötü olmuştuk. Ama dediğim gibi Yeşil Sol’un kadınlara verdiği değer çok güzel, gerçekten seçimlerde kadınlar olarak çok çalışıyoruz. Bu çok önemli.
- 30 yıldır siyasettesiniz ve birçok alanda verdiğiniz mücadeleler var. Biraz bahseder misiniz?
Ben burada hep önderlik yapmak isterim, Özgecan (Özgecan Aslan) zamanında çıktık sokaklara mesela. Karadeniz yırtıktır; ‘devlet benim’ diyor kadınlar, Rizelilerde de böyle insanlar çoktur. İkizdere olaylarında böyle olmuştu biliyorsunuz. Köylü kadınlar daha çok ses getiriyor, biz de çok gittik oraya. Yine de tabii bildiklerini yaptılar orada. Ama Kemalpaşa’ya yapamadılar.
Derelerimizin akan sesi bile huzur veriyor bize, bunlar sularımızı şişelere koyup parayla bize satacaklar. Güya ‘can suyu bırakacaklarmış, balıklar yaşayacakmış.’ Öyle değil tabii ki, Güneysu köyü mesela, o dere çok fena durumda. Su kalmadı derede. Bir tek Hopa ve Kemalpaşa’da HES olmadı. Direndik. Bedel ödettiler bize ama teslim olmadık.
- Size dava da açılmıştı bir dönem…
Abim öldükten 5 sene sonra Facebook’tan iki tane karikatür paylaşmıştım Tayyip Erdoğan’la ilgili. Yemek masaları paylaşmam ben, hep siyasi şeyler paylaşırım. Şikayet edilmişim. İfade verdim iki kere, sonra mahkemeye çıkarıldım, dava açtılar. 11 ay ceza verdiler. İki tane karikatür paylaştım, yorum yok, yazı yok, hakaret yok. Sadece Tayyip Erdoğan’a çok ters bir karikatürmüş. O yüzden mahkemelerde koşturdular beni. 5 sene içinde aynı suçu işlememem kaydıyla ertelendi. Çok da umrumda değil gerçi. Cezaevine gidersem, eşim siroz hastası, ona ve torunuma bakamam diye üzülürüm sadece. Yine olsa yine aynı şeyi yaparım. Her şey yoluna girerse zaten daha aktif olmak istiyorum. Bir de parası olan Meclis’te maalesef ama Yeşil Sol öyle değil, paraya kesinlikle önem vermiyor.
- Seçime bir kaç gün kaldı, seçmenlere nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Mutfakta kadınlar çalışıyor, yemek yapıyorlar. Mutfak gerçekten çok pahalı. Bugün bir yufka aldım, 5 tanesi 40 lira. Bunları hesap etsinler. Bu pahalılık insanların aklını başına getirmediyse daha yapacak bir şey yok. Ama her şeye rağmen bunlara da teslim etmeyeceğiz, ne Özallar gitti, ne Demireller gitti, ne hanedanlıklar bitti. Bunlar da bitecek inşallah.