İsrail ile Yunanistan arasında deniz altından geçirilmek istenen EastMed doğalgaz boru hattı ABD’nin desteğini geri çektiğini açıklaması sonrasında askıya alındı. Hemen ardından ise İsrail-Kıbrıs-Türkiye deniz altı doğalgaz boru hattı gündeme geldi. Ancak 3 yıldır gündemde olan bu hat üzerine hiçbir gelişme yaşanmazken, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik soykırım saldırıları başladı. Saldırılar başlamadan hemen önceki gelişmeler ve son günlerde Türkiye’nin attığı adımlar İsrail’in politikalarıyla çakışıyor.
Washington merkezli düşünce kuruluşu Orta Doğu Enstitüsü araştırma görevlisi Prof. Michael Tanchum’un açıklamaları Mart 2022’de TRT Haber’de yer aldı. Tanchum’un “İsrail’de ve Ürdün gibi komşu ülkelerde yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik, benzer şekilde Türkiye’ye iletilebilir. Bu boru hattı da yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşmasına yönelik bölgesel düzeyde bir yaklaşım ortaya konulması için Doğu Akdeniz’de daha geniş bir iş birliği geliştirilmesinin başlangıcı olabilir” ifadeleri yeni hesapların yapıldığını ortaya çıkarıyordu.
Eylül 2023’te Nahçıvan’a yaptığı günübirlik ziyarette Iğdır-Nahçıvan Doğalgaz Boru Hattı’nın temel atma törenine katılan Cumhurbaşkanı R T. Erdoğan, dönüş yolunda uçakta gazetecilerle sohbet etti. Erdoğan sohbette yaptığı açıklamalarda, “Türkiye ve İsrail olarak birçok alanda işbirliği yapıyoruz. Yeni işbirliği alanlarının varlığı da bir gerçek. İsrail’in enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınması konusunda arayışta olduğu herkesin malumu. En akılcı rota ise Türkiye üzerinden bu kaynakların Avrupa’ya ulaştırılması. Bunu son görüşmemizde de ele aldık, çalışmalara başladık” dedi.
Ekim 2023’te ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı A. Bayraktar, İsrail gazının bir kısmının Türkiye’ye bir kısmının da Avrupa’ya gitmesi için konuştuklarımız var. Türkiye’yi bir transit ülke olarak konumlandırmayı doğru bulmuyoruz. Avrupa ülkeleriyle doğal gaz ihraç anlaşması imzaladık. Gazın satış ve ihracatında da yoğun olacağız. Altyapımızı buna göre hazırladık” diye belirtmişti. İsrail Gazze’de Filistinlileri soykırıma uğratırken, Türkiye’nin bu konuda kuru açıklamalarla yetinmesi ve İsrail ile süren ticaret seçimlerde iktidara oy kaybettiren faktörlerden biriydi.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ında katıldığı MGK toplantısıyla ilgili basın açıklaması yayımlandı. Açıklamanın ikinci bölümünde, “Komşumuz Irak ile oluşturulan stratejik iş birliği zemininin her geçen gün güçlenmesinden duyulan memnuniyet ifade edilmiş; müreffeh bir bölge ve gelecek inşa etmek maksadıyla güvenlik, ekonomi, enerji ve ulaştırma alanları başta olmak üzere müşterek ve çok boyutlu gayretlerin uzun vadeli bir anlayışla sürdürülmesinin önemi vurgulanmıştır” denilmekte.
Irak’la stratejik işbirliğinin asıl amacı; Ovaköy Sınır Kapısı’ndan başlayıp Bağdat’a, oradan da Suudi Arabistan’a kadar uzanacak olan ‘Kalkınma Yolu’ ile İsrail doğalgazı, Körfez ülkeleri ve Suudilerin ise doğalgazı ve petrolünün boru hatları ile Avrupa’ya taşınmak istenmesiydi. Hakan Fidan, Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın peş peşe Bağdat ve Erbil’e yaptıkları ziyaretlerin hedefi ise, ‘Kalkınma Yolu’ projesinin güvenliğini tesis etmek. Bu süreçte ziyaretler ABD’ye ve sonra yine Bağdat’a yapılırken, KDP ve TSK’nin Gare bölgesinde 161 köyü zorla boşaltması dikkat çekerken, bölgeye yönelik operasyonlar için hazırlık süreci tamamlanmış durumda.
Bugünlerde ise Erdoğan’ın Irak ziyareti gündemde. Erdoğan’ın yaptığı açıklamalardaki, “İnşallah bu yaz, Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi kalıcı olarak çözüme kavuşturacağız” sözleri bölgeye yönelik savaş planlarını ortaya koyuyor. ABD’nin ‘Kalkınma Yolu’ projesine desteği ise yeni F16 savaş uçaklarını ve kitlerini Türkiye’ye verme kararıyla ortaya çıkıyor. Habur’un karşısındaki Halil İbrahim Sınır Kapısı’nın devralınması için Bağdat’la anlaşan Türkiye, Ovaköy Sınır Kapısı’nı açmaya hazırlanıyor. Türkiye’nin Körfez’e erişimini kolaylaştıracağı belirtilen açıklamalarda, Suudi Arabistan’daki Arar Kapısı’nın aktifleştirilmesi için Suudi yetkililer ile görüşmeler yapıldığı ve anlaşmaya varıldığı ifade ediliyor.
Kalkınma Yolu ve Ovaköy Sınır Kapısı’nın faaliyete geçmesi için stratejik anlaşmalarda Irak’ın en büyük talebi Fırat ve Dicle nehirlerinden daha fazla su akışı için teminat verilmesi. Türkiye’nin GAP projesi kapsamında bölgede barajlar kurulurken suyun Suudi Arabistan’a kadar ulaştırılma hedefi dönemin Başbakanı Demirel tarafından dillendirilmişti. Diğer yandan barajların kurulduğu günden bu yana Irak ve Suriye’ye, son yıllar da ise Kuzey ve Doğu Suriye Özerk bölgesine yönelik uygulamalarıyla sular bir baskı aracına dönüştürüldü. Daha önce Kıbrıs’a döşenen su boru hattının İsrail’e uzatılacağı yönünde dönemin Devlet Bakanı Tuğrul Türkeş’in vurguları, muhtemelen Suudilere taşınacak sudan İsrail’e de su aktarılacağını gösteriyor.
İsrail’in Akdeniz’deki en büyük doğalgaz sahası ‘Leviathan’ sahasıdır. İsrail’in hedefi, büyük miktarlarda gaz üretimini gerçekleştirip Avrupa’nın enerji ihtiyacına yanıt vermek. Bunu yapmanın önündeki en büyük engellerden biri ise Gazze idi. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının temel amacı Gazze’nin kontrolünü tamamen eline geçirip insansızlaştırarak, Leviathan sahasının en zengin doğalgaz yataklarına sorunsuz ulaşmak. Kalkınma Yolu’nu ABD, AB, Irak ve İran dahil körfez ülkelerinin tümünün desteklediği, on binlerce Filistinliye uygulanan soykırım karşısında takındıkları tutuma bakınca anlaşılırken, Türkiye’nin Kürtlere yönelik operasyon hazırlığıyla, İsrail’in Gazze saldırılarında bir paralellik göze çarpmakta.
Filistinlilerden sonra sıra Kürtlere mi geliyor sorusu sorulmak zorunda. Şırnak’a binlerce asker ve polisin oy kullanması için taşınarak Şirnak Belediye seçimlerini mutlaka almak istemelerinin nedenlerinin başında Silopi’ye açılacak olan Ovaköy kapısı ve bölgede süren petrol sondajlarının genişletilmesiyle ilgisi hesaba katılmalıdır. Buradaki irade gaspının perde arkasında böyle özgün bir nedenin olma ihtimali göz ardı edilmemeli. Burada devletin bir projesinin hayata geçirildiğini söylemek gerekir. Şırnak’ın bölgede girişimine hazırlanılan operasyonlarda ve Kalkınma Yolu inşasında bir lojistik merkezi olarak değerlendirileceği anlaşılmakta.