Idlib konusu ve Suriye’de yaşanan son durumu değerlendiren TEV-DEM Yürütme Kurulu eski Eşbaşkanı Xelil, Türkiye’nin Rusya ve İran ile pazarlıkta İdlib’e karşılık Til Rifat’tan çok Afrin’de kalma garantisi istediğini söyledi
Rusya,İran ve Türkiye’nin katılımıyla toplanan Tahran Zirvesi’nde, İdlib konusunda Türkiye’yi memnun edecek bir sonuç çıkmazken, Rus savaş uçakları ve Suriye rejimi helikopterleri İdlib’in güney ve doğu bölgelerini bombalamayı sürdürüyor. İdlib konusunu ve Suriye’de yaşanan son gelişmeleri Demokratik Toplum Hareketi (TEVDEM) Yürütme Kurulu eski Eşbaşkanı Aldar Xelil, MA’dan Nazım Daştan’a değerlendirdi. Rusya, rejim ve İran tarafından İdlib meselesi çözülse de Suriye sorunun tamamını çözülmüş sayılmayacağının altını çizen Xelil, İdlib durumunun hem uluslararası hem de bölgesel medyada şişirildiğini, “İdlib meselesi çözülürse her şey çözülür” tavrının doğru olmadığını söyledi. Xelil, öncelikle Suriye rejim güçlerinin İdlib’i kontrolüne alarak, “Güçlü olarak geri döndüm, ben başardım, ben Suriye’yi yönetebilirim, bu bölgelerde beni hesaba katmadan kimse bir şey yapamaz” şeklinde Rusya’nın bu yolla kendi hakimiyetini genişlettiğini, ABD’ye, “İşte hakimiyetim altındaki topraklar seninkinden daha fazladır” mesajını verdiğini belirtti. Xelil, İdlib’in İran için de önemli olduğunu belirtti. İran’ın da Halep’in kuzeyinden İdlib’e yakın Şii köylerinin kendisi için önemli olduğunu, bunun için de İdlib operasyonuna destek verdiğini ve ısrar ettiğini aktaran Xelil, dolayısıyla ABD’nin kendisine uyguladığı ambargoya karşı Suriye’deki varlığını korumak ve bir mesaj vermek istediğinin altını çizdi. İran’ın Tahran, Bağdat ve Şam’ı birbirine bağlayacak “Şii Hilali”nin tamamlaması açısından orada kendisine bağlı bir gücün bulunmasını önemli gördüğü için ısrar ettiğine dikkat çeken Xelil,İran’ın bu durumu, var olan ABD ambargosuna karşı bir rahatlatma olarak saydığını söyledi.
İdlib’le başlayan tartışmalar ve görüşmelerle birlikte Türkiye’nin durduğu noktada netleştiğini dile getiren Xelil, Türkiye’nin Rusya ve İran ile pazarlıkta İdlib’e karşılık Til Rifat’tan çok Afrin’de kalma garantisi istediğini vurguladı. Xelil’in bu konudaki değerlendirmeleri şöyle: “Zaten ekonomik çıkmaza düşen Türkiye, diğer yandan siyasetinde bir tıkanma yaşıyor. Komşu ülkelerle sıfır sorun politikasından, artık hiçbir güçle doğru düzgün olumlu anlamda bir ilişkisi kalmadı. Tüm güçlerle sorunlu. Bu sorun ve çelişkiler İdlib meselesinde daha da netleşti. Çünkü İdlib’de var olan tüm çete grupları; ekonomik, ideolojik, siyasi her türlü Türkiye’ye bağlı. Türkiye de her defasında onları, buradan korumaya çalışıyor. Koruyor, çünkü çeteler için son kale olan İdlib’ten de çıkartılırlarsa Türkiye’nin Suriye’deki varlığı zayıflar, Efrin’deki var olma gerekçeleri ortadan kalkar ve tehlikeye girer. Türkiye İdlib konusunda Rusya ve İran ile şöyle bir anlaşma arayışında olabilir ve yapacaktır da; ‘Madem İdlib’i o kadar istiyorsunuz, o zaman İdlib’e karşılık benim de Efrin’deki varlığımı garanti altına alın’ demesi çok uzak bir durum değil.”
İdlib, Afrin ve Halep bağlantılı
Xelil, hem coğrafik hem de diğer konularda İdlib ve Afrin meselesinin bağlantısı olduğunu, hatta buna Halep’i de ekleyebileceklerini söyledi. İdlib’te bulunan gruplarla Afrin’e saldıran grupların birbirleriyle bağlantıları olduğu için bir bölgeye yapılacak operasyonun diğer bölgeyi de etkileyeceğini belirten Xelil, şunları söyledi: “İdlib operasyonunun yapılması halinde Rusya ve Türkiye arasındaki, Türkiye’nin Suriye topraklarına hava sahası açma anlaşması bozulacak. Diğer yandan Türkiye’nin Efrin, Ezaz, Cerablus ve Bab’taki varlığı da tehlikeye girecektir. Yani; doğrudan iki ülke arasındaki ittifak darbe yiyecektir. Çünkü, Türkiye’nin savunduğu tüm gruplar şu anda İdlib’te. Onlara bağlı diğer gruplar Efrin ve diğer FıratKalkanı bölgesi denilen yerlerde. Yarın öbür gün ‘bunlara da operasyon düzenlensin’tartışması ortaya çıkacaktır. Bunun olması halinde de alandaki durum değişir,tekrar harita değişikliğine gidebilir.”
DSG katılacak mı?
Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) İdlib operasyonuna katılıp katılmayacağı konusuna da değinen Xelil, şu değerlendirmeyi yaptı: “Ben DSG adına konuşamam; ancak bir değerlendirmemiz var. DSG’nin operasyona katılacağını sanmıyorum. Ama her şey askeri değildir, hem siyasi, hem askeri hem de diğer konularda bölgedeki durumdan faydalanmak için etkili olmaya çalışılabilir. Her yerde olduğu gibi bizim için bu bölgelerde de hem askeri hem de siyasi konuda esas olan öz savunmadır. Kuzey Suriye halklarına yönelik saldırı ve tehlikeleri bertaraf etmek için demokratik güçler, etki gücünü artırma çabası içinde olabilir. Bu da en doğal haklarıdır.”
KAMIŞLO