Türkiye’nin olası İdlib operasyonunu geciktirmeye çalıştığını söyleyen Ortadoğu Uzmanı Hamide Yiğit, “İdlib savaşı, bir yandan Suriye’deki savaşın finalidir ama diğer yandan, Türkiye için bir başlangıçtır; Suriye politikasındaki iflasın bedelini ödeme zamanıdır” dedi. Türkiye’nin Suriye politikası ve bölgedeki ilişkileri ile yaklaşan İdlib operasyonunu Ortadoğu Uzmanı Hamide Yiğit değerlendirdi. “ABD ve AB’nin bölgedeki müttefikleriyle birlikte Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme projeleri yürüttükleri doğrudur” diyen Yiğit, savaş süreci içerisinde iki kutuplu küresel güç dengelerinin açığa çıktığını söyledi. Yiğit, “Şimdi gelinen noktada iki küresel güç arasındaki kırılgan ve sürekli değişen dengeler söz konusudur. Aslında BOP açısından kaybedilen bir savaşın masada kazanılması üzerine yoğunlaşan bir denge siyaseti yürütülüyor. Bu siyasetin büyük aktörleri Rusya ile ABD-AB’dir” dedi. “Türkiye bunun neresindedir” sorusuna gelindiğinde ise Yiğit, “Aslında artık bu denklemin hiçbir yerinde yoktur Türkiye. Çünkü iflasın faturasını kesme vakti gelmiştir ve bu faturanın en önemli yükünün AKP’nin omuzlarına bırakılacağı açıktır. Bundan ‘en az bela’ ile sıyrılmanın arayışı içinde olan bir rejim için, ‘denge siyaseti yürütüyor’ denilemez, sadece çırpınıyor denilebilir” diye konuştu.
‘Türkiye bedel ödeyecek’
Yiğit, İdlib’deki gelişmelere ilişkin ise şunları söyledi: “Türkiye’nin Astana sürecine dahil edilmesinin temel amacı Suriye’deki cihatçılara gelen desteği kesmekti. Türkiye’nin doğrudan desteklediği ya da dolaylı olarak ilişki içinde olduğu cihatçı grupları kontrol altına alma ve bunları etkisiz hale getirmenin en kestirme yolu, Türkiye’yi bu sürece ortak etmekti. Suriye topraklarının cihatçılardan arındırılması sürecinde Türkiye’nin aktif tutum alması sağlandı ve başarıya ulaşıldı. Türkiye’nin garantörlüğü Suriye’nin bütün cephelerinden cihatçıların İdlib’e taşınmasında oldukça kolaylaştırıcı oldu. Bu arada Türkiye’ye Cerablus’ta, Afrin’de tavizler verildi ancak 7 yıllık savaşın bütün yıkıcılığının Türkiye’nin sorumluluğuna havale edildiğini gördük. İdlib-Cerablus hattında toplanan bu cihatçı potansiyelin tamamı Türkiye’nin garantörlüğüne, yani omuzlarına yüklenmiş oldu. Aslında Astana süreci böylece işlevini tamamlamış oldu. Şimdi finale yaklaşılıyor. İdlib savaşı, bir yandan Suriye’deki savaşın finalidir ama diğer yandan, Türkiye için bir başlangıçtır; Suriye politikasındaki iflasın bedelini ödeme zamanıdır.” Rusya’nın bu aşamada Türkiye’ye verebileceği bir tavizi olmadığını da kaydeden Yiğit, “Zira İdlib’de biriken cihatçı potansiyel içinde Rusya ve Çin’in arka bahçelerinden cihada gelen Türkistaniler mevcuttur. Bu cihatçıların topyekün imhası konusunda bir kararlılık var. Türkiye’nin İdlib’de garantör olması, bu cihatçı potansiyelin ‘ılımlı’ diye sunulması anlamına gelmeyecek ve öyle görünüyor ki bu konuda hiçbir şekilde taviz verilmeyecek! Türkiye bu grupların ya imhasına göz yumacak ya da kendi içine alıp absorbe edecek. Kendi içine alması demek Suriye’deki savaşın aktif tarafı haline gelmesi demektir. Ancak bunun artık zor olduğu görülüyor. Türkiye bu süreçte sadece operasyonu geciktirmeye çalışır, bu arada İdlib’deki cihatçıları Fırat Kalkanı bölgesine kaydırma planları yürütür” diye konuştu.
‘Türkiye yine cihatçıları koruyor’
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un görüşmesinin temel konusunun İdlib olduğunun altını çizen Yiğit, bu görüşmede anlaşma yerine çeşitli pazarlıklar yürütüldüğünü söyledi. “Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı İdlib operasyonunun mümkünse olmamasını, ‘İdlib’de askeri çözüm felaket olur!’ sözüyle iç kamuoyuna duyurmuş oldu. Tabi sadece iç kamuoyuna değil aynı zamanda cihatçılara da ‘sizin için elimizden geleni yapıyoruz’ mesajı verildi” diyen Yiğit, bununla Türkiye’nin cihatçıları koruduğunun bir kez daha tescillenmiş olduğu anlamı ifade ettiğini belirtti.
Berivan Altan/Ankara-MA