Veysi Sarısözen
Üçüncü dünya savaşı Avrupa’nın Ukrayna topraklarında Rusya ile NATO arasında ve Ortadoğu’da da Türkiye ile PKK-PYD arasında sürüyor.
Türk devleti, PKK’ye karşı yürüttüğü savaş yüzünden ağır bir ekonomik krize yuvarlandı. Ama bu daha ilk ağır sonuç. Şimdi bu savaş yüzünden kendi varlığı tehlikeye girmiştir. Devletin ipi NATO’nun eline geçmiştir. Ukrayna savaşının herhangi bir aşamasında Türk devleti NATO’nun çok daha etkin bir şekilde PKK ile savaşta rejime tam destek vermesi, Rojava’nın tasfiyesini onaylaması karşılığında, adım adım Ukrayna’nın yanında Rusya’ya karşı NATO’yla birlikte savaşa sürüklenecektir.
NATO Türkiye’yi en zayıf yanından kurnazca yakalamıştır. Bu zayıf yan PKK ile savaştır. TC, ya PKK ile savaşı kazanmak için çok daha belalı bir Rus-Türk savaşına doğru adım adım sürüklenecek ya da buna direnirse PKK ile yürüttüğü savaşı kaybedecek. İki ucu pis bir değneği Saray rejimi neresinden tutacağını bilemez durumda.
Rejim, geçtiğimiz hafta Türk hava sahasını Rusya’nın askeri ve sivil uçaklarına kapattı. Rus donanmasının Boğazlar’dan Akdeniz’e açılmasını Montrö Anlaşması bahanesiyle yasakladı. Ve her geçen gün Rusya’ya karşı ABD ve AB’nin yaptırımlarına TC’nin de uyması yönünde baskılarla yüz yüze.
A demişsen B de diyeceksin. PKK ile savaşı devam ettiriyorsan, NATO’ya muhtaçsın ve muhtaç olduğun için de onun sopası doğrultusunda Rusya ile de hasımlaşacaksın.
Şu bir iki gün içinde ABD ve AB bu sopayı daha belirgin bir şekilde Türkiye’nin kafasında dolaştırmaya başladı.
Biden bir kere daha Ermeni Soykırımı terimini kullanarak sopayı kımıldattı. Saray yakayı NATO’ya kaptırdığı için “eşeği döveceğine semerini döver” gibi Biden’a değil de Ermeni Soykırımı’nı tanıma amaçlı bir yasa önerisi veren Garo Paylan’a saldırdı.
Ardından Gezi Davası’nda Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapse ve diğer yargılananlar da 18’er yıl hapse mahkûm edilince, eski AB Raportörü Kati Piri, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden kovulmasını talep etti.
Şu çok açık. Bütün bu sopa göstermeler ne Ermeni halkının haklı davasıyla, ne de Türkiye’de demokrasi arzusu ile ilgili. Baskılar Saray rejiminin burnuna halkayı geçirmek ve onu yeniden NATO’nun kayıtsız şartsız emrine amade haline getirmek amacı taşıyor.
Sopayı yedikçe bağıran Saray ertesi gün NATO’ya biraz daha yakınlaşıyor. İsrail Cumhurbaşkanından Almanya Şansölyesine kadar Batılı unsurlar ansızın Saray ziyaretçisi olunca, havuz medyası Erdoğan’ın dünya lideri olduğunu ilan ederken, ülkenin başına örülmekte olan çoraptan bihaber durumdalar.
Eğer PKK’yle sürdürülen savaş durdurulmaz ve giderek tırmanırsa, Türkiye Kürde karşı zafer karşılığında çok tehlikeli bir girdaba yuvarlanacak.
Şu anda Başur Kürdistanı’ndaki saldırı harekatı Irak’ı tehlikeli şekilde istikrarsızlaştırıyor. Yalnız Irak devleti siyasi krizle sarsılmıyor, aynı zamanda Barzani ihaneti yüzünden Başur Kürdistanı’nda da iç savaş ortamı giderek olgunlaşıyor. KDP yalnız PKK’ye karşı Türk devleti ile suç ortaklığına girmekle kalmıyor, Federe Kürt Bölgesel yönetiminin KDP ile birlikte kurucusu olan YNK’ye karşı da tehlikeli siyasi operasyonlara girerek, Başur’da Kürt halkını bölüyor. Irak’ın bütününde Türkiye’nin Irak devlet topraklarındaki saldırı hareketi giderek en geniş güçlerin tepkisiyle karşılaşıyor.
Irak topraklarındaki saldırı yeni bölgesel çatışma risklerini de büyüttü. Türk devletinin taktik açıdan PKK’yi tasfiye, stratejik açıdan ise Kerkük-Musul ve tüm Başur Kürdistan’a egemen olma niyeti, ABD’nin hedefinde olan İran’ı harekete geçirecektir. Bu da ABD’nin İran’a, oradan Çin’e uzanan stratejik hegemonya planında Türkiye’nin İran’a karşı koç başı olarak kullanılma tehlikesini yaratacaktır.
Hiçbir Batılı devlet ve ABD, bizzat katıldıkları bugünkü savaşlarda kendi askerlerini ölüme sürüklemek istemez. “Vekalet savaşları” denilen stratejinin başlıca nedeni kendi askerleri yerine Suriye, Kürdistan, Irak ve Ukrayna savaşçılarının ölüme sürüklenmesidir. Saray bu kafayla giderse Türkiye Kore Savaşı yıllarına geri döner ve ordusu Rusya’ya, İran’a karşı NATO’nun ucuz ordusu haline gelir.
Erdoğan rejimi yaşanan Rusya-NATO savaşında “tarafsızlık” rolüne soyunmuş görünüyor. Olgular da gösteriyor ki, Türk devleti savaşta “tarafsız” kalamaz. Kürdistan’da PKK’ye karşı yürütülen savaş eşit haklı bir barışla sona ermedikçe Türkiye çok daha tehlikeli savaşlardan kaçamaz.
Buna karşılık PKK’ye karşı savaş durdurulduğu gün, hiçbir devlet bu savaşı Türkiye’ye karşı bir şantaj konusu yapamaz.