Yusuf Gürsucu/İstanbul
Enerji üretimleri ile doğal yaşamı alt üst eden emperyalist kapitalist sistem, yeni enerji sahaları için birbirine girmiş durumda. Enerji sahaları paylaşımı ardından su savaşlarının başlaması ise kuvvetle muhtemel.
Dünya üzerinde son dönem ciddi bir enerji savaşı yaşandığı ve gerginliklerin bu nedenle gittikçe arttığı bir dönemdeyiz. Bir yandan ABD diğer yandan Rusya doğalgaz ve petrol üretimlerini hem büyütmek hem de pazarlayabilmek adına agresif politikalar ortaya koymaya başladı. Bu bağlamda Rusya boru hatları ile AB pazarına ulaşmaya çalışırken, ABD ise kaya gazı ile sağladığı doğalgazı LNG’ye çevirip tanker taşımacılığıyla AB’ye pazarlama çabasında. Türkiye ise bu gelgitin içinde rol kapma savaşında olduğu görülüyor. ABD’nin bu yıl içinde AB üye ülkelerine ve AB kurumlarına doğalgazı Rusya’dan almamaları noktasında ciddi baskı uygularken, baskıların ise sonuç verdiği izleniyor. Akdeniz’de Türkiye Kuzey Kıbrıs üzerinden kendine sahalar oluştururken, ABD ise Kıbrıs Rum kesimi üzerinden doğalgaz sondajlarına başlamış durumda. Yunanistan da bu sürece eklemlenerek Ege Denizi’nde kıta sahanlığını 12 mile çıkaracağını belirtiyor.
TürkAkım Projesi
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, TürkAkım Projesi deniz bölümünün tamamlanması dolayısıyla Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ile İstanbul’da düzenlenen törene katıldı. Törende konuşan Erdoğan, “2014’te ilk adımını attığımız, 2016’da somut çerçeve kazandırdığımız TürkAkım Projesi, Rus dostlarımızla ikili ilişkiler açısından tarihi bir projedir. Bugün tamamlanan deniz kesimi Karadeniz’den paralel ilerleyen 2 ayrı hat olarak döşendi. 31,5 milyar metreküp doğalgaz taşıyacak proje ile gazın en az yarısını Avrupa’ya göndermeyi düşünüyoruz. Bursa, Kocaeli, İzmir, İstanbul gibi yeni tedarik bölgeleri oluşacaktır. Türkiye, hem kendisinin hem de Avrupa’nın doğalgaz taleplerini karşılayacak” ifadeleri ile gelen gazın yarısının ihtiyaç olmamasına karşın Türkiye’de satışa sunulacağına dikkat çekti.
Putin’den Türkiye vurgusu
Putin ise yaptığı konuşmada, “Çin’le 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşacağız. Türkiye ile neden olmasın. TürkAkım, doğalgazı Doğu ve Güney Avrupa’ya taşıyacak ve bu Türkiye’yi önemli bir noktaya getirecektir. Türkiye ekonomisine güç katan sevkiyat yapıyoruz. Gösterdiği siyasi irade ve cesareti için Erdoğan’a teşekkür etmek istiyorum. Cesaret olmadan projeyi yürütmek mümkün olmazdı. 2 ülke arasında güven olmadan böyle bir proje gerçekleştirmek mümkün değildi. Türkiye tarafından gösterilen özveri ile programı daha hızlı gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin nükleer santrali Akkuyu, Rusya ve Türkiye arasında bir simge olacaktır” sözleriyle inşa edilen boru hattına verdiği önemi göstermeye çalıştı.
ABD’den projeye tepki
ABD Enerji Bakanı Rick Perry, ‘TürkAkım’ ile ‘Kuzey Akım 2’ boru hatlarının yapımına karşı olmaya devam ettiklerini açıklarken bu açıklamaya Rusya’nın verdiği yanıt ise, boru hatlarının inşasının süreceği oldu. Gazprom Başkanı Aleksey Miller bir gazeteye verdiği röportajda, “Siz de görüyorsunuz ki, 200 kilometreyi halihazırda inşa ettik. Geri kalan kısmı da inşa edeceğiz” dedi. Ukrayna’nın başkenti Kiev’de konuşan Perry, “ABD, TürkAkım ve Kuzey Akım-2’ye mücadelesini sürdürüyor. Bunun sebepleri de ortada. Ukrayna ve Avrupa vatandaşları, tek kaynaktan enerji tedarikinin esiri haline gelmemeli” dedi. Perry ayrıca, ABD’nin enerji alanında Ukrayna’yla partner olarak çalışmaya hazır olduğunu belirtti. Ukrayna Başbakanı Groysman ise, “Ukrayna doğalgazının üretimi, doğalgaz transit sisteminin idaresi, nükleer alanındaki işbirliğinin derinleştirilmesi ve birlikte daha güçlü olmamız için iyi fırsatlara sahip olduğumuz her alanda partnerliğe hazırız” ifadelerini kullandı.
Avrupa yüzünü ABD’ye döndü
Lizbon’da 27 Temmuz Cuma günü düzenlenen enerji zirvesi sonrasında imzalanan bildirgeye göre Fransız, İspanyol ve Portekiz devletleri, ABD’den sıvılaştırılmış gaz (LNG) tedariği hakkında AB kararını onayladı. Üç ülke yedi Avrupa limanından ABD, LNG arzını arttırmakla ilgilendiklerini dile getirerek, diğer Avrupa ülkelerine taşınacak gaz için de bir gaz boru hattı inşa etme konusundaki kararlılıklarını vurguladı. Madrid ve Lizbon, hali hazırda Batı Pireneleri’nde inşa edilmiş olan ve İspanya ile Fransa’yı birbirine bağlayacak olan bir başka gaz boru hattını tamamlamak için İspanya’nın kuzeydoğusundaki Katalonya bölgesinde gaz boru hattı inşaatına başladı.
ABD ve AB’nin LNG anlaşması
Avrupa Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker, şu anda Avrupa Birliği’ne ithal edilen gazın yüzde 35’inin ABD’den geldiğini açıklamıştı. ABD Başkanı Trump’ın da katıldığı AB ile yapılan ortak basın toplantısında Azerbaycan doğalgazını Avrupa Birliği’ne (AB) ulaştıracak Trans-Adriyatik Boru Hattı (TAP) projesi ile TürkAkım projeleri gündeme geldi. Her iki boru hattından ‘rakip boru hatları’ diye söz eden Trump, Avrupa Birliği için cebinden para vererek ABD’den sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ithalatı amacıyla onlarca liman inşa edeceğini ifade etti. ‘Sıfır gümrük vergisi’ uzlaşısına varılan ABD Başkanı Donald Trump ile AB Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker’in görüşmesinden çıkan sonuç LNG alımının artırılmasının kabul edilmesi olmuştu. Toplantıda Trump’ın, Almanya Başbakanı Angela Merkel’e, “Rusya’dan korunmak istiyorsun, ama Rus gazına milyarlar ödüyorsun, üstelik NATO’ya para vermiyorsun” sözleri ise dikkat çekmişti.
Polonya ABD ile anlaştı
ABD Enerji Bakanı Rick Perry, Polonya’ya yaptığı ziyaret çerçevesinde Polonya’nın kamu enerji şirketi PGNİG ile ABD’den LNG ithal etmek üzere uzun vadeli bir sözleşme imzaladı. Amerikan Cheniere şirketi ile varılan 24 yıl süreli sözleşmenin imza töreninde konuşan Polonya PGNİG şirketinin yönetim kurulu başkanı Piotr Wozniak, ABD’den ithal edecekleri LNG fiyatının Rus doğalgazından yüzde 20 ila yüzde 30 oranında daha düşük olacağını söyledi. Rusya geçmişte doğalgazı enerji ithalatına bağımlı olan Polonya ve Ukrayna’ya karşı siyasi baskı aracı olarak kullanmıştı.
ABD’nin ‘Üç Deniz’ hedefi
ABD Enerji Bakanı Perry eylül ayında Romanya’da düzenlenen “Üç Deniz Girişimi” (TSI) toplantısında yaptığı açıklamada Avrupa ülkelerini Rusya’ya enerji alanındaki bağımlılığı azaltmaya ve kaynaklarını çeşitlendirmeye çağırdı. Perry, Çekya’da ki nükleer proje ile Karadeniz’deki doğalgaz sondaj çalışmalarının alternatif enerji kaynakları olabileceğini söyledi. Karadeniz, Adriyatik ve Baltık denizlerine kıyısı bulunan 12 ülkeyi bir araya getiren “Üç Deniz Girişimi”, ABD ile Avrupa ülkeleri arasında politika, ekonomi, enerji ve güvenlik alanlarında işbirliğini geliştirmeyi amaçladığı belirtildi.
Projede Türkiye yok
Adriyatik Denizi, Baltık Denizi ve Karadeniz kıyı ülkelerini kapsayan ‘Üç Deniz Girişimi’ (TSI): Avusturya, Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Slovakya ve Slovenya ülkelerini kapsarken Türkiye ise bu girişimde yer almıyor. TSI olarak bölgede özellikle enerji ve yolların altyapı inşasını teşvik etmek amacıyla oluşturuldu. Polonya, batı Baltık kıyısında Szczecin yakınlarında Swinoujscje’de bir LNG terminali inşa etti ve Hırvatistan’da Krk Adası’nda bir terminal inşa etmeye hazırlanıyor. Rusya’ya bağımlılığı azaltmak amacıyla inşa edildiği söylenen iki terminal arasında bir boru hattı bağlantısı tasarlanarak Kuzey-Güney Gaz Koridoru (NGSC) oluşturulacak.
LNG terminalleri artıyor
Edirne’nin Saros Körfezi’nde, BOTAŞ tarafından yapılması planlanan sıvılaştırılmış doğalgazı (LNG) Yeniden Gazlaştırma Terminali (FSRU) ve kara boru hattı projesi uygulamaya kondu. Hükümete yakınlığı ile bilinen Kolin İnşaat’ın da Aliağa’da FSRU tesisleri bulunuyor. Hatay’ın Dörtyol ilçesinde ‘Botaş-Dörtyol FSRU Tesisi’ ise 2018 yılı içinde açıldı. Katar’la yaşanan yakınlık ile Katar’dan veya bir başka yerden Türkiye’ye LNG taşınması hedefleniyor. Şu an Aliağa’daki FSRU tesislerine ABD’den tankerlerle LNG geldiği ise biliniyor. Katarlıların Trakya’da inşasına başladıkları Petrokimya tesisinde ise doğalgaz işlenecek. Saros Körfezi’nde inşa edilecek olan FSRU tesisi de bu amaçla inşa edileceği biliniyor.
Enerji güvenliğini sağlayacak mı?
“Doğal Gazın Yeni Jeopolitiği” isimli kitabın yazarı Dr. Agnia Grigas, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada Türkiye’nin halen Rusya’ya doğalgaz ithalatı için bağımlı durumda olduğunu hatırlatarak Türk tarafının projenin arz çeşitliliği ve güvenliğine katkı sağlayacağı değerlendirmesi ile ilgili olarak, “Gerçeklerden bu kadar da uzak olunamazdı. TürkAkım Türkiye’nin Rusya’ya enerji bağımlılığını daha da akut hale getirecek” açıklamasında bulunmuştu. Dr. Grigas, “Türkiye daha fazla gaz alacak, ancak Rusya gibi tek bir tedarikçiye aşırı bağımlılığı göz önüne alındığında, enerji güvenliğini tehlikeye atmış olacak” ifadeleri dikkat çekmişti.
TürkAkım gazına ihtiyaç var mı?
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak yaptığı bir açıklamada, Türkiye’nin günlük maksimum doğalgaz tüketiminin 250 milyon metreküp olduğunu, Saros’la birlikte Türkiye’nin sadece kendi gaz ihtiyacını karşılamakla kalmayacağını, artan gazın da ihraç edilebileceğini belirtmişti. Bu açıklamalarla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar arasında ise bir paralellik bulunmuyor. TürkAkım’ı ile yıllık 31,5 milyar metreküp doğalgazın en az yarısının Türkiye’de kullanılacağı vurgusunun yapılması ya bakanın ya da diğerinin doğru söylemediğine işaret ediyor.
Sıra su savaşlarında
Ortadoğu’da konvansiyonel yolla üretilen doğalgaz ve petrol üretimlerinin kısa vadede ekonomik değerini yitireceği ve bunun yerine ABD’de 10 yıldır süren kaya gazı ve kaya petrolü üretimlerinin başlayacağı bekleniyor. Bu bağlamda Trakya’dan başlayıp tüm Ortadoğu’yu içine alan ve oradan Cezayir’e kadar uzanan bölgede kaya gazı ve kaya petrolü üretimleri için ön hazırlıklar yapıldı. Trakya, Diyarbakır, Golan Tepeleri, Mısır, Tunus ve Cezayir’de sondajlar sürüyor. Bu üretimlerin olmazsa olması ise nitelikli su. Bir sondaja bir seferde 18 bin metre küp su ile içine eklenen yüzlerce kimyasal eklenerek çok yüksek basınçla yeraltına basılıyor ve karbon kayaçlar patlatılıyor. Bir kuyuda bu işlem 15-20 kez yineleniyor. Bir kuyu için toplamda ortalama 300 bin metre küp nitelikli suya ihtiyaç duyuluyor. Aynı zamanda zehirli kimyasallarla yeraltı suları kullanılamaz hale getiriliyor. Binlerce kuyu için gerekli olacak su ise bu bölgelerde kısıtlı. Bu nedenle devasa büyüklükte barajlar inşa ediliyor ve sular doğadan ve halklardan çalınarak kontrol altına alınıyor. Bu süreçte halkların değil tarım yapmak için, içmek için bile suya erişmekte zorlanacağı biliniyor. Su savaşlarının ise bölge halkları ile emperyalist kapitalist ülkeler ve onların işbirlikçileri arasında yaşanacağı belirtiliyor.