Katar, Somali, Afganistan, Irak ve Suriye’de asker bulunduran Türkiye’nin Libya’ya angaje olmada ısrarının Ankara’yı çıkmaza sürükleyebileceği kaydedilirken, Hafter güçlerinden Türk gemilerini batırma açıklaması geldi
Halife Hafter’e bağlı donanmanın Kurmay Başkanı Ferec el Mahdevi, bölgeye yaklaşacak herhangi bir Türk gemisini batırma emri aldığını söyledi. Yunan televizyonu ALPHA TV’nde konuşan Mahdevi, Türkiye ve ülkesindeki Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasında yapılan anlaşmaya sert tepki gösterdi.
Sputnik’te yer alan habere göre Mahdevi, Türkiye’yi sert bir dille tehdit ederek, ‘bölgeye yaklaşacak herhangi bir Türk gemisini batırma emri aldığını’ söyledi. Mahdevi, “Emir aldım. Türk arama gemileri varır varmaz, bir çözümüm var. Kendim gemiyi batıracağım. Hafter’dan emir aldım” ifadelerini kullandı.
Birkaç gün önce Facebook’ta da bir paylaşım yapan Mahdevi, “Başkent Trablus’u özgürleştireceğiz. Türk rüyasını yok edeceğiz” diye yazmıştı.
DW Türkçe’ye konuşan siyaset bilimciler, özgürlükler yerine baskı, şiddet politikasında ısrarın, diplomasi yerine askeri seçenekler üretmenin olumlu gelişme yaratmayacağına dikkat çekti.
Talepleri hiçe sayıyor
AKP iktidarı insan yaşamını ve birçok yerdeki yerel kültürleri, özgürlük taleplerini hiçe sayarak ABD ve NATO emriyle “en iyi ihraç ürünü” denen asker ihraç ediyor. Irak ve Suriye’de Kürtlere, Süryanilere, Ermenilere karşı asker bulunduran iktidar toplamda Suriye, Irak, Katar, Somali, Bosna Hersek, Kosova, Arnavutluk, Lübnan, Afganistan, Kuzey Kıbrıs ve Azerbaycan’da asker bulunduruyor. Suriye’de insan hakları örgütlerinin savaş suçu işlediğini söylediği ÖSO gruplarını da orduya eklemlemiş durumda. Orduyu aile silah şirketlerine bağımlı hale getirme stratejisi de ortaya konarken, iç politikadaki ekonomik ve siyasi sıkışıklık dış politikada krizler üretmekle aşılmaya çalışılıyor.
Yunanistan, Kıbrıs gibi ülkelere karşı hamasi dil zaman zaman alevlendirilirken AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan en son, Trablus merkezli Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Türkiye arasındaki “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”nın imzalanmasına paralel Libya’ya asker gönderebileceğini söyledi. Türkiye’nin iç savaş yaşayan ve BM’nin silah ambargosu uyguladığı Libya’ya asker gönderebileceğini söylemesi “dış politikada yeni kriz” olarak görülüyor. Siyaset bilimciler Türkiye dış politikasının giderek “askerileştiği” uyarısı yaptı. Türkiye’nin Suriye’de kol kola olduğu Rusya ile Libya’da karşı karşıya olmasının krize yeni halka eklenebileceği yorumları yapılıyor. Askeri seçeneklerde ısrarın Türkiye’yi tıpkı Suriye’de olduğu gibi sonu gelmez bir çıkmaza sürükleyebileceği kaydediliyor.
‘Savaş heveslisi’
TOBB Üniversitesi Uluslararası İlişkiler’den Doç. Burak Bilgehan Özpek, Erdoğan’ın “asker gönderme” söylemi ile birlikte Türkiye’nin dünyada sürekli “savaş heveslisi” gibi algılanma riskinin artacağını kaydetti. “Doğu Akdeniz’de neden Mısır’la, Suriye’yle, İsrail’le ya da Yunanistan’la anlaşılarak sorun çözülmeye çalışılmıyor da, başka yollara sapılıyor” diye soran Özpek, “Tamam Libya’da meşru ama zayıf bir hükümet var. Hafter güçleri ilerleyince de Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşma kadük olacak” diyor.
‘Rusya’yı karşınıza alacağınızın farkında mısınız?’
Türkiye’nin dış politikada ısrarla bir başka ülkede asker bulundurmaktan yana pozisyon aldığını söylerken Suriye örneğini hatırlatan Özpek, “Suriye’de meşru olmayan güçlerin yanında yer almıştı Türkiye. Şimdi de meşru hükümetin yanında yer alacağını gösteriyor. Tamam, politik olarak bunu yapabilirsiniz de, Suriye konusunda Rusya’dan destek beklerken, Libya’da Rusya’yı karşınıza alacağınızın farkında mısınız? Rusya’yla baş etmek Türkiye’nin becerebileceği iş değil. Bitmez tükenmez bir çatışma dürtüsüyle hareket eden bu politikanın sürekli kendine düşman yaratması ne yazık ki savaş hevesliliğinden başka bir şey olmuyor” diye konuştu.
‘Rusya’nın eli armut toplamaz’
Uluslararası İlişkiler uzmanı Prof. İlhan Uzgel, Türkiye’nin Libya’ya zaten askeri yardım yaptığını herkesin bildiği bir süreçte “asker göndermekten” söz etmesinin dış politikasında “askeri gücün öne çıktığının vurgulanması” anlamı taşıdığını söyledi. Türkiye’nin Rusya’yı açıkça karşısına aldığını vurgulayan Uzgel, şöyle devam etti: “Rusya’nın eli de armut toplamaz elbette ki. Elinde İdlib başta olmak üzere bir sürü kozu var. Trablus yönetimini daha çok sıkıştıracağı açık. Rusya, Hafter’e desteğini güçlendirecek. Türk dış politikası giderek askerileşiyor. Dış politikada diyalog sürecini bitiren Türkiye’nin yaptığı her dış politik hamlede sürekli bir karşı cephe yaratması, dış politik sorunların asla bitmeyeceği anlamına geliyor.” ,
‘Diplomasi çöktü’
Uluslararası ilişkiler uzmanı Soli Özel de, “Türk diplomasisi çöktü. Mutlak haklılığa dayalı, -dediğim dedik- bir tarzla uluslararası ilişkiler yönetilmeye çalışılıyor. Sonuç olarak da yönetilemiyor… Türkiye, Suriye’de sırtını Rusya’ya dayamış olabilir ama bu kez dayaması mümkün değil. Bunun hesabının nasıl yapıldığının da kamuoyuna açıklanması gerekir. Çok sıkıntılı bir sürecin içine girildiğinin görülmesi gerek” dedi.
Halife Hafter komutasındaki orduyu ve Tobruk hükümetini Rusya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Fransa gibi ülkeler destekliyor. Trablus’taki hükümeti ise Türkiye ve Katar gibi ülkeler destekliyor. Erdoğan ile Rusya Başkanı Vladimir Putin Libya konusunda telefon görüşmesi yapacak.
İSTANBUL