Biden New York Times’a konuştuğu sırada neciydi?
Geçmişte ne yapmış olursa olsun, o sırada Biden Devlet Başkanlığı’na adaylığını koymuş herhangi bir Amerikan vatandaşıydı.
Ne devletti, ne devlet memuru. Hatta o sırada henüz kendi partisi Demokratların bile resmi adayı değildi.
Adamın biriydi.
Ne zaman ki Biden resmen aday oldu, AKP “iletişim” hokkabazları, Biden’ın 8 ay önce, hiçbir resmi sıfat taşımadığı, aday olup olmayacağı bile belli değilken yaptığı konuşmayı torbalarından çıkardılar.
Hadi diyelim kurnazlık yaptılar. Ama terbiyesizlik de yaptılar: Muhalefeti aylar önce sarfedilen sözlere yanıt vermediği için suçlamaya da kalktılar.
Konu “dış mihrakların” Türkiye’nin iç işlerine karışması olarak isimlendirildi.
Kimliği ne olursa olsun, iktidarda olmayan herhangi bir Amerikalı “TC’ye savaş açalım” dese bile bu ABD’nin Türkiye’yi tehdit ettiği anlamına gelmez. Yine ABD’yi resmen temsil etmeyen adamın biri “Erdoğan’ı öldürelim, yerine Kılıçdaroğlu’nu geçirelim” dese, bu da Türkiye’nin iç işlerine müdahale anlamı taşımaz. Çünkü ancak ve ancak devletler birbirinin iç işlerine karışabilir.
Örneğin Trump, Erdoğan’a hitaben “akıllı ol, aptallık etme” dediği zaman ABD hem TC başkanına hakaret etmiş, hem de TC’nin iç işlerine karışmıştır.
Erdoğan ise Biden’a yanıt verirken, Trump’a yanıt vermemiştir.
Meselenin bir boyutu bu.
İkinci boyutu ise seçim.
ABD Kasım’da seçime gidiyor. Biden da Trump da aday.
Biden neden Erdoğan’a hakaret ediyor?
Seçimi kazanmak için. Çünkü onun seçmeni Erdoğan’dan hiç mi hiç hoşlanmıyor. Biden da diyor ki, “ben de hoşlanmıyorum”.
Bu durum Almanya için de, Fransa için de geçerli. Örneğin İsveç’te seçim yapılsa ve adaylardan biri “Erdoğan’ı çok seviyorum” dese yalnız seçimi kaybetmez, siyasetten tümüyle silinir.
Siz şimdiye kadar bir Türk siyaset adamının Erdoğan gibi neredeyse tüm dünyanın antipatisiyle böyle bir düzeyde karşı karşıya geldiğini işitip, gördünüz mü?
Ben görmedim.
Dünya siyaset adamları da görmedi.
O nedenle şimdi bu siyaset adamları, kendi seçmenlerine hoş görünmek için Erdoğan’a tıpkı Biden gibi yaklaşıyorlar.
O halde soralım: Erdoğan’a hakaret eden yabancı devlet adamları mı suçlu yoksa dünya halklarının neredeyse nefretini kazanan Erdoğan mı bu muameleyi hak ediyor?
İşin daha da ilginç yanı şu: Aslında hemen hemen tüm AB ülkelerinin liderleri ve hükümetleri kendi yurttaşlarını kandırıyor; Erdoğan’a ağızlarına geleni söylerken, onu yaptırımlarla filan tehdit ederken, el altından onu destekliyor. En başta Merkel yönetimi böyle bir ikiyüzlülükle kendi kamuoyuna yaklaşıyor. Trump da böyle yapıyor. Biden seçilirse bilin ki o da öyle yapacak. Erdoğan’la aralarındaki anlaşmazlıklar sistem içi kavgalara yol açıyor. Hiç kimse Erdoğan’ı devirmenin peşinde değil.
Ama bu ülkelerin halklarına soracak olursanız, onlar ellerine geçirseler Erdoğan’ı bir kaşık suda boğarlar.
Çünkü onlar ilk döneminde Erdoğan’ı desteklediler. Onu İslam aleminde demokratik bir alternatif olarak gördüler. Kobane savaşı büyük bir hayal kırıklığına yol açtı. Dünya halkları Erdoğan’ın Kürt halkına karşı DAİŞ safında yer aldığını önce hayretle, sonra öfkeyle ve giderek nefretle karşıladılar.
O günden beri hiçbir ciddi devlet başkanı ve hükümeti kendi kamuoyu önünde Erdoğan’a açıkça destek vermeye cesaret edemiyor.
Gelelim muhalefete: Erdoğan Biden’ın Erdoğan karşıtı konuşmasına neden muhalefet cevap vermedi diye üste çıkıyor. Yani “ben sizin başkanınızım, beni neden Biden’a karşı savunmuyorsunuz” demek istiyor.
Muhalefet bu “yavuz hırsız” yaklaşımı karşısında ne yapacağını şaşırmış gibi.
Oysa: “Ey Erdoğan, şimdiye kadar hiçbir Cumhurbaşkanı ve Başbakan senin kadar uluslararası kamuoyunda aşağılanmadı, bunun sorumlusu sensin ve kendi ülkeni bu duruma düşürmekten dolayı suçlusun, istifa et” diye haykırmaları gerekir.
Ne yapıyorlar? Erdoğan günlerce susuyor, onlar Biden’ı kınıyorlar.
Geçen gün Fehmi Koru bu garip duruma dair bir yazı yazdı ve Saray’ın cesur, muhalefetin korkak olduğunu gözler önüne serdi.
Doğru söyledi.