Bilindiği üzere insanlığın uzun bir tarihi vardır. Tarihsel yaşanmışlıklar içerisinde halklar sürekli etkileşip, sentezlenerek yeni toplumsal ve kültürel formlara bürünerek varlıklarını sürdürüp günümüze gelmişlerdir.
Kürt halk gerçekliğini, bu halk gerçekliğinin farklı renklerini, bunlardan biri olan Dersim’i de bu bağlamda anlayıp açıklayabiliriz. Çok farklı halkların erken tarihlerden beri mevcut olduğu, birçok kavimin göç ederek yerleştiği ve kavimler kapısı diyebileceğimiz Kürt-İran coğrafyası ve Mezopotamya’da, Anadolu’da ne biyolojik ne de kültürel olarak tek kökten gelen bir halk gerçekliğinden söz edebilmek mümkün değildir.
Arkeolojik verilerden, akademik çalışmalardan bildiğimiz gibi Kürt-İran, Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasında yüzlerce, binlerce yıl varlığını sürdürmüş olan birçok halk ve dilleri tarihteki biçimleriyle artık mevcut değildir. Fakat yok oldu denilen bu halklar ve kültürleri, bir düzeyde de dilleri, halihazırda mevcut olan halklarda yaşamaya devam etmektedir. Yineleyelim, gerek Kürtler gerekse halihazırda mevcut olan diğer halklar tarih boyunca bu coğrafyalarda yaşamış olan halkların hem biyolojik hem de kültürel sentezidir, bileşkesidir.
Kürtler, İran Kürdistan’ı hariç Osmanlı’nın bileşenlerinden biriyken Osmanlı bilinen öyküsüyle çökmüş, İttihatçılar emperyalistlerle anlaşarak elde kalan Anadolu ve Kürdistan’da tek tip iktidar alanı yaratma projesine kaldıkları yerden devam etmişlerdir.
Hatırlatalım ki Sykes-Picot Anlaşması’yla Kürt halk gerçekliği ayrımsız biçimde tüm renkleri ve parçalarıyla çarmıha gerilmiş, sancılı bir yok oluş sürecine sokulmuştur. Emperyalist merkezler Kürd’ün kendi kaderini tayin hakkını tanımamış, stratejik çıkarları doğrultusunda Kürt coğrafyasını paramparça etmiş, Kürt direnişlerini de bölgesel hegemon güçlerle birlikte ezmiş ve hâlâ bu Kürt soykırımı ortaklığını sürdürmektedirler. Kürt katliamı ve soykırımı süreçlerinde Kürtleri inanç kimlikleri veya konuştukları Kürt lehçelerine göre bir ayrıma tabi tutmamış; katliam, asimilasyon, yoksullaştırma ve göçertme gibi soykırım politikalarını tamamına uygulamış, uygulamaktadır.
Ve bu halka yaşatılanlar, yaşatılmakta olanlar masal değildir. Ödenen bedeller, çekilen acılar kelimelerle ifade edilebilecek şeyler değildir. Direniş haktır ve bu halkın kendi somut durumu, ihtiyaçları, özgün koşulları üzerinden örgütlülük ve direniş biçimini belirleme hakkı vardır.
Dersim, tüm bu bağlamdan ve Kürt halk gerçekliğinden kopuk değil, parçasıdır. Homojen toplum ve ulus devlet kapitalizm koşullarının ve tahakküm biçiminin sonuçlarındandır. Kürt gerçeğinin kendi içinden doğup yaşanan böyle bir süreç olmadığından vurgulanan tarihsel yaşanmışlıklar bağlamında homojen bir yapıya sahip olmayıp inanç ve dil boyutlarıyla farklılıklarını günümüze taşıyan bir halk gerçekliğidir ve bu durum tamamen doğaldır.
Dersim, Kirmanc ve Kurmanc aşiretleriyle Alevi Kürtlerin yoğunlaştıkları bir alan olup inanç kimliğiyle özgünlük arz eden bir Kürt gerçekliğini ifade etmektedir. Uzun bir tarih boyunca hegemon merkezlere direnç gösteren, kendi tarihsel-toplumsal gerçekliğiyle yaşamakta olan bir bölge iken 1937-38 süreçleriyle ezilmiş, günümüzde yok oluşun sınırlarına sürüklenmiştir. Fiziki ezmenin ardından sürdürülen sistematik asimilasyon nedeniyle toplumsal zihin ve beden paramparça edilmiş, dış etkilere alabildiğine açık duruma düşürülmüş, bu durum siyasal parçalanma biçiminde toplumsal yaşamda da karşılık bulmuştur. Sistematik şiddet politikaları ve dayatılan göçle demografik yapısıyla oynanmakta olup adeta insansızlaştırılmış bir bölge durumundadır.
Şimdi bu koşullarda bu halkın evlatlarına düşen görev duruşunu, pratiğini kendi toplumsal gerçeği üzerine temellendirerek bu soykırım kıskacını parçalama biçiminde olmalıdır. Aksi durum buharlaşma, toplumsal yok oluşu kabullenme anlamına gelecektir. Dersim’i, onun Kürt ve Alevi kimliğini yok etmeye odaklı politikalarla, katliamlar zinciri ve asimilasyonla yaratılan fiili durumu meşrulaştıran, bu zemin üzerinden Dersim halkının aidiyet duygusunu, kimlik bilincini törpüleyen siyaset biçimleri iddiaları ne olursa olsun son tahlilde halk gerçekliğimizin tabutuna son çivilerin çakılmasına hizmet edecektir.
Toplumsal akıbetimiz herhangi politik bir yapının akıbetinden değersiz değildir. Coğrafi, toplumsal zihniyet ve beden boyutlarıyla paramparça edilmiş olan Kürt halk gerçekliği, tüm özgün renkleriyle diriliş ve bütünleşme sürecini yaşayıp var oluş mücadelesi vermekteyken olası başarısızlık durumu başta Dersim ve hinterlandı olmak üzere kesin yok oluş anlamına gelmekteyken Dersim’in halk gerçekliğimizi esas alan bir duruş ve pratiğin sahibi olması yaşamsal önem arz etmektedir.
Kürt halk gerçekliği, tarihsel serüveninin özgün gerçeklikleri olan tüm renkleriyle beraber tarihin karanlık sayfalarına gömülmek istenmektedir. Halk gerçekliğinden koparılan bir Dersim’in geleceği de olamayacaktır. Demokratik ulus perspektifi, halkların rızalı-ikrarlı birliği toplumsal varlığımızı savunup yaşatmanın tek yoludur. Ve yerel seçimler, bu yolda önümüzdeki sınavlardan biridir. Dersim halkı DEM Parti etrafında buluşarak halk gerçeğimize sahip çıkmalıdır.
Aşk ile.