Kobanê Davas’ında konuşan Kışanak, darbe hukukunun hüküm sürdüğünü belirterek, ‘Sizin bu iddianameniz suç belgesidir. Bu mahkemenin siyasal partileri yargılama hakkı yoktur’ dedi
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 20’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 16’ncı duruşma periyodu, 8’inci oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülmeye başladı.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ile Keskin Bayındır’ın yanı sıra HDP’li milletvekilleri ve İnsan Hakları Derneği (İHD) yöneticileri katıldı.
Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşmada hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde tutulanlar ise duruşmaya Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Bir kısım siyasetçiler ise mazeret bildirerek oturumda yer almadı.
Tanık yok ifadesi var
Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan oturumda, ilk olarak daha önce dinlenilmesine ilişkin Tanık Hicran Berna Ayverdi‘nın adresi itibariyle ilgili mahkemelere talimat yazıldığı ve tanığa ulaşılamadığı belirtildi. Tanığın adresinin UYAP sisteminden araştırıldığını aktaran mahkeme başkanı, talimat yazılan adresten ayrı yeni bir adresi tespit edilememesi nedeniyle tanığın beyanının duruşmada okunulmasına karar verildi.
Söz alan avukat Çiğdem Kozan, tanığın beyanlarının okunmasına itiraz etti. Tanığın daha önce verdiği ifadenin hukuki bir delil niteliği taşımadığını aktaran Kozan, “Tanığa soru sorma ve sorgulama haklarımız kullanılmadan ifadesinin okunmasına itiraz ediyoruz” dedi.
Ismarlama ifade
Sonrasında konuşan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ise “tanık” hakkında, “Tanık belli ki ısmarlama ifade vermiş. Bu usul ile dinlenilmemesini ve tanığın beyanlarının okunmamasını talep ediyorum” diye belirtti.
Ardından “tanık” Ayverdi’nin daha önceki beyanlarının CMK 211/1-A maddesi uyarınca okunmasına karar verildi. Sonrasında mahkeme başkanı “tanık” Ayverdi’nin 27 Mart 2019 tarihinde Sebahat Tuncel hakkında ileri sürdüğü ifade tutanağını okudu. İfadenin, kısa ve soyut olması dikkati çekti.
‘Derdiniz Kürtleri cezalandırmak’
“Tanık” ifadesine karşı söz alan Tuncel, Ayverdi’nin ifadesinin okunacağına dair kendisine bilgi verilmediğini söyledi. Tuncel, “Bu ‘tanık’ belli ki ihtiyaç duyulduğunda gidip ifade veriyor. Ben uzun yıllardır siyasetin içindeyim. Bütün itirafçılar benim Kandil’e gidip geldiğimi söylüyor. Sanırım çok istiyorlar. Siyasetimizi kriminalize etme çabası var” dedi.
Kişisel siyasi geçmişini hatırlatan Tuncel, hak ve özgürlük mücadelesinde rol sahibi olduğunu belirterek, “Birçok eylem ve etkinliklere katıldım, defalarca gözaltına alındım. Kürt siyaseti içerisinde rol alıyorsan bunlarla karşılaşmak normaldir. Doğal haliyle böyle ifadeler de gelebiliyor. Bütün arkadaşlarımız açısından sürekli bir ‘kadro’ tabiri kullanılıyor. Bizim demokratik siyaset alanında çalışma yürüten arkadaşlarımızı kriminalize ederek siyasetin dışarısına iten bir anlayışı var. Ben bir Kürt kadını olarak haklarımın ortadan kaldırılmasını istemiyorum. Bugüne kadar inkar ve asimilasyon politikalarıyla geldik. Bu nedenle siyaset yapıyorum. Biz özgürlüğü tercih ettik. Bunun da bedelini ödüyoruz ve göze aldık. Mahkeme heyetinin tüm derdi Kürt siyasetçileri tamamen cezalandırmaktır. Tanıkları ve müştekileri yönlendirirken böyle bir yaklaşımınız var. Sizin maddi gerçekliği açığa çıkarma derdiniz yok” diye konuştu.
AYM belgede sahtecilik yapmış
Anayasa Mahkemesi’nin kendisi ve Figen Yüksekdağ hakkında “uzun tutukluluk süresi kabul edilebilir” kararı verdiğini hatırlatan Tuncel, “AYM alenen belgede sahtecilik yapmış. İnfaz edilmiş dosyaları göstermiş. Yalan. Onların hepsi Yargıtay’dadır. Bu kadar deforme edilebilir mi? İlkokul çocuğunun bile yapamayacağı bir hatayı yapanlar adil bir karar verebilir mi?” ifadelerini kullandı.
Barış süreçleri yargılanıyor
Kürt sorununda PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın önemli bir rolünün olduğuna işaret eden Tuncel, “Bu rolü devlet bile tartışmıyor. Şu an Abdullah Öcalan’a mutlak tecrit uygulanıyor. Öcalan, 2008 yılında 3 yıldır devlet ile görüştüğünü açıklamıştı. Orada barış konseyi ve Anayasa meselesi konuşuluyordu ancak çözülmedi. Sonrasında çözüm süreci başladı ama bu Türkiye’nin bulduğu bir yöntem değil. Bütün dünya örneklerinde gördük ki bu işler diyalog ile olur ama o süreci bitirdiler. O yüzden bu salonda aynı zamanda barış süreçleri yargılanıyor” dedi.
‘Barışın yolu tecridin kalkmasıdır’
Türkiye’deki kutuplaşmanın nedeni olarak çözüm sürecinin bitirilmesini gösteren Tuncel, “Türkiye’de suç oranı artıyor. Bu normal mi? Bunun artmasındaki temel nedenlerden biri de Kürt meselesidir. Savcı bey de mütalaasında bu meselenin Kürt meselesi olduğunu ifade etmiş. Devlet ise hala inkârcı yaklaşıyor. Hala sorunu çözmek istemiyor. Bir milletvekilinin bir gerilla yakını ile fotoğrafı çıktı diye yaka paça gözaltına alınıyor. Zihniyetin değişmesi lazım. Yeni gelecek iktidar da Kürt sorununu çözemeyecekse bir anlamı kalmaz. Abdullah Öcalan’ın üzerindeki mutlak tecridin kalkması barış yolunu açmanın yoludur. İmralı Adası’ndaki tecrit bütün Türkiye’ye yayıldı” ifadelerini kullandı.
Legal illegal ayrımı
Daha önce dinlenen “tanıkların” çelişkili beyanlarına dikkati çeken Tuncel, “Bir tanık yorum yapıyor. Ona müdahale etmiyorsunuz ama duruma itiraz eden bize müdahale ediyorsunuz. ‘Tanık’ Sami Baran, ifadesinde kadınlar için ‘Hepsi KJA’da çalışıyor: Kadınların çalışmasını bilemem. Aralarına kimseyi almıyorlar’ şeklinde konuştu. Buradaki kadınlar bunu reddetmiyor ki. Ancak mahkeme heyeti Baran’ın duruşma salonunda verdiği ifadeyi kabul etmeyip emniyetteki yazılı ifadesini esas aldınız. Yanında avukat bile yokmuş. Tanıklar, kadın arkadaşlar hakkında çok rahat ifade veriyorlar. Mahkeme heyeti de legal ve illegal çalışmaların ayrımını yapmıyor. Aynılaştırıyor” diye aktardı.
Duruşmaya 14.00’e kadar ara verildi.
Tanık Gökalp nasıl ifade verdi?
Duruşma Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eş Başkanı Gültan Kışanak’ın beyanlarıyla devam etti.
18 Mayıs tarihinde Mezopotamya Ajansı’nda yayınlanan “Kobanê Davası’nın itirafçı tanığından kim ‘rıza’ aldı?” haberinde yer alan bilgileri hatırlatan Kışanak, Tanık Kerem Gökalp’in cezaevinden çıkıp nasıl ifade verdiğini sorarken, “Daha önce de sordum ve belgelerini istedim. Bana gelen iki tane belge var. Kerem Gökalp daha cezaevinden dilekçe yazmadan savcı Ahmet Altun, Sulh Hakimliği’ne bu yönde talepte bulunmuş ancak Gökalp’in dilekçesi olmadığı için talep reddedilmiş. Gökalp’in dilekçesi de savcı Altun’un talebinden bir gün sonra hazırlanmış. Bu kumpasın belgesidir. Gökalp’in kendi iradesiyle böyle bir dilekçe yazmadığı ortada” diye konuştu.
‘Yeni kumpaslar üretemezsiniz’
Kışanak, tutuklanmasında tek gerekçenin tanık beyanları olduğunu vurgulayarak, “Bana kumpas kurdular diyorum. Bunu da dosyadaki belgelerle anlatıyorum. Siz önünüzdeki dosyaya bağlısınız. Yeni kumpaslar üretemezsiniz. Hakkımdaki tanık beyanlarının tarihleri konularla uyumsuz. İki yıl sonra bana ‘pardon bir soralım 3 ay sonra alınan tanık beyanları dosyaya eklenmiş’ diyorsunuz. Sonrasında Emniyet ‘sehven yazılmıştır’ diye kâğıt gönderiyor ve ‘düzeltebilirsiniz’ diyor” dedi.
‘Esat Oktay’ın mirasına mı sahip çıkıyorsunuz?’
12 Eylül darbesini hatırlatan Kışanak, Kendisine ’80’lerden beridir cezaevinde’ gerekçesi gösterilmesine tepki gösterdi. Kışanak, darbecilere karşı direnerek cezaevinde kaldığını, 2 yıl boyunca Diyarbakır Cezaevi’nde insanlık dışı uygulamalara karşı direndiğini anlatarak, “Halepçe’de katliam olmuş, ben de üniversitede katliamı protesto eden bir üniversite öğrencisi olarak tutuklandım. Darbecilerin mirasına mı, Esat Oktay’ın mirasına mı sahip çıkıyorsunuz? Diyarbakır Cezaevi’ndeki insanlık dışı uygulamalara mı sahip çıkıyorsunuz? Neden tanık Ulaş’a ‘1980’den beri cezaevindedir’ ifadesini söyletiyorsunuz? Açık açık söyleyin ki ‘bu ülkede adalet, demokrasi yoktur.’ Bunu söyleseniz eyvallah” ifadelerini kullandı.
‘İddianameniz suç belgesidir’
Türkiye’de anayasanın askıya alındığını söyleyen Kışanak, “Bir darbe hukuku hüküm sürüyor. Biz 2016’da alındığımızda ‘bu sivil bir darbedir’ dedik. Öğretmenler bile bir açıklama yapamıyor. Sizin bu iddianameniz suç belgesidir. Bu mahkemenin siyasal partileri yargılama hakkı yoktur. Buradaki savcın ‘HDP, BDP suç örgütüne bağlıdır’ deme hakkı yok. Neredeyse bu Anayasa’ya biz sahip çıkacağız. Gerçekten ayıp’ diye belirtti.
‘Ortak yaşam’ vurgusu
Kürt sorununun “kökünün kazınıp sonuçlandırılacak” bir sorun olmadığını ifade eden Kışanak, şu ifadeleri kullandı: “Esat Oktay da böyle diyordu. Kürtler binlerce yıldır bu topraklarda var. Var olmaya devam edecekler. Yapmamız gereken ortak yaşamı kurmaktır. Darbecilerin amacı ise bize zorla bölücülüğü dayatmaktır. Biz bölünmeyeceğiz de yok da olmayacağız. Savaşın bu kadar büyümesinde Diyarbakır Cezaevi’nde yapılanların etkisi olduğunu AKP’liler de CHP’liler de biliyor. Yöntem şuydu: ‘Kürtler isyan eder, devlet bastırır.’ İsyan ve bastırma dışında bir çözüm yok mu? İktidarlarını birbirimizle kavga edersek sürdürülebiliyorlar. Hırsızlıkların üstü beka sorunuyla kapatılıyor. Aklı başında olan varsa birilerinin saltanat sürmesi için bu imha ve isyan pratiği dışında bir yol denemek isteyen herkese saygı gösterir.”
‘Galiba tek çaremiz uzaya gitmek’
“Kürtler ne yapsın” diye soran Kışanak, “Kürtler sendika kurar suç, Kürt kadınları dernek kurar suç, parti kurar suç. Galiba tek çaremiz uzaya gitmek. Kürt gençlerine sesleniyorum. Uzay çalışmalarına yoğunlaşsın” dedi. Bunun üzerine araya giren HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, gülümseyerek “Gitmeyin. Beraber yaşamı kuracağız” diye cevap verdi.
Yüksekdağ: Kobanê kumpas davası faşizme karşı direniş davasıdır
Ardından konuşan Figen Yüksekdağ, Türkiye tarihinin darbelere ve faşizme karşı direniş tarihi olarak yazıldığını belirtti ve şöyle konuştu: “Kobanê kumpas davası faşizme karşı direniş davasıdır. Bu dava Türkiye halklarının uzun yıllar boyunca mahkûm edildiği faşizmin yarattığı deli gömleğine karşı direniş davasıdır. Bizleri bu zulüm davasıyla etkisiz hale getirmeye çalışsanız da hissettiğimiz gücün etkisiyle Türkiye halklarının güvendiği değerleri yükseltmeye çalışıyoruz.”
‘Vampir bir rejim anlayışı var’
Yüksekdağ, vampir bir rejim anlayışı olduğunu söyleyerek, “Bunlar en tepeye kadar yerleşmişler. Önceden mafya ve çeteler sarayda oturamıyorlardı ama şimdi sarayda oturabiliyorlar. Rüşvet istiyorlar, aracılık yapıyorlar. Ama bir tane istifa ile işin içerisinden sıyırdıklarını sanıyorlar. Türkiye demokratik bir rejimle buluşmadığı durumda faşist pratiğin yarattığı yıkıcı atmosferden kurtulma şansımız yok” ifadelerini kullandı.
‘Hakikat çok güçlü bir silahtır’
“Bizim karşımızda mahkeme yok. Bir siyasi metin ve komite var” diyen Yüksekdağ, siyasi iktidarın bütün pis işlerini yargı üzerinden hallettiğini söyledi. Yüksekdağ son olarak ifadesinde şunları söyledi: “Sayfa sayfa mütalaalar hazırlanıyor, hepsini toplayıp bir araya getiriyorsunuz ama hepsini toplasan hakikatin bir tek çekirdeği etmiyor. Hakikat çok güçlü bir silahtır.”
Avukat Bozan ara kararlardan vazgeçilmesini talep etti
Verilen aranın ardından söz alan avukat Ali Bozan, mahkemenin daha önce vermiş olduğu 43 No’lu ara kararın hukuka aykırı olduğunu belirtirken, “Bu ara kararlar savunma süresinin kısıtlanmasına yönelik kararlar değil, savunmaya hazırlık süresine dair kısıtlama kararlardır. Bu ara kararlardan vazgeçilmesini talep ediyorum” dedi.
Sadece tanık beyanları doğrultusunda siyasetçiler hakkında tutuklamanın devamı yönünde karar verilemeyeceğini ifade eden Bozan, “Tanıklar açık bir biçimde müvekkillerin Kobanê olaylarıyla ilgili doğrudan ilgileri olmadığını ifade ettiler” diye belirtti.
Tanık Menderes Öner’in ifadesini hatırlatan Bozan, “Öner MİT çalışanı olduğunu ifade ediyor. MİT, dosyanızda katılma talebi bulunuyor. Katılma talebi olan bir kurumun çalışanının ifadelerine mahkeme heyeti itibar ediyor” diye ekledi ve müvekkilleri hakkında tahliye talebinde bulundu.
‘Gündüz bizi yargılıyor akşam suç örgütünü yönetiyordu’
Ardından HDP eski MYK üyesi Zeynep Karaman söz aldı. Davanın eski mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak’ın çete üyesi olduğunu hatırlatan Karaman, “Büyük suçlar işlemiş ve iddianameyi kabul etmiş. Bu mahkeme bu şekilde nasıl devam edecek? Gündüz bizi yargılıyordu, akşam da suç örgütünü yönetiyordu. Bu işleri para ve menfaat için yapmış. Bunu da MİT adına yapmış. 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin hâkimi sıfatıyla insanları ikna etmiş. Kobanê Davası’nı kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmıştır” diye konuştu.
Daha sonra söz alan avukat Veysi Eski, 1930’lar Almanya’sında Gobbels’in başlattığı “Saf Almanya” kampanyası başlattığı bilgisini vererek, meydanlarda Marks’ın kitaplarının yakıldığını hatırlattı. Eski, “Bugün AKP’liler ‘biz her konuda başarılıyız ama kültürel anlamda başarısızız’ diyor. Bugün kendilerine uymayan kitapları, Gobbels gibi yakma girişiminde bulunuyorlar. Bunu da yargı eliyle yaptılar. Müvekkilim Yüksekdağ’ın kitabının yasaklanması kararı verildi. Kayda geçsin” dedi.
Yüksekdağ’ın tutukluluğunun devamına dair iddia makamının kopyala-yapıştır iddialarla gerekçeler sunduğunu ifade eden Eski, “500’den fazla klasörde yer alan iddiaların bir tanesi bile atılı suçları kanıtlamayacak noktadadır. Müvekkillerimize ceza verseniz dahi Bahtiyar Çolak hükmün kurulmasına dair giden süreçte yer aldığı için bu yeniden yargılama nedenidir. Tutuk devam gerekçelerinde tanık Kerem Gökalp ve Tanık ABC123’ün ifadeleri baz alınmış. 78 sayfalık mütalaa ne kadar tekrarsa bizim savunmamız da o kadar tekrar olacak. Size anlatana kadar gerekirse 180 defa tekrarlayacağız. Gizli tanıkların ne şekilde hazırlandığını mahkemeniz açıklamak zorunda. ABC123’e dair bir soruşturma var mı? ABC123 o Çarşamba günü kapınızı nasıl çaldı? Sonra Merdan Ovalıoğlu olduktan sonra ‘Mahkeme başkanıyla birlikte savunmamı düzelttim’ dedi. Yerinizde olsam Merdan’a ‘haddini bil’ derdim ama sizin de zan altında kalmamanız için ‘SEGBİS kayıtlarınızı çıkarın’ dedik. Siz ise kaldırmadınız. Siz hala bizim açımızdan zanlısınız” şeklinde ifade etti.
Avukat Eski: Bu işin ihalesi size kalabilir
PYD’den HDP MYK’sına geldiği iddia edilen e-posta hakkında değerlendirmelerde bulunan Eski, “O dönemin PYD’si ile bugün sizin kafanızdaki PYD aynı değil. Bunu siz de biliyorsunuz. E-postanın geldiği dönemde PYD’nin terör örgütü listesinde yer almadığı açıkça ifade edildi. O dönem PYD yetkilileriyle görüşme yapıldı mı yapılmadı mı? Dışişleri Bakanlığı’na bu sorunun yönetilmesini talep ediyorum. HDP tweeti ile olayların arasındaki illiyet bağı iddiası. İlliyet bağının olmadığını bildiğinizi biliyorum. Tamamen oluşturulan algılar üzerinden yargı yürüyemez. Yargı algıları yargılama faaliyeti konusu yapamaz. AİHM’in Demirtaş Türkiye kararı net olarak ‘böyle bir bağ kuramazsınız’ diyor. O karar sizin dosyanızın içinde ancak karara aykırı kararlar verip müvekkilimizin özgürlüğünü elinden alıyorsunuz” sözlerini kullandı. Bu işin ihalesi size kalabilir” sözlerini kullandı. Eski, tüm siyasetçiler için tahliye talebinde bulundu.
HDP MYK’nın yaptığı çağrının bugünün koşullarıyla değerlendirilmemesi gerektiğinin altını çizen HDP eski MYK üyesi Dilek Yağlı da kendisine istinat edilen suçlamalara dair hiç bir somut delilin olmadığını belirterek tahliyesini talep etti.
Kozan: Mahkeme gizli tanıklara dair neden bir şüphe duymadı?
Sonrasında söz alan Ayla Akat Ata müdafi avukat Çiğdem Kozan, tanıkların gizli tanık olma koşullarının olmadığını aktarırken, “Açık tanıklar ifade verebiliyorken bir kısım gizli tanıklar ile ilgili gizlice dinlenmesi usulünü kabul etmiyoruz. Herhangi bir koşul ve ağır tehlike ihtimali mevcut değil. Eğer birşey olacak olsaydı Merdan Rüştü Ovalıoğlu, ABC123 iken ‘ben açık tanık olarak ifade vereceğim’ demezdi. Mahir, Ulaş ve Seher’e soru sormamız için mahkemeniz gizli dinleme kararı aldı. Onlardan önce dinlenen Hermes, Atlas ve A53 bu kadar açık yalan beyanlarda bulunurken mahkeme heyeti neden Mahir, Ulaş ve Seher’e dair bir şüphe duymadı? Bizlerden kaçırarak değil o tanıkları sorgulamamıza izin vererek tanığı dinlemeniz gerekirdi. Gizli tanık Ulaş’ın beyanlarında Akat Ata hakkında “kadro” tabiri dışında ciddi bir ifadesi yok” dedi.
‘İTibar edilmesi gereken tanık Gül Tanrıverdi’
Gizli tanıkların farklı “kadro” tanımları yaptığına dikkat çeken Kozan, “Gizli tanık ML ‘örgüt içi eğitimlerden geçmeyen kadro olamaz’ dedi. Gizli tanık Mahir ‘tılsımlı sözleri söylemeyen kadro olamaz’ dedi. Tanık Merdan Ovalıoğlu da ‘Akat Ata çok övünür. Bu nedenle kadrodur’ dedi. Mahkemenizin asıl değerlendirmesin gereken tanık beyanı Gül Tanrıverdi’ye aittir. Kendisi ‘İsimler hakkında bilgim olsaydı söylerdim. Askeri siyasi eğitim alanları biliyorum ama burada öyle biri olmadığı için beyanda bulunmuyorum’ dedi. Kendisi arşiv biriminde yer alan biri. Bu nedenle en çok itibar edilmesi gereken kişi Tanrıverdi’dir. Onların birebir eğitim almasına gerek yok. Kendisi arşiv biriminde yer aldığı için hepsi hakkında bilgi sahibi olurdu. Mahkeme heyeti beyanlarında çelişki olmayan tanıklara itibar etmek zorunda” diye ifade etti. Kozan, “Yalancı tanıklar üreterek bir siyasi anlayışın, kadınların ve Kürtlerin yargılanması isteniyor” diye ekledi.
‘Tape kayıtlarından hangi biri suç?’
Akat Ata’nın mütalaada yer alan faaliyetlerinin, yasama dokunulmazlığı ile birlikte tamamının düşünce hürriyeti kapsamında olduğunu vurgulayan Kozan, “Daha önce Aksoy Türkiye kararından bahsetmiştim. Birleşen dosyasındaki tape kayıtları konulmuş. Müvekkilim tape kayıtlarının ikisinden de bahsetti. Biri de basına verilen bir demeç. Mehmet Öcalan ile yaptığı görüşme tape kaydında geçiyor. Müvekkilim Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yapmıştır ve müvekkilinin sağlık durumunu sormak kadar doğal birşey olamaz. Bu tape kayıtlarının hangi biri suçtur” diye sordu.
Tahliye talebi
Tutuk devam gerekçesinde yer alan kaçma şüphesi”ne dair konuşan Kozan, “Her bir kişi için kendisi özelinde değerlendirmelerde bulunabilirsiniz. Müvekkilim hiçbir zaman adli kontrol hükümlerini ihlal etmemiştir. Mahkeme heyeti, Zeki Çelik’i değil adli kontrol şartlarını ihlal etmeyen kişileri dikkate alsaydı o zaman. Müvekkilimin tahliyesine karar verilmesini talep ediyorum” diye aktardı.
Ardından konuşan HDP eski MYK üyesi Bircan Yorulmaz müdafi avukat Ayşen Akçay Senem, iddia makamının mütalaasında yer alan kimi ifadelerin çelişkili olduğunu belirtirken, “Müvekkilin anılan MYK toplantısında olmadığı delillerce ispat edilmiş durumda. PYD’den gelen mesaj içeriğinin MYK çağrısıyla bir illiyet bağının kurulamayacağı çok basit bir araştırmayla ortaya çıkacağını defalarca izah ettik. Bu mail sadece müvekkilime değil, uluslararası boyutta da çok sayıda kişi ve kuruma gönderildi. Müvekkilimin tutuklu kalmasına yönelik kaçma şüphesi gösteremiyorsunuz çünkü bunu destekleyecek bir durum yok” dedi ve müvekkilinin tahliyesini talep etti.
Söz alan HDP eski MYK üyesi İsmail Şengül müdafi avukat Cenk Yiğiter, HDP tweetinin bir protesto çağrısının olduğunu ifade ederken , “Hangi kelimeler kullanıldı ki insanlar tahrik edildi? 15 Temmuz 2016 akşamı Erdoğan açıklamalarda bulundu. Açıklamada ‘bütün halkımızı meydanlara davet ediyorum. Bu darbecilere gereken dersi vereceğiz’ diyor. Buradan ‘gideyim de bir el bombası alıp darbecilere bomba atayım’ diye mi anlamamız gerekiyor. Bizim meselemiz de bundan ibarettir. AİHM bu ifadelerin siyasi olduğunu ve bu çağrı ile yaşananlar arasında bir nedensellik bağının olmadığını belirtmiştir” şeklinde konuştu.
Şiddet içeren eylemlerin 7 Ekim’de başladığını hatırlatan Yiğiter, “Benim gördüğüm kadarıyla şiddet içeren görüntülerde küçük gruplar var. 10-20 kişilik gruplar molotoflar atıyor. ‘HDP çağrı yaptı da binler on binler ellerinde HDP flamalarıyla bir yerleri taşladı’ diye bir durum da yok. Çatışma alanlarında da ortada polis yok. FETÖ Çatı Davası’nın soruşturma dosyasında yer alan polis fezlekesinde ‘Van ilindeki protesto esnasında yanan bir araca yaklaşan panzer aracının diğer araçları yanan araca yaklaştırması sonrası soruşturma açıldığı öğrenilmiştir. FETÖ-PDY’nin Kobanê olaylarını fırsat bildiği öğrenilmiştir’ ifadeleri yer alıyor” diye aktardı.
‘Kuvvetli suç şüphesi yok’
Mahkemenin tanık ifadelerine itibar ettiğini belirten Yiğiter, “Biz ise hiç etmiyoruz. Buradaki tanık ifadeleri spekülasyondan ve tahminden ibarettir. Gizli tanık Ulaş bunu açıkça ifade etmiştir. Bu nedenle itibar etmemeniz gerekir. Ayrıca iki periyottur gelen HTS sonuçları geldi. 6 Ekim 2014 günü Ankara Çankaya’dan sinyal veren bir telefon kaydı yok. Bu nedenle kuvvetli suç şüphesi kalmamıştır. İsmail Şengül’ün üniter devleti ortadan kaldırmayan yönelik bir kastının olduğuna dair bir emare bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı ve tahliye talebinde bulundu.
Mahkeme başkanına “Siz kendinizi tanık Merdan Ovalıoğlu’nun yalanlarına kaptırmıştınız” diyen avukat Kenan Maçoğlu ise mahkeme heyetinin bağımsız bir çizgisinin olmadığını söyledi ve “Cesaret edemezsiniz. Size verdikleri sınırın ötesinde hareket ettiğinizde sınırlı adımlar atabiliyorsunuz” dedi. Maçoğlu, şöyle devam etti: “Çıkın, ‘ben buradaki siyasetçileri siyaseten yargılıyorum. İşimizi yapıyoruz’ deyin. Bugüne kadar yapmış olduğunuz şey: İBB seçimlerinde seçim iptali sonrası AKP’li bir yetkilinin ‘hiçbir şey olmamışsa bile bir şey olmuştur’ tavrıdır” diye belirtti.
Mahkeme heyeti, avukat beyanlarının ardından ara kararını açıklamak üzere duruşmaya ara verdi.
ANKARA