Kobanê Davası 13. duruşması yarın sabah devam edecek. Gültan Kışanak duruşmada mahkeme heyetine seslenerek, “Biz yargılanmayacağız, yargılayacağız. Yalan üzerine bir hakikat kurulmasını istemiyoruz. Halkımıza, topluma karşı sorumluluklarımız var” dedi
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eşbaşkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Kumpas Davası’nın 13’üncü duruşması, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülmeye başlandı.
Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Duruşmaya, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile HDP milletvekilleri ve yöneticileri, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) avukatlarının yanı sıra 78’liler Girişimi, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Türkiye Komünist Partisi (TKP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), Büro Emekçileri Sendikası (BES) temsilcileri ile çok sayıda siyasi parti temsilcisi, demokratik kitle örgütü, sivil toplum örgütü üyeleri katıldı.
Bir önceki celsede kurulan ara karar ile mahkemenin savunma süresini bir güne indirmesi kararına tepki göstermek ve siyasetçiler ile dayanışmak amacıyla davaya çok sayıda izleyici katıldı.
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada mahkeme başkanı, dosyaya eklenen evrakları okudu. İlk olarak davada tutuksuz yargılanan siyasetçi Ayhan Bilgen savunma yaptı.
‘Kendi Anayasa’nıza uyun’
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel ise, siyasetçilerin savunmalarının bir güne sığdırılması kararına dair konuştu. Tuncel, “Hukuksuzluk yapıyorsunuz. Siz de biliyorsunuz CMK’ya göre, önce sorgular biter. Sonra tanıklar ve müştekiler dinlenir. Siz bizi tehdit mi ediyorsunuz? Sizden önceki mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak çete lideri çıktı. Biz o heyeti reddettik. Bunu size de söyledik” diye belirtti.
Bu davanın Türkiye’deki gerçeklerin gizlenmesi davası olduğuna dikkat çeken Sebahat Tuncel, şöyle konuştu: “HDP’nin attığı bir tweeti bahane ederek bütün sorumluluğu bize yüklüyorsunuz. Ülkeyi biz mi yönetiyoruz. Biz muhalefetiz. Bugün yargı siyasi iktidarın bir kolu haline gelmiştir. Bu dava Türkiye halklarının geleceğini baltalıyor. Bir yandan Suriye’de bir yandan da burada bir savaş yürütülüyor. Diyorsunuz ki ‘Bir gün savunma yapacaksınız.’ Ben istersem bir saat yaparım, istersem bir hafta yaparım. Savunmamızın içeriğine sürekli müdahale ediyorsunuz. Oldu olacak savunmalarımızı siz yazın! Ben burada adil bir yargılama olduğunu ifade etsem durum farklı olacak, ancak ben size güvenmiyorum. Cübbenizin onuruna yakışır davranın. Kendi Anayasa’nıza uyun. Her türlü baskı zor yöntemini uyguluyorsunuz. Bu da yetmiyor bizi tehdit ediyorsunuz. Biz burada rehineyiz. Siz de biliyorsunuz ki ortada suç ve suçlu yönünden bir ilişki yok. Kendi tanıklarınız bile bu olayların arkasında gizli paramiliter güçlerin olduğunu ifade etti ancak siz onların mahkemedeki ifadelerini kabul etmezken Emniyet’te nasıl alındığı belli olmayan ifadelerini geçerli sayıyorsunuz.
‘Erdoğan’a güvenmeyin’
Sizlerin önünüze şapkanızı koyup düşünmeniz lazım. Yapmanız gereken buradaki arkadaşlarımızı özgürlüğüne kavuşturmaktır. Cumhurbaşkanı ne diyordu: ‘Egemenleri koruyacak bir hukuk sistemimiz olacak.’ Ama şimdi bakın hukuk şimdi sadece egemenleri koruyor. 2015’ten sonra Türkiye’nin içine girdiği tekçi, otoriter rejimin Türkiye’yi getirdiği nokta ortada. Artık bir hukuk devleti ve demokrasiden bahsetmiyoruz. Bu ülkede Kürt sorunu çözülmeden ülke ekonomisinin düzelmesi mümkün değildir. Tarihten bu yana Kürtlerle kim ittifak kurmuşsa kazanmıştır. Erdoğan kaybedecek. O yüzden onlara güvenmeyin. Onlar için deniz bitti. Onlar sizi de yargılar.”
Tuncel, kendilerine getirilen savunma kısıtlaması kararına tepki göstererek, bu kararın geri çekilmesi gerektiğini söyledi. Tuncel, “Bana eğer savunmamı bir günde yapmam gerektiği dayatılırsa açık söylüyorum yapmam. Size acele edilmesi yönünde talimat geldi yine galiba. Dikkatinizi çekerim özgürlüğü alınan bizleriz, siz değil. Gerçi biz sizden daha özgürüz. En azından kendi kararlarımızı kendimiz veriyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Bizim için AİHM kararları uygulanmıyor’
AKP’nin toplumu kutuplaştırdığına dikkat çeken Tuncel, “Toplumun neredeyse yarısı terörist, düşman. Yabancı, mülteci düşmanlığı almış başını gidiyor. Kimse ‘kapıları açmasaydınız Suriyeliler gelmeyecekti’ demiyor ‘Suriyeliler gitsin’ diyor. Yoksulluğu Suriyeliler mi getirdi? Tecrit politikası ayrı, hak ihlalleri ayrı. Belli ki seçim gelecek ki AKP cezaevi izinlerini uzattı. Cezaevinde infazlar yanıyor. ‘İyi halli değil’ denilerek tahliyeler engelleniyor. İnsanlara onursuzluk dayatıldı. Bu bir devlet politikasıdır ve kabul edilebilecek bir şey değil. Hizbullahçılar AİHM kararıyla tahliye edildi ama bizim için AİHM kararları uygulanmıyor. Sistem çökmüş, çürümüş durumda. Cezaevine muhalif hiçbir şey girmiyor, gazete, kitap, dergi girmiyor. Siyasiler görüntülü telefon görüşmesi yapamıyor. Bu nasıl bir ayrımcılık” diye sordu.
ATA: Kadın mücadelesi yürüttüğüm için yargılanıyorum
Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata da, 6-8 Ekim 2014’te paramiliter güçlerin devreye konulduğunu belirtti. Ata, “3 Ağustos’ta DAİŞ Şengal’e girdi. Bizim de bu tarihte çalışmalarımız başladı. Sadece 6-8 Ekim’i hesaba katıp parlamento faaliyetleri dikkate alınamaz. Evet tweet 6 Ekim’de atıldı ancak biz zaten 3 Ağustos’tan beri alanlardaydık. Öncesinde de atabilirdik” sözlerine yer verdi. “Bizim hiçbir çalışmamız anlık değildir” diyen Akat Ata, parlamentodan bir bilgi ya da belge istenmesi durumunda bunların 3 Ağustos 2014 tarihinden itibaren alınmasını talep etti.
Mahkeme heyetine neden yargılandığını soran Akat Ata, “Genel Merkezimin attığı tweeti paylaşmışım ve kadın çalışması yürütmüşüm. Bir diğer husus da Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için çalıştım. Ben bu çalışmalarımı 2004’ten bu yana yapıyorum ama daha yeni dava konusu yapılıyor. Beni kadın özgürlük mücadelemden dolayı yargılayacaksanız savunmamı yaparken kadın özgürlük mücadelesinin tarihini anlatırken bana müdahale etmeyeceksiniz. Kadının yazılı tarihinin bile öncesi yok. Ama bugünkü kadınlar kendi tarihini kendi yazıyor. Kadının eşitlik ve özgürlük mücadelesi için 1999’dan bu yana aralıksız çalışan beni yargılıyorsanız benim de bunları anlatma hakkım var” şeklinde konuştu. “Siz bizi Kürt sorununa demokratik çözüm istediğimiz için yargılıyorsunuz” diyen Akat Ata, “6-8 Ekim’i planlayanlar dışarıda ellerini kollayanları sallayarak geziyorlar ama bir gün yargılanacaklar ve biz o davanı müştekisi olacağız” dedi.
Duruşma siyasetçilerin beyanlarıyla devam ediyor.
Gür: AİHM’e uymuyorsanız bari zavallı CMK’ya uyun
Yoğun katılımın olduğu duruşma, verilen aranın ardından siyasetçi Nazmi Gür’ün savunmasıyla devam etti. Gür, “Savunma hakkımızı yok ediyorsunuz. Bahtiyar Çolak’ı bize aratmayın. O bile ‘herkes istediği kadar konuşacak’ demişti. Siz ise ‘kendinizi savunmayın’ diyorsunuz. Bu ara karar hukuka aykırı. AİHM’e uymuyorsunuz fakat bari şu zavallı CMK’ya uyun. Siz bağımsız değilsiniz. Bir mahkemeye söylenecek en ağır sözdür bu. Bizim size güvenimiz yok. Oysaki adalet mülkün, vatanın temelidir. Beni ne ile suçluyorsunuz? Devleti ve milleti bölmek. Ben size sadece size devleti anlatmaya kalksam 40 gün dinlersiniz. Bana nasıl tarihten konuşmayın dersiniz? Nasıl savunmamıza kısıtlama getirirsiniz? Nasıl savunma yapacağımıza biz karar veririz” dedi. Bu ülkedeki en büyük sorunun yargı olduğuna vurgu yapan Gür, “Bu ara kararlarla bizim savunmamızı kısıtlayamazsınız. Sayın başkan savunmamın süresine ben karar veririm. 12 Eylül’ün sıkı yönetim mahkemeleri bile böyle bir kısıtlama getirmedi” diye konuştu.
Odundu: Savunma hakkı sanığın hazır olduğu takdirde gerçekleşir
Ardından söz alan Pervin Oduncu’nun müdafi Avukatı Zeynep Sedef Özdoğan da mahkemenin kurduğu ara kararların geri çekilmesi yönünde talepte bulundu. Mahkemenin kendi kararlarına bile uymadığını ifade eden Özdoğan, yargılamada siyasetçilerin yorulduğunu belirterek bunun yasalara aykırı olduğunu aktardı. Duruşmaların saatlerinde değişiklik yapılmasını talep eden Özdoğan, “Yalnız yorma değil tehdit de yasak sorgu yöntemlerinden biridir. CMK 191/3’e göre savunma hakkı sanığın hazır olduğu takdirde gerçekleşir” hatırlatması yaptı.
Bağcık: Kısıtlama kararından vazgeçilsin
Davada adil yargılanma olmadığına dikkat çekerek konuşmasına başlayan HDP Parti Meclisi (PM) üyesi Mesut Bağcık, savunma süresinin bir gün ile sınırlandırılmasının kendileri açısından büyük zorluk yaratacağını ifade etti. Bağcık, “Bu kısıtlama savunma hakkının ihlalidir. Bu nedenle bu karar tekrardan gözden geçirilmeli” dedi. Mahkeme evraklarının kendilerine çok geç geldiği bilgisini veren Bağcık, “Belgelerin yüzde 70’ini bizimle paylaşmadınız ama paylaştığınızı söylediniz ve mahkeme kaleminden almamızı istediniz. Yazdığım mahkeme kalemi ise ‘Benim hard diskim dolu şu anda’ dedi. Belgelerin yüzde 30’u ile hard disk doluyorken belgeler bize nasıl ulaşabilir. Onlarca belge ve klasör var. Bizim tüm bunlara hazırlanmamız ise uzun zaman alacak” diyerek savunmanın kısıtlanmasına dair verilen karardan vazgeçilmesi talebinde bulundu.
Tanık Baran’ın ifadelerinin dosyadan çıkarılması talebi
Bağcık, ardından tanık Sami Baran’ın duruşma salonundaki ifadelerine atıfta bulunarak Baran’ın kendisi hakkında lehte beyanlar verdiğinin altını çizdi. Baran’dan Emniyet’te alınan ifadelerin geçersiz olduğunu vurgulayan Bağcık, “Baran’ı sadece Diyarbakır HDP İl Binası’nda gördüm. Başka hiçbir tanışıklığım yoktur. Beni şahsen tanımadığını kendisi de söyledi” diye aktardı ve tanık Baran’ın ifadelerinin dosyadan çıkarılmasını talep etti.
10 Mayıs 2022 tarihinde yaptığı savunmasında aynı dosyada yargılanan siyasetçiler hakkında farklı kararlar verilmesine değindiğini hatırlatan Bağcık, “Eski Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, ‘benzer davalarda farklı kararlar verilmesi yargıya olan güveni azaltır’ diye ifade etmişti. Ayrımcılık yapılmaması gerek. Bunlar göz önüne alınarak hakkımda tahliye kararı verilmesini bekliyorum” diye ekledi. Bağcık son olarak tanık Baran’ın ifade verdiği 4 Nisan SEGBİS görüntülerinin tarafına ulaşmasını istedi.
Sonrasında yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak, duruşma periyodlarının kendilerine yönelik bir işkence olduğunu ifade etti. Kışanak devamında şunları söyledi:
Zerre kadar müdahaleyi kabul etmiyorum
“Bu koşullarda savunma yapmak zorunda kalıyoruz. Bir de bize kısıtlama getiriyorsunuz. İnsanların sağlıklı bir ortamda yeterli bir sürede, hava alabileceği bir ortamda savunma yapması gerekir. Siz savunmadan kaçtığımızı söylüyorsunuz. Kumpas devam ediyor. Bizi insani koşullarda bedenimizin ve ruhsal sağlığımızın korunabileceği bir ortamda olduğumuzu ve buna rağmen savunma yapmadığımızı düşünüyorsanız ben de bu mahkemenin bir kurgu olduğunu söylemeye devam edeceğim. Gece yarılarına kadar duruşma sürdürüyorsunuz, buna rağmen biz savunmalarımızı yapmaya çalışıyoruz. Siz gerçekten olmayan bir şeyi uydurup bunun üzerinden karar kuruyorsunuz. Biz savunma hakkının kutsallığına inanan insanlarız. O nedenle savunma hakkının kısıtlanmasına karşın ben içeriğe ve süreye müdahale edilmeksizin savunmamı yapacağım. Biz burada yargılanan değil yargılayanız. Bir yere kaçmıyoruz. Sözümüzü söyleyeceğiz.
Verdiğiniz kararın hukukta bir karşılığı olduğuna inanıyor musunuz? Bence inanmıyorsunuz ancak böyle kararlar vermek zorunda kalıyorsunuz. Bize de size yasaları hatırlatmak görevi düşüyor. Madem duruşmalara aralıksız devam edeceksiniz o zaman tutanakları zaman geçirmeden bize tebliğ edin. Bizim söylediklerimize kulaklarınız kapalı. Biz ara kararlarınızın anlamını biliyoruz. ‘Siz istediğinizi söyleyebilirsiniz ancak biz sizi duymuyoruz’ diyorsunuz. Bu davanın formalite olduğunu siz de biliyorsunuz. Bu hukuksuz yargılamaya rağmen biz hakikati aramakta, kişi hak ve özgürlükleri savunmakta ısrar edeceğiz. O nedenle adalet konusunda sizden bir beklentimiz yok ama en azından sizi formalite hukuk kurallarına uymaya davet ediyorum. Hayatın olağan akışı diye bir şey var. Görüş günlerimiz, hasta olduğumuz günlerimiz, bilgisayarları kullanamadığımız günler oluyor. Bunları dikkate alarak ‘savunma yapmıyorlar’ diye bir cümle kurmayın. Zerre kadar bir süre kısıtlamasını ya da müdahaleyi kabul etmiyorum.”
‘Boş duvara mı konuşuyoruz’
Kadınların sorunlarını ve Kürt sorunundaki çözümsüzlüğü anlatmaya devam edeceklerini vurgulayan Kışanak, “Siz Türkiye’deki tüm vilayetlerde meydana gelmiş tüm olayları bize yıkmışken biz de anlatmaya devam edeceğiz. Sizin derdiniz bu ülkede demokratik hakkını kullanmak üzere sokağa çıkanları kimlerin sokağa döktüğünü açığa çıkarmak değil. Öyle olsaydı 81 ilin valilikleri, Emniyet görevlileri burada olacaktı. Bağımsız bir yargı olsaydınız olayların nedenini sorgulardınız. Siz bizi siyaseten yargılıyorsanız biz de siyaseten savunma yapacağız. Bizi dinlediğinizi ara kararlarınıza yansıtın. Boş duvara mı konuşuyoruz” diye sordu.
‘Biz yargılanmayacağız, yargılayacağız’
“Bütün imkânsızlıklara rağmen biz sözümüzü söyleyeceğiz” diyen Kışanak, mahkeme heyetine “Size bizlerin savunma yapmak istemediğini düşündürten şey nedir, çok merak ediyorum. Buradaki hiçbir arkadaşın ‘Ben savunma yapmayacağım, yargılamadan kaçıyorum’ gibi bir tavrı olmadı, olamaz da. Biz yargılanmayacağız, yargılayacağız. Yalan üzerine bir hakikat kurulmasını istemiyoruz. Halkımıza, topluma karşı sorumluluklarımız var” diye seslendi.
‘Sizi hukuka davet ediyorum’
Dosyaya dair konuştukça dosyanın döküldüğüne vurgun yapan Kışanak, son olarak şu ifadeleri kullandı: “Önceki tanık beyanlarının tamamının tarafıma tebliğ edilmesini istiyorum. Biz bunları inceledikçe gerçekler açığa çıkıyor, gerçekler açığa çıkmasın diye bunu engelliyorsunuz. Defalarca söylememize rağmen hala ara kararlarınızda bunları tutuk gerekçesi yapıyorsunuz. Sizi hukuka uymaya davet ediyorum. Cezaevine yazı yazılarak SEGBİS odalarının insani koşullara göre sağlanması yönünde bir karar oluşturulmasını istiyorum. Savunmam büyük oranda hazır ama hala eksik evraklarım olduğu için tamamladıktan sonra savunma yapacağım.”
Polisler avukata saldırdı
Ardından söz alan Avukat Kemal Akalın, mahkeme heyetine, “Ben size ‘saygıdeğer’ diye hitap etmek isterdim fakat siz bu olanağı elimden aldınız. Siz kahraman mı olmak istiyorsunuz?” diye sordu. Akalın şöyle devam etti: “Sizden önceki heyet başkanı Bahtiyar nerede? Göz hapsinde. Yarın ne olacağınız garanti altında değildir, bunu bilin” dedi. Duruşma salonundaki polis ve askerlerin yoğunluğuna dikkat çeken Akalın, “Kişi başına 3 polis düşüyor. Bu sabah bana saldırmaya kalktılar. Ne cüretle? Bana yapılmış bu hareket mahkeme heyetine yapılmıştır ancak siz bunu umursamıyorsunuz. Yeri geldiğinde de ‘bu mahkemeyi ben yönetirim’ demeyi biliyorsunuz” dedi.
Avukat Cenk Yiğiter ise AİHM’in yargı bağımsızlığına dair içtihatlarına dikkat çekerek, “Aynı zamanda bağımsız ve tarafsız bir görüntü vermek gerek. Özünde öyle olsa da bunu yansıtması gerek. Siz yansıtmıyorsunuz. Dünden beri kamuoyu verdiğiniz ara kararı konuşuyor” ifadelerini kullandı.
‘Tanıkların dinlenilmesi için bolca vakit var’
Sonrasında duruşma, Kürt siyasetçi Aynur Aşan’ın savunmasıyla devam etti. Savunmasını Kürtçe yapan Aşan, konuşmasına duruşmaya yoğun katılım gösteren herkese teşekkür ederek başladı. Savunmaların daha rahat hazırlanabilmesi için duruşmaya iki ya da üç ay ara verilmesini talep eden Aşan, “Savunmayı sınırlandıran ara kararınıza da itiraz ediyorum. Bu heyet başlangıçtan bu yana sürekli aleyhimizde kararlar verdi. Savunma hakkımın sınırlandırılmasını istemiyorum. Heyetin bu karardan vazgeçeceğini de biliyorum. Tarih düz çizgisel değildir. Neyin ne zaman önümüze çıkacağını bilemiyoruz. Tanıkların dinlenilmesi için de bolca vakit var. Adaletin izini arıyorsunuz o yüzden rahat olun. Biz cezaevindeyken bile içimiz rahat” şeklinde ifade etti.
‘Siyaset mahkemeye havale edildi’
Ardından konuşan Kürt siyasetçi Zeynep Karaman da mahkemenin ara kararının olağanüstü olduğunu ifade ederek, “Bu karar neden alındı? İnsanı düşündürüyor. Birçok arkadaşımız daha öncesinde uzun savunmalar yaptı, heyet de dinledi. Bir sorun olmadı. Bu karara itiraz ediyorum” diye belirtti. Seçimin yaklaştığını hatırlatan Karaman, siyasetin mahkemeye havale edildiğini söyledi ve “Mahkeme heyeti de siyasidir. Heyet, işini kendi varlığına göre yapmıyor. Siyaset oligarşisi ne diyorsa heyet de ona göre davranıyor. AKP ve MHP’nin siyaseti artık çürüdü ve akıp gidiyor. Seçime de az zaman kaldı. Halkımız seçimlerde özgürlüklerden yana olacaktır” diye aktardı. “Bizim şahsımızda tüm halka, demokratik, sol, sosyalist, Kürtlere yönelik o kadar ağır cezalar istenecek ve bizden de birkaç saatte savunma yapmamız beklenecek. Böyle olmaz” vurgusu yapan Karaman, mahkemenin siyasete alet olmaması gerektiğini söyledi: “Bırakın siyaset kendi arasında halletsin, mücadelesini versin. Bu mahkemenin işi değildir.”
5129 suç istinatı: Savunmaya sınırlama
Karaman’dan sonra konuşan Avukat Mahsuni Karaman, söz konusu ara kararın “provoke” edici olduğunu ifade ederek karardan vazgeçilmesini talep etti. Siyasetçilerin tam 5129 suçtan yargılandıkları bilgisini veren Karaman, “Sadece her bir suçlamaya dair bir cümle kursalar acaba savunma kaç gün sürer? Mahkemenizce kabul edilen iddianame 1000 klasörü aşmaktadır. 3 bini aşkın müşteki ve tanık dinlenilmektedir. Dosya müdafilerinin bile takip etmekte zorlandığı evrakların sanıklar tarafından cezaevlerinde takip edilmesi olanaksızdır. Bu sebeple yargılamanın yürütülmesi sırasında alınan önlemler, savunma hakkının kullanılmasına engel olmamalıdır. Savunma için yeterli zamana sahip olma hakkı sanığı aceleci bir yargılamadan korur. Kobanê Davası’nda 108 kişi yargılanmaktadır. Bu kadar sanığın olduğu karmaşık siyasi bir davada adil yargılanma haklarının ihlal edilmemesi için savunmalar için gerekli zamanın tanınması gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından mahkeme başkanı duruşmaya 20 dakika ara verdi. Avukatlar duruşmanın yarın devam edilmesini talep ederken, mahkeme başkanı itirazları kabul etmedi. Ara karar ve gelen evraklara dair çok sayıda avukatın konuşacağını kaydeden dava avukatları saatin geç olması nedeniyle yargılamanın sağlıklı ilerlemeyeceğini belirterek duruşma salonundan ayrıldı.
Mahkeme heyeti 20 dakika ara vermesine rağmen 1 saat sonra duruşma salonuna geldi.
Aranın ardından Anayasa’nın 36’ncı maddesine ve AİHM’in 6’ncı maddesine atıfta bulunan mahkeme başkanı, maddi gerçeğin açığa çıkmasına yönelik yargılama yürüttüğünü ifade ederken, “makul sürede” yargılanma hakkına değindi. Siyasetçilerin ve avukatların toplu sundukları mazeret dilekçelerini “taktik gereği” diye tanımlayan mahkeme başkanı, bir kısım siyasetçilerin atılı fiile yönelik savunma yapmadığını belirtti. Mahkeme başkanı ayrıca bir önceki celse verilen savunmaya getirilen sınırlandırılma ara kararına gelen itirazları reddetti.
Duruşma yarın saat 10.00’da devam edecek.
Kaynak: MA