Tutuklu DBP eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, partilerine yönelik saldırılara dair değerlendirmesinde, ‘Ama unuttukları bir şey var Kürtler küllerinden yeniden dirilişi başarmış bir halktır’ dedi
Kürt siyasi hareketine yönelik saldırıların bir devamı olarak 23 Aralık’ta Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Genel Merkezi ve 9 il örgütü binasına polis baskını yapıldı. Baskının “KCK” adı altında 2009 yılında gerçekleştirilen operasyonun yıldönümünde olması dikkat çekerken, 4 günlük gözaltının ardından DBP Eşbaşkanı Keskin Bayındır ile Amed İl Eşbaşkanı Hayrettin Altun tutuklandı.
Parti tüzüğünün soruşturmaya konu edilmesi dikkat çekerken, soruşturmada 2008’de Barış ve Demokrasi adıyla kurulan, 2014’te tüzük değişikliğiyle DBP adıyla demokratik siyaset çalışmalarına devam eden partinin kimler tarafından nasıl kurulduğu soruldu.
Eşbaşkanlar tutuklandı
2011 genel seçimlerinde 27 milletvekili ile Meclis’e giren BDP, 2014 yerel seçimlerde ise 104 belediye kazandı. 2014’te BDP milletvekilleri HDP’ye geçerken, AKP’nin devreye koyduğu topyekûn savaş konseptinin devam ettiği 11 Eylül 2016’da, DBP’li 104 belediyeden 96’sına kayyum atandı. 6 Kasım 2016’da ise partinin Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, 13 Mayıs 2016’da partinin Eşbaşkanı Kamuran Yüksek, 24 Mayıs 2020’de ise partinin Eşbaşkanları Mehmet Arslan ve Gülcihan Şimşek tutuklandı.
DBP Kürt halkı için mücadele ediyor
2016 yılından beri Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan DBP eski Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Zemo Ağgöz’e DBP’ye yönelik saldırıları değerlendirdi.
Kürt sorununa başında başından beri “merkezileşme ve farklılıkları yok sayan tekçi otoriter politikaların” rolü olduğunu vurgulayan Tuncel, “DBP, Kürt halkının dil, kimlik ve kültür hakları etrafında öz örgütlüğünü geliştirmesi, varlığını koruması ve kendi kaderini belirlemesi açısından öz/özerk yönetimin sağlanmasının hem Kürt sorununun çözümünü sağlayacağı hem de Türkiye’yi demokratikleştireceğini savunmakta ve bunun için mücadele etmektedir” dedi.
Kürtleri politikalarına engel görüyorlar
“Kürt halkı da 2’nci Mahmud’un merkezileşme politikasıyla gelişen, İttihat ve Terakki’nin Türkleştirme politikasıyla derinleşen inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı direnmektedir” diyen Tuncel, “AKP-MHP Ergenekon ittifakı da Kürtlerin siyasal, ekonomik, kültürel olarak Kürt varlığı adına ne varsa ortadan kaldırarak, Türk-İslami dinci bir rejim inşa etmek istiyor. Kürtlerin kurduğu siyasi parti, dernek ve kurumları da bu politikanın önünde engel olarak görüyor. O nedenle de hedef alıyor” dedi.
‘Kürt kökenli Türkler yaratmak istiyor
Demokratik bir yönetim ve toplumsal barışın inşasında siyasi partiler, kurum ve kuruluşlar ile sivil toplum örgütleri ve üniversitelerin önemli bir rolünün olduğunu vurgulayan Tuncel, “Varlığı olmayanın özgürlüğü de olamaz. AKP-MHP iktidarı, son dönem yürüttükleri politikalarla Kürtleri kendi olmaktan çıkarmak, kendine yabancılaştırmak, ‘Kürt kökenli Türkler’ haline getirmek istiyor. Bunun için de hem içeride hem dışarıda Kürtlere karşı amansız saldırıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürtlerin statüye kavuşmasını engellemeye çalışıyor. Güney Kurdistan’da ise Federal Kurdistan yönetimi ile KDP ile işbirliği yaparak, Kürtleri birbirine çatıştırıyor. ‘Bira kûjî (kardeş kavgası) bitti’ derken, KDP yönetimi eliyle güncellenmiş bir ‘bira kûjî’ politikası geliştirerek, Kürtler arası birliği engellenmiş oluyor” dedi.
Çözüm için partiler önemli
Kürtlerin sorunlarını gündemleştirmesi ve çözümü için önemli bir mücadele aracı olan siyasi partilerinin hedef alındığını dile getiren Tuncel, “Türkiye’de halkların eşitliği, özgürlüğü ve kardeşliğinden yana olan siyasi hareketlerin kendilerini toplumsallaştırarak, Türkiye halkını örgütlemeleri hem Kürt sorununun çözümü hem de Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürlükçü bir anayasa için olmazsa olmazdır. Ne yazık ki Türkiye’de sol sosyalist güçlerin zayıflığı, sosyal demokrat bir parti olan CHP’nin kendisini merkez sağın masasına atması da siyasetin demokratikleşmesi, demokratik cumhuriyetin inşasını geciktiriyor” dedi.
Tarih bilinçli seçildi
DBP’ye yönelik saldırının 24 Aralık 2009’da “KCK” adı altında yapılan operasyonun tarihine denk gelmesinin bilinçli bir politika olduğuna işaret ederek, “Çözüm” adı altında yürütülen süreci hatırlatan Tuncel, “2013-2015 yılları arasında Sayın Öcalan’la yürütülen diyalog sürecinin Dolmabahçe Mutabakatı ile müzakereye geçmesi beklenirken, Erdoğan tarafından masanın devrilmesinin, Sayın Öcalan üzerinde mutlak bir tehdit uygulanmasının nedeni de budur” diye ifade etti.
Kürt halkı politiktir
Kürtlerin devletin zor ve zulüm politikalarıyla yeni karşılaşmadığını vurgulayan Tuncel,”Ama unuttukları bir şey var; Kürtler kendi küllerinden yeniden dirilişi, doğuşu, başarabilen bir haktır. Partileri, kurumları kapatılabilir, toplumun öncüleri, siyasetçiler, aydınlar hapsedilebilir ama esas olan haktır. Üstelik Kürt halkı, politik bir halktır iradesine ve geleceğine zamanı geldiğinde sahip çıkmıştır, çıkacaktır. Partiler, kurumlar bir araçtır. Özgürlük mücadelelerinde ısrar eden halkımız bunun için mutlaka yeni araç ve yollar bulacaktır” diye konuştu.
Amaç Kürt siyasetini tasfiye etmek
Kobanê Davası, Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik kapatma davası, TJA ve DBP’ye yönelik saldırıların bir plan dahilinde yürütüldüğünü ifade eden Tuncel, “Esas amaç; Kürt demokratik siyasetini tasfiye etmek. Bu saldırıların Kürtleri, kadınları, siyasetçileri mücadelesinden vazgeçirebilir mi? Tabii ki hayır. Bugün Kürtlerin örgütlü gücünün de yer aldığı Emek ve Özgürlük İttifakı, demokratik Cumhuriyetin anahtarı, hak ve özgürlüklerin, barışın, adaletin, ekonomik refahın sağlanmasında kilit bir roldedir. Halkımızın, kadınların, Alevilerin, ekoloji hareketlerinin, sınıf mücadelesi üretenlerin oluşturduğu bu birlikteliğin bu zulüm düzenine son vereceğine inanıyorum, tüm halkımızın, kadınların yeni yılını kutluyorum” mesajı gönderdi.
Hesap sormak için mücadele edeceğiz
Tuncel, Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne yönelik ırkçı saldırıyı kınayarak, sözlerini şöyle sonlandırdı: ” Maraş katliamından Sivas’a, Roboski katliamdan Paris katliamına halkımıza yaşatan tüm acıların son bulması, hesaplarının sorulması için mücadele etmeye devam edeceğiz.”
ANKARA