MGK’de karar altına alınan ‘Çöktürme Planı’nın başarısız olduğunu söyleyen Sebahat Tuncel, Kürt sorununun çözümü dayattığını belirterek, ‘Bunların samimi olduğunu görebilmek için bazı somut adımlara ihtiyaç var’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet heyeti arasında 3 Ocak 2013’te başlatılan diyalog süreci devam ederken, 30 Ekim 2014 tarihli Türkiye’nin en uzun süren Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Kürtlere karşı topyekûn saldırı planları yapıldı. Genelkurmay Strateji Plan Dairesi’ne sunulan ve “Çöktürme Planı” adı verilen bu plan kapsamında, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından diyalog süreci rafa kaldırıldı.
Çöktürme Planı’nın devreye konulmasına ise iktidar eliyle “masanın devrilmesinden” sonra, 22 Temmuz 2015’te Riha’nin Serêkaniyê (Ceylanpınar) ilçesinde iki polisin şaibeli bir şekilde öldürülmesi gerekçe gösterildi. Bu kapsamda, 24 Temmuz 2015’te Kandil’e dönük kapsamlı saldırıların başlamasıyla kapsamlı bir savaş konsepti devreye konuldu.
Bu plan kapsamında ilk olarak 16 Ağustos 2015’te Mûş’un Gimgim (Varto) ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları, 11 kente yayıldı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) verilerine göre, sadece 16 Ağustos 2015 ile 16 Haziran 2016 tarihleri arasında uygulanan yasaklar boyunca bin 425 kişi katledildi, 2 bin 583 kişi yaralandı. Yasaklar boyunca en az 1 milyon 809 bin kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı elinden alındı. Kentleri yıkıma uğratan ‘Çöktürme Planı’nın devreye konulmasından sonra “siyasi soykırım” operasyonları başlatıldı.
Tutuklama ve kayyım politikaları
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eşbaşkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu milletvekilleri, Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın da aralarında olduğu çok sayıda belediye eşbaşkanı, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ile çok sayıda siyasetçi de tutuklandı. HDP Hukuk Komisyonu tarafından derlenen verilere göre; 24 Haziran 2015-1 Şubat 2017 tarihleri arasında 15 bin 370 partili gözaltına alındı, 3 bin 647’si tutuklandı. 2016’da ise DBP yönetiminde olan 95 belediyeye kayyım atandı.
Kobanê Davası
Devam eden süreçte ise 6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında DAİŞ’in Kobanê’ye saldırılarına karşı gerçekleştirilen protestolar gerekçe gösterilerek, 2020 yılının Eylül ayında çok sayıda HDP’li ve Kürt siyasetçi gözaltına alınarak tutuklandı. 18’i tutuklu 108 kişi hakkında devam eden yargılamalar sonucu siyasetçilere ağır cezalar verildi.
Tarihe “4 Kasım siyasi darbesi” olarak geçen operasyon sonucu tutuklanan ve Kobanê davasında da yargılanan siyasetçi Sebahat Tuncel, 9’uncu yılını geride bırakan ‘Çöktürme Planı’na dair değerlendirmelerde bulundu.
2013 diyalog süreci
Tuncel, 2013 yılında başlatılan diyalog sürecini hatırlatarak, bu dönemde Meclis’te “çözüm yasası” olarak 60 maddenin çıkarıldığını, Akil İnsanlar Heyeti ile toplumsal barışın inşasına dönük tartışmaların yapıldığını, Dolmabahçe Mutabakatı ve Kadın Özgürlük Meclisi’nin kurulduğunu belirtti. Sürece toplumsal desteğin de yüzde 80’lere yakın olduğunu vurgulayan Tuncel, “7 Haziran 2015 seçiminden sonra Tayyip Erdoğan birdenbire masayı devirdi ve Türkiye yeniden bir savaş atmosferine sürüklendi” dedi.
AKP masayı neden devirdi?
AKP hükümetinin diyalog sürecinde ortaya çıkan demokrasi ortamını kendisi için bir tehlike olarak gördüğünü söyleyen Tuncel, “Eğer çözüm süreci başarıya ulaşmış olsaydı Demokratik Cumhuriyet inşası gerçekleşecekti ve Kürt halkı kendi kaderini tayin edecekti. Türkiye’de halklar eşit ve özgür yurttaşlık temelinde yeni bir yaşam kuracaktı. Ama AKP, tek adam rejimini inşa etmek istiyordu. Bu sürecin kendi aleyhine olduğunu düşündü ve masayı devirdi” diye belirtti.
MGK’nin gizli belgeleriyle strateji değişti
Masanın devrilmesinden sonra Türkiye’de çok ciddi kaotik ve krizli bir sürecin yaşandığını belirten Tuncel, MGK’ya sunulan gizli belgelerle AKP’nin stratejisinin değiştiğini söyledi. Tuncel, “Bu gizli belgelerde Kürtlere yönelik bir Çöktürme Planı’nın devreye sokulduğu açığa çıktı. Çöktürme planında 10-15 bin Kürdün ölümü, on binlercesinin tutuklanması, 300 bine yakın insanın yerinden sürgün edilmesi gibi tartışmalar yer alıyordu. Yani iktidar bir yandan sözde Türkiye toplumuyla barışacağız, diyordu bir yandan da devletin önemli bir kanadı olan MGK’da, Kürtlere karşı Çöktürme Planı’nı gerçekleştiriyor. Devlet geleneksel inkâr, imha ve asimilasyon politikasının güncellenmesini yapıyordu” ifadelerini kullandı.
‘Kobanê düştü düşecek stratejisi çöktü’
Türkiye’nin ciddi anlamda özgürlüklerin ve demokrasinin ortadan kaldırıldığı bir süreci yaşandığını dile getiren Tuncel, 2016’daki başarısız darbe girişiminden sonra Tayyip Erdoğan’ın politik manevrayla bir siyasi darbe gerçekleştirdiğini söyledi. Tuncel, Erdoğan’ın Türkiye’yi bugün yaşanan krizin içine sürüklediğini aktararak, “Kobanê’de büyük bir direniş vardı. Kürt halkı, Kuzey ve Doğu Suriye’de İŞİD vahşetine karşı çok büyük bir direniş sergiledi ve IŞİD’i başarısızlığa uğrattı. Bu aynı zamanda AKP’nin stratejisinin başarısızlığa uğraması demektir. Çünkü o dönem AKP Kürtlere karşı açıktan İŞİD ve El-Kaide, gibi cihadist gruplarla iş birliği yaptı. Tayyip Erdoğan’ın ‘Kobani düştü düşecek’ açıklaması öylesine bir açıklama değildi, bunu istiyordu. Ama tüm dünyada Kürt halkı, Kürtlerin dostları ayağa kalktı ve Kobanê özgürleşti. Bu aynı zamanda Türkiye’nin başarısızlığı anlamına geliyordu” dedi.
‘Kobanê intikam davası’
“Kobanê kumpas davası Türkiye’de Kürtlere yönelik sürdürülen hukuksuzluklara yönelik çarpıcı bir örnektir,” diyen Tuncel, Türkiye’nin yürüttüğü politikanın başarısızlığının intikamını Kobanê kumpas davasıyla almak istediğini vurguladı. Davanın “Çöktürme Planı”nın bir parçası olduğunu belirten Tuncel, “Bu dava Kürtlere ve demokratik siyaset alanına yönelik bir müdahaledir. Olaylara bir bütünlüklü baktığımızda o süreçlerde yaşananlar, Türkiye’nin bugüne gelişinin taşlarını örmüş oldu. Kobanê davasını AKP’nin Kürt karşıtlığı politikasından bağımsız ele almamak gerekiyor. Bu stratejinin özü içeride ve dışarıda Kürt düşmanlığıdır. Çözüm sürecinde ‘bu sürece dahil olanlar yargılanamaz’ diye çıkan bir yasa vardı. HDP, kurumsal olarak bu işin sadece taraflarından biriydi. Türkiye’de birçok kesim bu sürece dahil oldu ama Kobanê kumpas davasında sadece Kürtler yargılandı” dedi.
‘Kürt sorunu demokrasiyle çözülür’
Türkiye’de yaşanan bütün hukuksuzlukların altında AKP’nin tek adam rejiminin olduğunu kaydeden Tuncel, Kürtlere uygulanan hukuksuzluğun zamanla diğer toplumsal kesimleri de vurmaya başladığını kaydetti. Tuncel, “Türkiye’de demokratik hukuk düzeni yoktu. Var olan mekanizma da bu iktidarla birlikte ortadan kalktı. Türkiye bir mafya düzenine dönüştü. AKP gerçekten Kürt sorunu çözümü konusunda bir irade göstermedi. Kürt halkı gerçekten büyük bedeller verdi. Kürt sorununun demokrasiyle çözüleceğine inanıyorum. Dolayısıyla bunun önünde en küçük bir adım, en küçük bir umut ışığı bizim açımızdan bu süreci desteklemek için yeterli. Ama eleştirerek ve gerçeği bilerek desteklemek bizim için önemlidir” diye belirtti.
Kürtlere karşı sürdürülen strateji
Kürtlere karşı yürütülen ‘Çöktürme Planı’nın başarısız olsa da hala devrede olduğuna dikkati çeken Tuncel, “Kürt siyasetini yenilgiye uğratma ve tasfiye etme planı hala devrede. Şimdi başka girişimler ve adımlar atmak zorunda hissediyorlar. Cumhuriyeti Kürtsüz, kadınsız ve Alevisiz kurmak istiyorlar. Siyaseten Türk-sünni-erkek ve militarist bir rejim inşa etmek istiyorlar. Kürtler Türkiye’nin yaşadığı rejim krizine karşı demokratik cumhuriyeti önerdi. Rejimin kriz içerisinde olduğunu devleti yönetenler de biliyor. Rejim krizin temel nedenini görmek istiyorsa, Cumhuriyetin kuruluşuna baksın. Kürtler, Osmanlı’nın dağılmasından sonra Türklerle ortak bir vatan için savaştı ve Mustafa Kemal de özellikle bunun sözünü verdi. 1921 Anayasası da bu esaslar üzerinden inşa edildi. Ama 1924 ile birlikte Kürtlere verilen bütün sözler unutuldu ve Kürtlerin dili, kimliği ve kültürü yasaklandı. 1925’te Şark Islahat Planı devreye konuldu. Ardından asimilasyon ve imha politikaları hayata geçirildi. Türkiye’de bütün darbe süreçleri yaşandı. Siyaset gelişti ama Kürtlere karşı strateji hiçbir zaman değişmedi ve bugün de devam ediyor” diye belirtti.
‘Kürt sorunu çözümünü dayatıyor’
Türkiye’de gelinen aşamada Kürt sorununun çözüm noktasında kendini dayattığını ifade eden Tuncel, Kürtlerin inkâr ve imha politikalarına karşı uzun yıllardır direndiğini anımsattı. Tuncel, “Türkiye inkar ve imha politikalarında ısrar ettikçe daha çok çözümsüzlüğe sürükleniyor. Türkiye stratejik olarak önemli bir yerdedir. Ama bu stratejik konumu artık devre dışı kaldı ve uluslararası alanda bir itibarı kalmadı. Ortadoğu’da sözü geçen bir ülke değildir. Bütün bunlar da Kürtlere karşı yürütülen savaş ve çatışma siyasetinden bağımsız değil. Türkiye’deki ekonomik krizden tutalım ekolojik krize kadar her şey Kürt meselesiyle ilgilidir” dedi.
‘Barış için mücadele ediyoruz’
Gelinen aşamada Türkiye’nin Kürt stratejisinin değiştirmek zorunda kaldığını belirten Tuncel, Kürt sorunu bağlamındaki güncel tartışmalara dair ise şunları söyledi: “Bütün bu yaşananlara baktığımızda Devlet Bahçeli’nin DEM Parti grubuna gitmesi ve son dönemde yapılan açıklamalar önemli. Ama daha önceki diyalog sürecinde bir yandan da ‘Çöktürme Planı’ devredeydi. Bu gerçekliği de görmek gerekir. Otoriter faşizan rejimler kendisini hep yalan üzerinden var etseler de barış kendisini dayatıyor. Bizler de barış için mücadele ediyoruz. Barış olanakları için küçük bir umut ışığı varsa onun için çalışırız. Yani bunların samimi olduğunu görebilmek için bazı somut adımlara ihtiyaç var. Yol temizliğinin yapılması bu somut adımlardan biridir.”
Haber: Esra Solin Dal / MA