Öğrenciler, Boğaziçi’ne atanan kayyum rektöre karşı süren eylemlere dair gazetemize konuştu:
Yadigar Aygün/Hasan Akbaba
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 4 Ocak’ta Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör olarak atanmasına karşı başta Boğaziçi öğrencileri, akademisyenleri ve çalışanları olmak üzere birçok farklı üniversiteden de öğrenciler ve akademisyenler tepki gösteriyor. Boğaziçililerin protestolarına toplumun geniş kesimleri destek veriyor. Hafta içi her gün kampüste bir araya gelerek Melih Bulu ve diğer atanmış kişilerin istifasını isteyen akademisyenlerin nöbet eylemi ise yüzüncü günü geride bıraktı. Boğaziçililer, kayyum olarak atanan Melih Bulu’nun istifasını istiyor ve demokratik seçim talebinde bulunuyor. Yaklaşık 4 aydır devam eden eylemlerde pek çok öğrenci gözaltına alındı ve tutuklandı. Boğaziçi eylemleri ve gözaltı sırasında öğrenciler yoğun polis şiddetine, işkenceye, çıplak arama gibi baskı yöntemlerine maruz kaldı. Melih Bulu istifa edene kadar mücadelede kararlı olduklarını söyleyen öğrenciler, gazetemize konuştu.
Gençlik sindirilemez
Boğaziçi Sosyoloji bölümü öğrencisi Devrim Barış Yılmaz, HDP’nin bölge kentlerindeki belediyelerine atanan kayyumları hatırlatarak, “Devlet her zaman yaptığı gibi kayyum politikasını Kürtler üzerinden başlayarak tüm topluma sirayet ettirdi. Öğrenci gençliği de kendi üniversitelerine kayyum ataması ile ülkenin içinde bulunduğu bu antidemokratik durumdan payını aldı. Türkiye’deki rejim şiddetini göstererek yıldırmaya ve korkutmaya çalışıyor. Polis şiddeti üç aydır açık bir şekilde gözüküyor. İktidar, öğrencileri ve toplumun muhalif kesimlerini şiddet, işkence, çıplak arama, ters kelepçe gibi yöntemlerle sindirmeye çalışıyor. Ama biz bunları görüyoruz, teşhir ediyoruz, ona karşı da direnişten geri adım atmıyoruz. Onların polis şiddeti varsa bizim de kendi direnişimiz ve irademiz var” dedi.
Türk tipi başkanlık
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğrencisi Barış Mandak, “AKP, 2002 yılında iktidara geldiği ilk günden beri ezilenlere, emekçilere ve gençlere dönük çeşitli saldırılar gerçekleştirdi. Toplum da bu saldırılara dönük tepkileri ‘milli irade’ kisvesi altında gizledi. Fakat özellikle 2016’dan beri ayan beyan ortaya çıkan şey onlar adına milli iradenin yalnızca bir avuç zenginin, kodamanın ve ayrıcalıklının iradesi olduğudur. İktidarı ve sermayeyi tekleştirmek için canhıraş saldıran AKP-MHP bloku, önündeki görece ‘demokratik’ bütün engelleri hiç çekinmeden kaldırdı. Türk tipi başkanlık rejimine geçiş ile beraber, toplumun tamamının geleceği tek adamın inisiyatifine bırakıldı” değerlendirmesi yaptı.
Tekçilik dayatılıyor
İktidarın kayyum politikasına boyun eğmeyeceklerini dile getiren Mandak, “Daha önce ‘milli irade’ naraları atanlar, Kürt halkının seçilmiş belediye başkanlarına, sivil toplum kuruluşlarına, üniversitelere aralıksız kayyum atadı. Kürt halkı kendini yönetmek istiyor. Öğrenciler de üniversitelerinde söz sahibi olmak istiyor. Rejimin tahammül edemediği nokta ise tam da ezilenlerin kendi iradesine sahip çıkma isteğidir. Bu süreçte toplumun bütün mücadele dinamikleri ağır saldırı altında; barolar, sendikalar, kadın örgütleri, LGBTİ+ dernekleri. Bu kurumların tamamı bir gecede KHK ile kapatma saldırısı ile karşı karşıya gelebilir. Online eğitim döneminde kapıları bilinçli olarak kapatılan, 4 Ocak günü kapısına kelepçe vurulan üniversite de iktidar tarafından toptan rafa kaldırılmak isteniyor” dedi.
Kazanım mücadeleyle gelir
4 aydır kayyum rektöre karşı protestoların devam ettiğini kaydeden Mandak, “Kürt halkının iradesine atanan, üniversitelere atanan kayyum politikasına karşı birlikte mücadele etmeliyiz. Üniversite öğrencileri olarak atanmış bir kayyumu reddederek yola çıktık ancak saldırılara karşı kolektif bir zemin inşa edebildiğimiz zaman Melih Bulu’dan kurtulabileceğimizin bilincindeyiz. Üniversitelerde söz, yetki ve kararın üniversite bileşenlerine teslim edilmesi de kadınların, LGBTİ+’ların kazanımlarının İstanbul Sözleşmesi’nin korunmasının da Kürt halkının iradesine atanan kayyumları temizlemek de ancak kayyum iktidarına karşı birlikte mücadele etmekten geçiyor” ifadelerini kullandı.
Dayanışma bertaraf etti
Mandak sözlerini şöyle sürdürdü: “4 aydır birçok üniversiteden arkadaşlarımızla beraber çok çeşitli protestolar gerçekleştirdik. Bunların birçoğu da polis müdahalesi ile karşı karşıya kaldı ve özellikle ana akım medyada da görünen hep polis şiddeti oldu. Devletin kolluk kuvvetleri 4 aydır her türlü talebimiz karşısında acımasızca saldırıyor. Gözaltı sırasında tam bir düşman hukuku sergileniyor. Fakat bu şiddeti dayanışmamızla bertaraf ediyoruz. Her türlü şiddet karşısında birbirimizin koluna sımsıkı sarılıyoruz. Sürecin başından itibaren hiçbir arkadaşımızı geride bırakmadık. Dolayısıyla öne çıkması gerekenin bu olduğunu düşünüyorum.”
Kayyumları kovacağız
Kayyum politikasına karşı sonuna kadar mücadele edeceklerinin altını çizen Mandak, “Bundan sonrasında da hem Boğaziçi’ndeki kayyuma, hem de diğer üniversitelerde yaşanan çeşitli saldırılara karşı kesintisiz mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Yıldız Teknik’ten istismarcı Bedri Gencer’i gönderecek, Marmara’nın külliye olmasına izin vermeyecek, bütün kayyumları da üniversitelerimizden kovacağız. Üniversite öğrencileri nerede sorun yaşarsa orada olacağız. Üniversitelerde kurduğumuz dayanışmaları güçlendirip söz, yetki ve kararın üniversite bileşenlerinde olduğu demokratik bir üniversite yaratacağız” dedi
Herkesin sorunu
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü öğrencisi Hazal Bozkurt da şöyle dedi: “Melih Bulu atandığında biz bu kayyumun ilk bize atanmadığını biliyorduk. Bu kayyumlar üniversitelerden önce de ilk olarak belediyelere atandı. Bunun bilincinde olarak bizim talebimiz tüm kayyumların istifa etmesine dönük. Bu çerçevede hareket etmeye çalışıyoruz. Üniversite öğrencileri ile HDP’li belediyelerle de dayanışarak bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Örneğin Mardin’de irade gaspı paneline gittik. Orada da HDP ile dayanıştık. Bu dayanışmaları büyütmek temel hedefimiz. Üniversitelerin kendi içlerinde dayanışmaları vardı bu durum Boğaziçi ile birlikte birbirleri ile koordineli olma durumunu da doğurdu. Sadece Boğaziçi’nin sorunları burada kalmasın, İTÜ’nün sorunları orada kalmasın, işte Doğu’daki sorunlar orada kalmasın. Sorun bütün ülkeyi ilgilendiren bir sorun. Sonuç itibarıyla tüm öğrencileri birleştirdi. Artık Melih Bulu sadece Boğaziçi’nin sorunu değil, tüm üniversitelerin sorunudur.”
‘İktidar korktu’
Ankara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü öğrencisi Ertürk Soysal ise “AKP, yönetemediği eline geçiremediği kurumlara kayyumlarla saldırıyor. Bu şekilde elinde tutma politikası ile ilerliyor. Bunun en büyük örneği Kürt kentlerindeki belediyelere kayyum atamasıdır. Bugün iktidarın kontrol altına tutamadığı Kürt halkı ve gençlik hareketi var. Belediyelere ve üniversitelere saldırıyor. Yeni bir süreç değil önceden de üniversitelere kayyum atandı. Üniversitemize atanan kayyum 4 dönem AKP milletvekilliği yapan birisidir. Öğrenci dayanışmaları olarak ‘Bundan sonrası hepimizde’ kampanyasını oluşturduk. İktidar tarafından muhalif bütün kesimler saldırı altında. Bu saldırıya karşı bundan sonra sıra hepimizde diyoruz. Toplumun büyük bir öfkesi var. Boğaziçi eylemleri bu öfkeyi sokaklara taşıyan kanalize eden bir yerde. Bu iktidara bir korku salıyor. Polis şiddetiyle bu korkuyu bastırmak istiyorlar” dedi.
‘Sokakları bırakmayacağız’
Maltepe Üniversitesi Sahne Sanatları bölümü öğrencisi Yiğit Candemir, geri adım atmayacaklarının altını çizdi. Candemir şöyle devam etti: “Sürecin başından itibaren öğrencilerdeki direngen tavır sönmedi. Bu süreçle birlikte Türkiye’nin dört bir yanında öğrenci dayanışmaları kuruldu. Türkiye ve Kürt illerinde mücadeleyi birleştiren bir hattan süreç yürütüldü. Biz her gün alanları, sokakları bırakmadan mücadeleyi devam ettiriyoruz. Artık daha kenetli bir şekilde Boğaziçi’ni de aşan bir şekilde mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Kayyum politikasına karşı bir adım bile geri atmayacağız. Alanlarda, sokaklarda olmaya devam edeceğiz.”