Geçtiğimiz hafta Donald Trump, dengesizliğini bir kez daha ortaya koyup seçim kampanyasını Oklahoma’nın Tulsa kentinden başlattığında, yoğun tepkiler olmuştu. Aslında bu bir Trump klasiğiydi; tam da Floyd protestoları sırasında kampanyayı bir katliam kentinden başlatmak ancak onun gibi yeminli bir ırkçının davranışı olabilirdi.
Irkçı bir bataklık
1921’de Oklahoma ırksal, sosyal ve politik olarak zaten gergin bir atmosfere sahipti. 16 Kasım 1907’de eyalet olarak kabul edilir edilmez eyalet meclisinin ilk işi, ırk ayrımı yasalarını kabul etmek olmuştu. Okullar, tren vagonları, tuvaletler, seçmen kayıtları, her şey tümüyle ayrıydı ve siyahların jürilerde bulunmaları mümkün değildi. Dahası, bir Güney geleneği olan linç de eyalette çok yaygındı. Düzmece resmi kayıtlara göre bile onlarca siyah 1921 kıyımından önceki yıllarda linç edilmişti.
Savaşın bitiminden sonra petrol gelirleriyle büyüyen Tulsa kenti, çok sayıda varlıklı ve eğitimli siyaha da ev sahipliği etmeye başlamıştı. Kentin Greenwood Bölgesi tümüyle siyahlardan oluşan 10 bin nüfuslu varlıklı bir yer haline gelmişti ve artık “Black Wall Street” olarak anılmaya başlamıştı. Ama bu arada kentte Ku Klux Klan (KKK) çeteleri giderek örgütleniyordu. 1921’in sonunda 72 bin nüfusu olan Tulsa’da tahminlere göre 3 bin 200 KKK üyesi vardı.
Siyah oğlan beyaz kız
30 Mayıs 1921 sabahında olanlar aslında tam bir ‘Güney’ klasiğiydi. Adeta Bülbülü Öldürmek romanından bir sayfa gibi: Siyah oğlan, beyaz genç kız! Siyah kölelere tecavüz etmeyi meşru sayan ırkçı beyazların en büyük tabusu!
19 yaşındaki siyah ayakkabı boyacısı Dick Rowland, caddedeki Drexel binasının tek asansörüne binip üst kattaki tuvalete gidiyordu. Oraya gidiyordu, çünkü bölgede siyahların kullanabileceği tek tuvalet oradaydı. Bu arada 17 yaşındaki beyaz asansör görevlisi Sarah Page ile karşılaştı. İddialara göre bir süre sonra Sarah bağırdı ve Rowland binadan çıkarken görüldü. Sonuçta asansörde ne olduğu bugün bile bilinmiyor, çünkü kızın ifadesi bile alınmadı ve zaten şikâyetçi bile olmadı. En kabul edilen varsayım Rowland’ın ayağı takılıp düşerken kızın elini tutmasıydı. Ama gerçeğin ne olduğu önemli değildi o gün. Siyah oğlan ve beyaz kız! Bu kadarı yeterliydi!
Siyahlar direnince
Sonuçta Rowland, o gün tutuklandı. Yerel basın işe girişmişti hemen, korkunç tecavüz hikâyeleri ortalığı kaplamıştı. Beyaz çeteler Adliye Binası önüne toplanarak “onu bize verin” diye bağırırken, siyah toplum, riskin büyüdüğünü görünce harekete geçti ve gece 50-60 kişilik silahlı bir güçle adliyeye geldiler. Sayısı iki bini aşan beyazlar da tepeden tırnağa silahlıydı. İlk çatışma yaşandı ve birkaç saniyede 10 beyaz, 2 siyah yaşamını yitirdi. O noktadan sonra durum tamamen kontrolden çıktı ve KKK grupları sahne aldı.
1 Haziran 1921 sabahında artık her yerde çatışma ve yağma vardı. Beyaz çeteler, Greenwood’a saldırıya geçti, gördüklerini vuruyor, evleri de ateşe veriyorlardı. Sabahın 4’üne kadar semtin bir bölümünü yakmışlardı bile. Siyahların bir bölümü kentten kaçarken, bir bölümü ailelerini savunmak için silahlanıyor ama güçleri yetmiyordu. Bu arada ırkçılığı reddeden beyazlar da saldırının hedefi oluyordu.
Havadan da bombalama
Ancak katliamın en ilginç anı, sivil uçaklarla Greenwood’a yapılan hava saldırılarıydı. Özel sektöre ait 10’dan fazla uçak, mahallelere “yanan terebentin topları” ve dinamit atarken, ayrıca uçaklardan ateş açılarak da çok sayıda siyah öldürüldü.
O akşam, Ulusal Muhafız Birlikleri kente girip sıkıyönetim ilan ettiğinde olanlar olmuştu zaten. Binlerce siyah şehri terk etmiş, siyah bölgenin önemli bir bölümü küle dönmüştü ve yağmaya uğramıştı. Kayıplar arasında 191 işletme, bir ortaokul, birkaç kilise ve bölgedeki tek hastane vardı. Kızıl Haç, bin 256 evin yakıldığını ve 215’inin yağmalandığını bildirdi. Çoğunlukla siyah olan 10 bin kişi evsiz kalmıştı.
Katliamda toplam kaç kişinin öldüğü ise tam bir muamma. Resmi kayıtlar karmakarışık ve çok değişik sayılar var ama görgü tanıkları o gün yaklaşık 300 kişinin öldüğünü doğruluyorlar.
Hep aynı özür
Katliamdan ötürü hiç kimse mahkûm olmadı. Neredeyse 50 yıl derin bir sessizlikle geçti. Katliam eyalet ve ulusal tarihlerden çıkarıldı. Öyle ki, Tulsa İtfaiyesi’nin tarihinde bile 1921 yangını yok sayılıyordu. Nihayet 1996’da, “Tulsa İsyan Komisyonu” kuruldu. 2018’de komisyonun adı “Tulsa Katliamı Komisyonu” olarak değiştirildi. Sonrası tazminatlar ve toplu mezar arayışlarıyla geçti ve hep olduğu gibi ‘özür’ler birbirini izledi, yüz yıl sonraki mızıldanmalar ‘yüzleşme’ adı altında siyahlara yutturulmaya çalışıldı. Ama hiçbir özür, hiçbir tazminat, ırkçılığın kanına girdiği yüzlerce insanı geri getirmedi.
Şimdilerde Amerikan şehirlerini yakıp yıkan siyah öfkenin derinliklerdeki sebebini hala anlamak istemeyenler, Tulsa’ya bakabilirler. Tulsa, siyah belleğin en karanlık yeridir ve bugün bile sokaktaki her siyahın zihninin gerilerinde, o gün yanan evlerin, katledilen çocukların anısı vardır.