TTB Merkez Konsey üyesi Dr. Samet Mengüç, salgınla mücadelede hükümeti yetersiz kalmakla eleştirerek, ‘İktidar her krizde olduğu gibi salgın krizini de fırsata çevirmeye çalışıyor’ dedi.
Türkiye’de giderek yayılan koronavirüs (Kovid-19) salgını sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı her geçen gün artarken, sağlık meslek örgütleri hükümetin aldığı önlemlerin yetersizliğinden şikayetçi. Dünyada salgınla mücadelede sokağa çıkma yasaklarına varan radikal tedbirler alınıp, bu doğrultuda yurttaşların ihtiyaçları devlet tarafından karşılanırken, Türkiye’de böylesi adımların atılmaması nedeniyle sağlık meslek örgütleri, önümüzdeki haftalarda bilançonun çok daha ağırlaşacağı endişesi taşıyor.
Salgınla mücadelenin dışında tutulan Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) Merkez Konsey Üyesi Dr. Samet Mengüç, hükümetin yaklaşımını ve salgınla mücadele yöntemlerini Mezopotamya Ajansı’ndan Erdoğan Alayumat’a değerlendirdi. Hükümetin bugüne kadar daha çok ekonomik önlemlerle sermayedarları rahatlatmaya dönük adımlar attığını dile getiren Dr. Samet Mengüç, Türkiye’nin salgınla mücadeleye çok geç başladığını ifade etti.
Hükümete yaklaşım eleştirisi
Salgının ülkede görülmesinin ardından ancak önlemler alınmaya başlandığını belirten Mengüç, “İlk başlarda yurtdışından Türkiye’ye gelen yaklaşık 372 bin kişiye karantina uygulanmadı. Siyasi bir kararla ülke içindeki 100 bine yakın göçmen ve mülteciyi yurdun çeşitli yerlerinden Yunanistan sınırına taşıdı. Bir hafta sonra bu göçmenler tekrar ülkenin çeşitli bölgelerine taşıdı. Bu nüfus hareketi salgın döneminde çok ciddi riskler içeren bir davranış oldu. Umreden dönen ve büyük bir kısmı risk grubunda olan 21 bin umre ziyaretçisinin gidişine izin verdi. Döndüklerinde ise, büyük bir kısmı karantinaya alınmadı. Bunun gibi birçok riski görmezden gelen bir hükümet anlayışının salgınla mücadelede etkin ve kararlı olduğunu söylemek mümkün değildir” dedi.
Karantina, izolasyon, tecrit
Salgın ile mücadelenin önemli üç yönteminin “karantina”, “izolasyon” ve “tecrit” olduğunu vurgulayan Mengüç, “Karantina, hastalık şüphesi olanların, hasta kişilerle temas ettiği bilinen veya şüphe edilen kişilerin belirli bir sürede uygun koşullarda sağlıklı kişilerle temasını önleme yöntemidir. Kovid-19 hastalığı için karantina süresi 14 gündür. İzolasyon da hastalık tanısı konan kişilerin,14 gün süre ile sağlıklı kişilerden ayrılması ve bulaşıcılıklarını engellemektir. İzolasyon kişinin evi uygunsa evde değilse uygun başka yerlerde takip ve kontrol altında tutulmasıdır. Tecrit ise, sağlıklı kişilerin ayrı tutulmasıdır. Yani izolasyonun tersidir. Sokağa çıkma yasağı salgınla mücadelenin tüm ülkede karantina uygulanması anlamına gelir. Ancak Türkiye bugünkü durumu itibariyle toplu karantina uygulanması sürecini geçirmiştir. Çünkü ülkenin hemen her yerinde hastalığa yakalanmış veya hastalık etkeni ile bulaşmış yaygın bir nüfusa ulaşmıştır” diye konuştu.
Vaka sayısı belirlenenin üzerinde
Dr. Mengüç, Türkiye’deki vaka sayısının Bakanlığın açıkladığı sayıların çok üzerinde olduğuna da ifade etti. Ellerinde net rakamlar olmamakla birlikte son günlerde TTB ve Tabip Odaları üzerinden sağlık alanından veri aktarımı yapmak için bir çalışma başlattıklarını paylaşan Mengüç, bu konuda şunları söyledi: “İstanbul, İzmir, Adana, Urfa, Diyarbakır gibi büyükşehirlerde gelen hasta, şüpheli hasta, testi pozitif ve negatif hasta verileri ile sağlık çalışanlarının verileri üzerinden önümüzdeki günlerde çok sağlıklı veri paylaşımında bulunabileceğimizi düşünüyorum. Ancak gerek alandan bize aktarılanlar, gerekse salgının seyrinin dünya örnekleriyle karşılaştırdığımızda Sağlık Bakanlığı’nın verileriyle uyuşmayan bir seyir görmekteyiz. Türkiye’de açıklanan hasta sayısı pozitif test sonuçları üzerinden açıklanmaktadır. Oysaki alanda Kovid-19 hastalığı tedavisi alan ancak ya test sonucu belli olmayan ya da test sonucu negatif geldiği halde tedavi edilen hastaların çok fazla olduğunu biliyoruz. Örneğin test yapılmamış veya test sonucu negatif gelmiş, ancak yüksek ateş, öksürük ve radyolojik olarak bilgisayar tomografisinde hastalık lehine bulguları olan birçok hastanın var olduğunu biliyoruz.”
Krizi fırsata çevirme
Salgın hastalıkların bir ülkenin tüm birey, kurum ve kuruluşlarıyla birlikte topyekûn mücadele vermeyi gerektiren olağandışı durumlar olduğunun altını çizen Mengüç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı “Milli Dayanışma Kampanyası”na eleştirilerde bulundu. Mengüç, “Bu kampanya önemlidir. Ancak TTB gibi sağlık meslek örgütlerini dışlayan, Diyanet ve din adamları ile salgın mücadelesinde ortaklaşan, iktidarın siyasi çıkarını önceleyen bir anlayışla hareket ediliyor. İktidar her krizde olduğu gibi bu salgın krizini de siyasi istikbali için fırsata çevirmeye çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Kurulan yardım vakıfları
Yine iktidar tarafından yardım ve destek amaçlı kurulmuş olan Vefa Vakfı gibi yapıların ise, tamamen siyasi çıkarlara hizmet eden yapılar olduğunu ifade eden Mengüç, “Nerede, kim tarafından finanse edildiği belli olmayan bu organizasyonların tek amacı; duygusal kırılma yaşayan kitleleri konsolide etmektir. Duygu, din, inanç istismarıyla hareket eden yapılar olarak görüyorum” dedi.
Kontrol edilse bile devam edecek
Salgının ne zamana kadar devam edeceğini kesin olarak belirlemenin çok zor olduğunun altını çizen Mengüç, son olarak şunları söyledi: “Salgının yayılması süreci tek faktöre bağlı değildir. Birçok belirleyicisi olan bir durumdur. Ülkenin sağlık alt yapısı, donanımı, ekonomik durumu, kültür, eğitim, demografik yapısı gibi birçok değişken rol oynamaktadır. Dünya örnekleriyle karşılaştırdığımızda şu anki seyriyle 2-3 ay belki daha uzun bir süre kontrol edilmesine rağmen devam edecek diye düşünüyorum. Test yapılması aslında hastalığın tedavisi için mutlak gerekli bir parametre olmamakla birlikte bu salgınla mücadelede çok çok önemli bir biyolojik testtir. Ancak ne yazık ki TTB olarak Bakanlığa defalarca çağrıda bulunmamıza rağmen Türkiye test yaygınlığını da çok geç uygulamaya koymuştur.”
HABER MERKEZİ