TTB’nin 72’inci Büyük Kongresi Ankara’da düzenleniyor. İki gün sürecek kongrede ‘Salgına ve savaşlara karşı mücadeleye devam’ yazılı pankart asıldı
Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) iki gün sürecek 72’nci Büyük Kongresi, Bilkent Otel ve Konferans Merkezi’nde başladı. Türkiye’nin dört bir yanından gelen tabip odaları delegelerinin katılımıyla gerçekleştirilen kongrede, “Salgına ve savaşlara karşı mücadeleye devam” yazılı pankart asıldı. Kongre salonunda koronavirüs (Kovid-19) salgınında yaşamını yitiren salgın emekçilerinin fotoğraflarına yer verildi.
Divanın oluşturulmasıyla başlayan kongrede yapılan saygı duruşunun ardından açılış konuşmasını TTB Merkez Konseyi Genel Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman yaptı.
Salgın yönetimi hakkında eleştiriler
TTB olarak kamusal sorumlulukları doğrultusunda Kovid-19 mücadelesinde yaşanan eksiklikleri, yetersizlikleri ve hataları dile getirdiklerini belirten Adıyaman, “Bu nedenle Kovid-19 sürecine dair yapılacak her türlü değerlendirme ve atılacak her türlü adımın sadece bugüne değil önümüzdeki süreci de şekillendireceği inancıyla hareket ettik. Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğunu ve koordinasyonunda sürecin tüm bileşenlerinin katılımıyla ve şeffaf olarak hayata geçirilmesi gerektiğini defalarca vurguladık. Salgın sürecinin ne yazık ki iyi yönetilemediğini, salgınla mücadelede adım atılırken bilimsel yöntemlerle hareket edilmediğini bunun da vaka ve ölüm sayılarının yeniden artmasına neden olduğunu gördük” şeklinde konuştu.
40 yıl sonra aynı tehdit
Ardından TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Bülent Nazım Yılmaz, faaliyet raporunu sundu. Salgın sürecinde yaşamını yitiren sağlık emekçilerini anarak başlayan Yılmaz, rapor öncesi kısa bir konuşma yaptı. Yılmaz, “Bundan iki hafta önce 12 Eylül’ün 40’ıncı yılını yaşadık. Ve Türkiye’de bu 40 yıl içerisinde anti demokratik uygulamaların, barışa uzanan kışkırtıcı elin, özgürlüklerimizi kısıtlayan o gücün biraz olsun hafiflediğini söyleyebilir miyiz? 12 Eylül’de örgütümüz kapatılmıştı. Bundan 40 yıl sonra Kovid-19 salgın sürecinde örgütümüze yine aynı tehdit yapılıyor; 100’ün üzerinde sağlık emekçisinin yaşamını yitirdiği böylesi bir ortamda” ifadelerini kullandı.
Suruç’ta yaşananlar
Şiddetin her zaman olduğu gibi salgın sürecinde de bitmediğini belirten Yılmaz, “Sağlık alanında çalışanlara şiddete yönelik birçok eylemde, basın açıklamasında, müzakerelerde yer aldık. Ama bu süreçte unutmadığımız bazı ana başlıklar var” dedi. Urfa’nın Suruç ilçesinde Haziran 2018’de AKP Urfa Milletvekili Adayı İbrahim Halil Yıldız’ın koruma ve yakınları tarafından katledilen Şenyaşar ailesine dair de konuşan Yılmaz, “Urfa buluşması tarihsel bir buluşmadır. 24 Haziran seçimleri öncesinde bir milletvekili adayının bir aileyi hedef alması ve yaptığı katliamla yetinmeyip Suruç Devlet Hastanesi’nde bir katliama girişmesi unutulmaması gereken bir ibret hikayesidir. Biz de 22 Haziran’da oradaydık. Hastanedeydik” diye belirtti.
Delegelerin konuşması
Delegelerin konuşmalarıyla devam eden kongrede, ilk olarak TTB Etik Kurulu Üyesi Prof. Dr. Raşit Tükel konuştu. Bulaşıcı hastalıklar ve salgınların insanlık tarihi boyunca insanların kitlesel olarak hastalanmasına ve ölümüne yol açtığını belirten Tükel, bulaşıcı hastalıklarla mücadelede koruyucu sağlık hizmetlerinin yaşamsal bir öneme sahip olduğunu dile getirdi.
Dayanışmaya ihtiyaç
İnsanların doğaya müdahale etmesinin ekolojik dengenin, ekosistemlerin bozulmasına eşitsizliklerin derinleşmesine yol açarak daha büyük yıkımlara ve salgınlara neden olduğuna dikkati çeken Tükel, “Kovid-19 pandemisinde de olduğu gibi küresel salgınlar gündelik yaşam alışkanlıklarında, siyasi, ekonomik, kültürel yapılara kadar uzanan köklü değişiklikler ortaya çıkarmaktadır ve bu değişikliklerin de en fazla toplumun dezavantajlı kesimlerini etkilediğini biliyoruz. Bunun önlenmesi için de halktan yana bilimsel müdahalelere ihtiyaç var. Toplumsal dayanışma ve kolektif mücadeleye en fazla bu dönem ihtiyaç duyuyoruz” dedi.
Pandemi yaşam krizinin sonucu
Ardından İstanbul Delegesi olarak söz alan halk sağlığı uzmanı ve akademisyen Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, “Bugün aramızda çok genç hekimler var. 12 Eylül Asker Darbesi’nden 10- 15 yıl sonra doğanlar da aramızda. Onlar da dahil olarak, 40 yıl önce 12 Eylül’de askerler niçin Türkiye’de darbe yaptılar diye sorduğumuzda, hepimiz için yanıt çok netleşti. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de patriarkal ve emperyalizm yerleştirildi. Ama 40 yılın sonunda bugün dünya; insanların insan, hayvanların hayvan, bitkilerin bitki gibi yaşayamadı bir gezegen haline geldi. Yaşam topyekûn krizde. Ekonomik, siyasal, sağlık krizi, eşitsizlikler, ölümler bütün bunlar yaşam krizinin sonucu. Pandemi de yaşam krizinin bir sonucudur” diye konuştu.
Fincancı: Mücadeleyi sürdürüyoruz
Ardından İstanbul delegesi olarak söz alan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise, “Onur korkma özgürlüğünden söz etmişti. Korkuyu seçme özgürlüğü en onurlu duruştur bu dünyada. Biz TTB olarak boyun eğmekten her zaman koktuk. Bir yaşam biçimi hekimlik dedik. Ve bu yaşam biçiminin insandan, yaşamadan yana olması için mücadele ettik. Bu mücadele yer almak benim için bir onurdur. Bir süredir dünyanın ağır insan hakları krizi ile karşı karşıya olduğu koşullardayız. Geçtiğimiz son insan hakları konferansında rejimin adını; belirsizlik rejimi olarak adlandırmıştık. Evet, bir belirsizlik rejimindeyiz ama bu belirsizliği salgının da ağırlaştırdığı koşullarda belirleyici olarak ortaya koymak mümkün. Biz başından beri başka bir dünyanın mümkün olduğunu, yalnızca sağlık alanında değil sağlığın tüm belirleyici alanlarında tanımlamaya ve dönüştürmeye çalıştık hala o mücadeleyi sürdürüyoruz” diye konuştu.
Konuşmaların ardından son bulan kongre, yeni merkez konseyi seçimi için yarın Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Morfoloji Binası’nda devam edecek.
HABER MERKEZİ