Ekonomik krizin yansıdığı sağlık alanı hakkında konuşan TTB Genel Sekreteri Bülent Yılmaz, Türkiye’de düzgün bir sağlık sisteminin olmadığını belirterek. ”AKP’nin sağlık modeli 15 yıl içinde iflas etmiştir” dedi.
Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz inşaat alanında olduğu gibi sağlık alanında da yansımalarını gösterdi. Özellikle onkoloji alanındaki ilaçlarda dışa bağımlı olan ülkede dövizdeki dalgalanmadan dolayı sıkıntılar yaşanıyor.
Türk Tabipler Birliği (TTB) Genel Sekreteri Nazım Bülent Yılmaz, ekonomik krizin sağlık alanındaki etkisi ve sonuçlarını Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Diren Yırtsever’e değerlendirdi.
AKP’nin iflas eden sağlık modeli
Sağlık alanının bütün ekonomik ilişkilerden etkilendiğini belirten Yılmaz, AKP’nin ekonomi modelini iflas ettiğini, sağlık alanın da bundan etkilendiğini ifade etti. Yılmaz, krizin sağlık alanındaki etkilerine dair ise şu örnekleri verdi: “Bugün birçok hastanede hekimlerin döner sermayesi ve nöbet ücretleri ödenemez noktaya gelmiştir. Sağlık alanında birçok kısıtlamayla karşı karşıyayız. Birçok ilaçta kota var, ham madde girişiminde sıkıntılar var. AKP’nin sağlık modeli 15 yıl içinde iflas etmiştir.”
En çok etkilenen alan: Onkoloji
Yaşanan bu durumdan en çok onkoloji hastalarının etkilendiğini söyleyen Yılmaz, nedenini şu şöyle açıkladı: “Çünkü onkoloji alanında kullanılan ilaçların büyük bir çoğunluğu yurt dışından ithal ediliyor. İlaç alanında kullanılan kur 2.65 TL’dir. Hâlbuki bugün 7 TL’ye dayanıyor. Bu çerçevede ilaç firmaları bir defans göstermektedir. Türkiye’de kimi onkoloji ilaçlarının girmesi hatta diyabet tedavisinde kullanılan insülünlerin girmesinde sıkıntıların olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle birkaç ay sonra bu reel ücretlendirme politikasında bir değişiklik olmazsa, bu sıkıntının daha artacağı görünmektedir. İlaçları ithal eden ve ilaçların alımını yapanlar açısından risk doğurmaktadır.”
Eşitsizliği doğuran sağlık modeli
Sağlık Bakanlığı’nın ücretlendirme modeli ve planlamasının ise, bütün bu sıkıntılar karşısında yetersiz kaldığını belirten Yılmaz, bu durumdan en çok hasta ve hasta yakınlarının etkilendiğini dile getirdi. “Sağlık alanındaki bu model, eşitsizliği doğuran bir modeldir. Bu model parası olanı daha iyi bir sağlık hizmeti almasını öngören bir modeldir. Halkın sağlığı tehdit altındadır” diyen Yılmaz, sağlık hizmetlerinin kamusal olması gerektiğinin altını çizdi.
Özelleştirilen sağlık sistemi
Yılmaz, sağlık sisteminin piyasalaştırılıp özelleştirilmesi, sağlık alanında uygulanan ekonomi modeli ile birlikte yaşanan ekonomik krizin de etkisi ile AKP’nin 16 yıllık Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın çöktüğünü ifade etti. Yılmaz, şunları dile getirdi: “Özel hastane sayısı giderek artıyor. Özel sağlık hizmetleri kar üretmeyi amaçlayan kurumlardır ve maliyet açısından da hastaların ve hasta yakınlarının cepten ödemeleri çok fazladır. Sadece buralarda kalmamakta. Kamuda da sağlık hizmeti alırken hastaların ve hasta yakınlarının cepten ödemeleri giderek artmıştır. Bugün SGK’nın finansmanın büyük bir kısmı zaten emekçilerin, toplumun verdiği primlerden, katkı paylarından oluşmaktadır. Bu sistem parası olmayana sağlık hizmeti vermemektedir. Daha hastaneye adım atar atmaz sizden para isteyen sağlık sistemi ile karşı karşıyayız. Bizim hesapladığımız kadarıyla hastaların; eczane, ilaç, katkı payı dahil 20’ye yakın ek ödeme kalemi var.”
Plansız sağlık sistemi: Karmaşa ve kaos
Türkiye’de düzgün bir sağlık sisteminin olmadığının altını çizen Yılmaz, “Planlı bir sağlık hizmeti kurgusunun olmadığı bir yerde doğal olarak kargaşa hakim olur ve bu kargaşa beraberinde sağlık alanı için söylediğimizde şiddet ortamını da üretir. Türkiye’de, AKP’nin uyguladığı bu piyasacı sağlık politikalarının sağlık alanını getirdiği yer, karmaşa ve kaostur. Karmaşa ve kaos ortamından şiddet doğmaktadır” dedi.