Zaman aşımına uğrayan Fehmi Tosun dosyası için İHD, TİHV ve ailesi, ortaya çıkan yeni delile dayanarak, soruşturmanın yeniden açılmasını talep etti
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu, “17-31 MAYIS Kayıplar Haftası” kapsamında ve gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’a ilişkin Küçükçekmece Adliyesi önünde bir araya gelerek basın açıklaması yaptı. Açıklamaya İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, Fehmi Tosun’un kızı Besna ve Jiyan Tosun katıldı.
Açıklama da ilk olarak söz alan İHD Şube Başkanı Gülseren Yoleri, 27 Mayıs 1995’te gözaltında kayıp etmelere karşı mücadele etmeye başladıklarını hatırlattı. Verdikleri mücadele ile gözaltında kayıp etme suçundan vazgeçildiğini ve bu durumun en önemli kazanımları olduğunu ifade eden Yoleri, “Gözaltında kaybetme insanlığa karşı suçtur. Devletlerin bu suçlarının önlenmesi konusunda sorumlulukları vardır. Bu güne değin imzalanan insan hakları sözleşmeleri bağlamında bu sorumluluk yüklenmiştir. Bu suçun işlenmemesi için cezasızlığın kaldırılmasını istedik. Gözaltındaki kayıplara son verin, adaleti sağlayın” dedi.
Gözaltında kaybetme suç
Gazi Mahallesi’nde bir kahvehanenin taranması ardından başlayan ve 22 kişinin yaşamını yitirdiği onlarca kişinin yaralandığı olayların ardından 21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Hasan Ocak’ın kız kardeşi Maside Ocak basın metnini okudu. Gözaltında kaybetmenin Türk Ceza Kanuna (TCK) göre de insanlığa karşı suç olduğunu belirten Ocak, bu kayıpların ardından etkin soruşturmalar yürütülmediğini, birçok dava veya dosyanın zaman aşımına uğratıldığını kaydetti. Cezasızlığın sürdüğünü ifade eden Ocak, “Bir başka deyişle insanlığa karşı suçların zamanaşımına uğramayacağına dair evrensel hukuk normu Türk Ceza Kanunu’ndaki eksik düzenleme nedeniyle Türkiye’de halen göz ardı edilebilmekte, insanlığa karşı suçlar cezasızlığa sürüklenmektedir” diye konuştu.
Yeni deliler ortaya çıktı
19 Ekim 1995’te kaçırılıp kaybedilen Fehmi Tosun’a işaret eden Ocak, Tosun’un da dosyasının zamanaşımı nedeniyle kapatıldığını anımsattı. Tosun’un kaybedilmesine dair yeni delillerin ortaya çıktığını ve yeninden soruşturma taleplerinin olduğunu belirten Ocak, “Fehmi Tosun, Kürt siyasi hareketi içinde yer alan ve 1991 yılında Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde dönemin Ceza Kanunu’nun 169. maddesi uyarınca, yardım ve yataklık fiili nedeniyle yargılanarak ceza aldığından polisin takibindeki bir kişidir” diye kaydetti.
Görgü tanıkları
Tosun’un akşam saat 19.00 sıralarında Avcılar’daki evlerinin önünden eşi ve çocuklarının gözleri önünde kaçırıldığını hatırlatan Ocak, “34 UD 597 plakalı beyaz bir araca zorla bindirilerek kaçırılmıştır. Çocuklarından Besna ve Ali olayı görmüş ve Ali babasını kurtarmak için davranmışsa da, kaçıran kişilerden biri onu darp ederek yere düşürmüş ve silahla tehdit etmiştir. Hanım Tosun eşinin araca bindirildiği sırada ağzının kapatıldığını ve dövülerek arabaya bindirildiğini gözleriyle görmüştür” diye dikkat çekti.
Robot resimler çizilmedi
Tosun’un eşi Hanım Tosun’un 20 Ekim 1995’te DGM’ye gittiğini, ardından ise Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nden polislerin evde arama yaptığını, daha sonra Tosun’un karakola giderek plakayı polise bildirdiğini ifade eden Ocak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak polislerden biri hiçbir araştırma yapmadan plakanın sahte olduğunu söylemiştir. Olayın gerçekleştiği günden bugüne kadar Cumhuriyet Savcılığı böylesine önemli bir olayda hiçbir araştırma yapmamış, hiçbir delil toplamamıştır. Olayın tanıkları olduğu halde robot resim çizilmemiş, plakası ve markası belli olan araç hakkında hiçbir araştırma yapılmamıştır.”
Aracı kullananlar açıklanmıyor
Dosyada en önemli bilginin ve delilin 34 UD 597 plaka olduğunu söyleyen Ocak, şöyle devam etti: “Aracın olay tarihindeki sahiplik bilgileri, bilgi edinme yasası çerçevesinde İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’ne sorulmuş ve Genel Müdürlük 26 Ekim 2015 tarihinde gönderdiği yazıda; ‘özel hayatın gizliliği’ kapsamında söz konusu sahiplik bilgisinin verilmeyeceğini belirtmiştir. Bu arada, savcılık kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiş ve bu karara yapılan itiraz Bakırköy 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedilmiştir. Aradan geçen zaman içinde İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü’ne olayda kullanılan aracın plakası ile ilgili olarak yeniden sahiplik bilgisi sorulmuş ve Emniyet Genel Müdürlüğü; bu tür araçlarla ilgili her türlü işlemin yürütülmesi ile ilgili 2018 den bu yana Türkiye Noterler Birliği’nin yetkili olduğunu bildirmiştir.”
Yeniden soruşturma açılmalı
Bu durum nedeniyle Türkiye Noterler Birliğine başvurduklarını belirten Ocak, “Bilgi edinme yasası çerçevesinde söz konusu aracın sahiplik bilgileri sorulmuştur. Noterler Birliği tarafından gönderilen yazıda; bu tür bilgilerin sadece yetkililer ve mahkemelere verileceği, bunun dışında araç sicillerinin gizli olduğu şeklinde cevap verilmiştir. Noterler Birliği’nin verdiği cevaptan da anlaşılacağı üzere, suç teşkil eden olayda kullanılan 34 UD 597 plakalı aracın, olay tarihindeki sahiplik bilgilerinin savcılık ve mahkemeye verilmesi zorunludur. Bugüne kadar yasanın kendisine yüklediği görevi yerine getirmeyen savcılığın; yeni delil ortaya çıktığı takdirde kamu davası açılabilir hükmü çerçevesinde soruşturmayı yeniden açması ve tanık ve delil araştırması yaparak maddi gerçeği ortaya çıkarması gerekmektedir” diye kaydetti.
Gizlemek için bahane
Ocak’ın ardından Tosun’un avukatı Eren Keskin söz aldı. Hukukun bir takım suçlar bağlamında kılıf olarak kullanıldığını belirten Keskin, plakanın 1995’ten beri araştırılmadığına dikkat çekti. Tosun’un bu araçla kaçırılmış olmasına rağmen “özel hayatın gizliliği” bahanesi ile plakanın araştırılmadığını ifade eden Keskin, “Biri ya da birilerinin özel hayatı bir candan daha önemli” dedi.
Görevinizi yerine getirin
Ardından ise babasının kaçırılmasına şahit olan Besna Tosun söz aldı. Babasının kaçırılması ardından annesi Hanım Tosun’un karakola giderek, başvuruda bulunduğunu anımsatan Tosun, “Anneme, ‘kadın başına bulamazsın, git evinde otur’ denildi. Aradan 20 yıldan fazla yıl geçti evinde oturmadı. Devletin işlediği bu insanlık suçunu bütün dünyaya duyurdu. Sizin bitti demeniz ile zamanaşımı kararı veya takipsizlik kararlarıyla bitmez. Biz bu davanın peşini bırakmayacağız. Ben bu insanlık suçunun tanığı olarak hiç susmadım ve hiç susmayacağım. Yüz yılda geçse sormaya devam edeceğim. Suçun ortağı olmayın ve görevinizi yerine getirin” diye seslenerek, tepkisini dile getirdi.
Suç duyurusu
Açıklamanın ardından avukat Eren Keskin ile Jiyan Kaya’nın dün Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğu paylaşıldı. Suç duyurusunda, Noter Birliğine yazı yazılması, suça karışan söz konusu aracın sahiplik bilgilerinin sorulması ve kaçırmaya tanıklık eden Besna Tosun’un dinlenmesini istediği kaydedildi.
İSTANBUL