Anayasa’da 87. maddesine göre “Yasa yapmak, değiştirmek ve kaldırmak” görev ve yetkisi TBMM’ne verilmiştir. 88. Maddeye göre kanun teklif etmek yetkisi milletvekillerine aittir. Bu konudaki tek istisna ise anayasanın 161.maddesinde yer alan “Cumhurbaşkanına bütçe kanun teklifi” yetkisi veren hükümdür. Aynı madde kanun tekliflerinin TBMM’de görüşülme usul ve esaslarının iç tüzük kurallarına göre yürütülmesinden söz etmektedir. İçtüzüğe göre TBMM Başkanı kendisine milletvekilleri tarafından sunulan kanun tekliflerini doğrudan ilgili komisyonlara havale etmekle yükümlüdür. Kanun tekliflerinin, hukuki ve teknik olarak çalışma yapan Meclis komisyonlarında görüşülmesi ve tartışılması gereklidir.
Komisyonlarda çoğunlukta olan iktidarın temsilcileri muhalefetin taleplerini görmezden gelerek kanun tekliflerinde istedikleri gibi değişiklikler yapsa ve Meclis Genel Kurulu’na gelen kanun teklifleri aynı şekilde iktidar milletvekilleri tarafından hızla geçirilse de, her şeye karşın bu, “genel yasama yöntemi” olan, yani madde bazlı görüşme ve oylamaya dayanan normal yasa yapma usulüdür. Bir de, hızlandırılmış ve “özel yasama yöntemi” olarak tanımlanan normal olmayan ve parlamento hukukuna 1991 yılında giren, hızlandırılmış yasa yapma yöntemi var. Bu yolla yasa çıkarma işlemine, TBMM İçtüzüğü’nün 91. maddesinin başlığından esinlenilerek zorlama bir tanımla “temel kanun” denilmiştir.
Hukuki bir zorunluluk olmadığı halde bugüne kadar tüm torba yasalar, “temel kanun” yöntemine göre hızlandırılarak ve torbanın içine birçok farklı komisyonu ilgilendiren maddeler konularak yasalaştırılıyor. Dolayısıyla kanunlar ilgili komisyonlarda görüşülmeden ham olarak genel kurula geliyor. AKP iktidarı döneminde 154 kez torba yasa (toplam madde sayısı binleri buluyor) çıkarılarak rekor düzeye ulaşmış bulunuyor. Birbiri ile konu yönünden ilgisi olmayan çok sayıda başka kanunda ekler veya değişiklikler yapan kanunların toptan görüşülmesi, genel yasama sisteminin bir bölümünün devre dışı bırakılmasıyla gerçekleştiriliyor.
Bu bakımdan torba yasa uygulaması, parlamento hukukuna göre geleneksel komisyon sistemini devre dışı bırakıyor. Komisyon aşamasında yeni maddelerin eklenmesi ile madde sayısı olağanüstü düzeyde artıyor ve her seferinde torba adeta çuval haline geliyor. Daha önceden gizlenen ya da bir şekilde kamuoyundan kaçırılan yasa düzenlemeleri son anda adeta “korsan yasalar” olarak torbaya giriyor. Gece yarısı operasyonları ile yıldırım hızıyla çıkarılıyor. Yasama yılı ya da dönemin sonuna doğru “torba yasa mevsimi” başlıyor. Meclis tatile girmeden evvel, acil görüşme ve yasalaşma ihtiyacı olan konular bir hamlede yasalaştırılıyor. İstediği her yasayı bir tombalacı edasıyla torbadan çıkarıyor. Parlamento hukuku uzmanı ve TBMM eski hukuk müşaviri Doç. Dr. Şeref İBA torba yasayı esprili bir şekilde şöyle özetliyor: “Torba kanun diye bilinen bu yöntem, kanun yapım sürecinde, TBMM’nin altıncı viteste ‘Yasamatik’ ya da yüksek hızlı tren gibi çalıştırılması demektir. Çeşitli kanunları ilgilendiren ve çeşitli konuları iç içe geçirilmiş bilgisayar deyimiyle ‘Ziplenmiş’ madde şekliyle yasalaşıyor. Bu format, doğası gereği sürprizlere gebe olduğundan, teknik ve içerik yönden hatasız ve salimen geçeni neredeyse yoktur. O yüzden torba yasalara, ‘Zombi kanun’ ismini takanlara da hak vermemek mümkün değil”.
Demokratik hukuk devleti ilkesini benimsemiş devletlerde torba yasalar yoktur. “Genel yasama yöntemi” ile sadece birbiriyle ilgili konulardaki yasa tasarıları birleştirilip görüşülebilir. Bu nedenle birbirleriyle ilişkisi olmayan çok sayıda konuyu içeren bu torba yasa taslakları içinde her şeyi barındıran bir tür “çöp torbası” niteliğindedir. Torba yasalarla, muhalefet ve sivil toplum kuruluşları yasa yapım süreçlerinden dışlanırken, siyasal iktidar istediği her şeyi Meclis’ten geçirmektedir.
Torba yasa çıkarma yöntemi anayasada belirlenen parlamento hukukuna aykırı bir durumdur. Bu nedenle torba yasa çıkarmayı engelleyecek bir İçtüzük değişikliği gereklidir. Ancak AKP-MHP koalisyonu bu konuda kılını bile kıpırdatmıyor. Türkiye’yi anti demokratik yöntemlerle ve olağanüstü rejim standartları ile yönetiyor. Muhalefet partileri ise konuyu ne kamuoyuna taşıyor ne de Meclis kürsüsünden dile getiriyor.