Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinden TÖP’ün Sözcüsü Juliana Gözen, İmamoğlu hakkında verilen kararda Kılıdçaroğlu’nun dokunulmazlıklara yönelik siyasetinin payı olduğunu söyledi
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasında karşılıklı gelişen atışmaları kamuoyu kayyumun atanabilir olarak okurken Cumhuriyet Halk Partisi de olası kayyum atamanın önüne geçmeye çalışıyor.
İçişleri Bakanlığı’nın son olarak Kürt işçileri hedef göstererek İBB’ye terör soruşturması açması ve İmamoğlu hakkında verilen siyaset yasağı cezası da bu atışmaların son halkası.
Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinden Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Dönem Sözcüsü Juliana Gözen, MA’dan Mehmet Aslan’a son yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Cezada Kılıçdaroğlu’nun payı var
İBB Başkanı İmamoğlu’na yönelik kararı “faşist darbe” olarak tanımlayan Gözen, bu sürecin gelişmesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun izlediği politikanın büyük payı olduğuna işaret etti. HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına dair Kılıçdaroğlu’nun “Anayasa aykırı ama evet diyeceğiz” ifadelerini hatırlatan Gözen, İmamoğlu’na yönelik sürecin de buradan okunması gerektiğini dile getirdi. Gözen, “Yaşatılan ortam aslında bir süredir siyasal iktidarı elinde tutan ekibin gittiği yolu gösteriyor. Başta Kürtlere ve sosyalistlere yöneltilen şiddet ortamı, toplumun bütününe yansımış durumda” dedi.
Kürt belediyelerine kayyum
Devletin şuan bir kriz içerisinde olduğunu ve AKP-MHP iktidarının bu krizi daha da büyüttüğünü söyleyen Gözen, “İstediği seçim ortamını yaratabilmek için toplumun bütün kesimine şiddet uyguluyor. Onun karşısında daha güçlü olabilecek bir adayı diskalifiye etmek aslında iktidarın yaratmak istediği ortamla birebir bağlantılı. Şüphesiz bu faşist bir darbedir. Burjuva hukukuna baktığımızda halkın iradesini gasp etmeye yönelik bir tutumdur. Ama bu gasp etme tutumunun ilk defa yaşanmadığını çok iyi biliyoruz. Kürt belediyelerine kayyımların atanma sürecini tamda buradan doğru okumamız lazım” diye belirtti.
Cezaya karşıyız
Buna karşı örgütlenen Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir bileşeni olarak İmamoğlu’na yönelik cezayı ve siyasi yasak tehdidine karşı olduklarını söyleyen Gözen, bunun teşhir edilmesi gerektiğini ifade etti.
3’üncü seçenek
İktidar olmaları halinde Millet İttifakı’nın getirmeyi planladığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” ve vizyona işaret eden Gözen, “Bu mevcut sistem kökten değiştirilmediği müddetçe ne insanca yaşam koşulları sağlanır, ne kadınların erkek egemen sistem içerisinde ezilmesi biter ne Kürtlere dönük savaş biter ne de Alevilere eşit yurttaşlık hakkı tanınır. Dolayısıyla bu masayla oturmak şüphesiz bizim açımızdan olanaklı şeyler değil. İki büyük sınıf savaşımından bahsediyoruz. Çünkü bir süredir bir yanıyla Cumhur İttifakı’nın uygulamış olduğu faşist darbe, kurumsallaşma süreci diğer tarafta sermayenin acil çözümlerini esas alan ve bunu Millet İttifakı’yla ifade eden bir masa. Burada 3’ncü seçeneğin yani halkçı seçeneğin inşa edilebilmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
Muhatap Abdullah Öcalan
Kürt halkına yönelik konseptin artık Kürtlerle sınırlı olmadığına dikkat çeken Gözen, “İktidar kendisinden olmayan tüm kesimlere savaş açmış durumda. Kürt halkı Türkiye toplumu ile yan yana geldiği, Kürt emekçi Türkiye emekçileri ile yan yana geldiği bir düzlemin başarılı olacağı iktidar tarafından da görüldü. Bu yüzden zaten 1 Kasım seçim darbesi uygulandı. Bugün milyonlarca insanın iradesini temsil edenler yıllardır cezaevinde tutuluyor” diye belirtti.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın muhatap alınması gerektiğini söyleyen Gözen, şöyle devam etti: “Devletin çeşitli kademelerinde yer alan bürokratların, bakanların çözüm masasında oturduğunu gördük. Şimdi ise savaş emirleri veriliyor. Neden? Çünkü Öcalan’ın muhatap alınması faşizmin kurumsallaşması önündeki en büyük engellerden biri. Abdullah Öcalan konuştuğunda, sesi dışarıya yansıdığında barış adım adım coğrafyaya egemen olabilir. Bunun mümkün olduğu düzlem daha önce gelişti”
HABER MERKEZİ