Tarım ve Orman Bakanı Kirişci, Riha ve Semsûr’daki sel ile ilgili ’15 canımızı aldı ama kuraklık riski vardı, toprak suya kavuştu’ dedi. Bu sözlerin kötü niyetli bir söz değilse bile en hafif tabirle aymazlık olacağı belirtiliyor
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, depremin ardından en az 17 kişinin yaşamını yitirdiği Riha ve Semsûr’daki sel ile ilgili tepki çeken bir açıklamada bulundu. Canlı yayında konuşan Bakan Kirişçi, önceki gün “küresel ısınmaya” bağladığı sel ile ilgili bu defa “Evet 15 canımızı aldı ama toprak suya kavuştu” dedi. Selin ardından Atatürk Barajı’nda su seviyesinin 300 bin metreküp arttığını söyleyen Kirişçi’nin, “Tabii ki taşkın, sel olmasın. Üç günde bu kadar yağış olsun elbette istemeyiz. Yağışların düzensizliği var. Kuraklık riski de vardı. Bir taraftan 15 canımızı aldı ama diğer taraftan toprak suya kavuştu” ifadeleri hayretle karşılandı. Tüm su yönetimi elinde olan Bakan Kirişçi, bölgede bulunan barajlardan çiftçiye su ulaştırılmasını sağlamazken, çiftçiyle adeta dalga geçen açıklaması tepkilere yol açtı.
Çiftçiye su verilmiyor
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, kuraklığa neden olan birçok uygulamaların üstünü örterek, tohum şirketlerine çağrıda bulunup daha az suya ihtiyaç duyan, kuraklığa dayanıklı çeşitler üzerinde çalışmalarını istedi. GDO yanlısı olarak bilinen bakanın tarımı, ‘Türkiye yüzyılının’ en güçlü ayaklarından birisi olması gerektiğini belirterek, “Gerek tarım topraklarımız gerekse tarımsal sulama başta olmak üzere üretim için kullanmış olduğumuz suyumuz ve diğer girdilerimiz konusunda biraz hoyratça davrandığımızı söylememiz çok abartı olmaz” demişti. Ancak bu hoyratlığın suların enerji şirketlerine bağlanmasından kaynakladığı, çiftçinin ise susuzlukla boğuştuğu bilinirken, bu sözler anlamını yitiriyor. Atatürk Barajı’nın dibinde yer alan Riha’nın örneğin Bozova ilçesine 2006’da Erdoğan’ın birkaç yıl içinde suya kavuşacaklarını belirttiği çiftçiler halen suya kavuşmayı beklerken, her yıl yüzlerce fıstık ağacı susuzluk nedeniyle kurumaya devam ediyor.
Açıklama iyi niyetli olamaz
Riha ve Semsûr coğrafyasında bulunan devasa büyüklükteki Atatürk Barajı, Çamgazi Barajı, Birecik Barajı, Hacıhıdır Barajı ve Karkamış Barajı bölgede ortaya çıkan sellerin ve kuraklığın başlıca nedenlerinden birisiyken, aynı zamanda bölgede susuzluğun da en büyük nedeni olarak öne çıkıyor. Bakan Kirişçi bugüne kadar bölge çiftçisini yeraltı suyuna mahkum eden politikalara yönelik bir çözüm önerisini duyan olmadı. Çiftçinin her geçen gün yoksullaşmasına ve toprağından kopmasına neden olan politikaların bir parçası olarak bakanlığını sürdürürken, sel felaketini yaratanların bir parçası olarak seli ‘toprak suyla buluştu’ ifadesi ile yorumlayan Kirişçi’nin yaptığı açıklama iyi niyetli bir açıklama olarak değerlendirilmiyor.
Tarım ve su politikaları
Bölgede yaşanan kuraklık nedeniyle zor günler geçiren çiftçilere, yanı başındaki büyük barajlardan su verilmezken, yeraltından su çekmek zorunda bırakılan çiftçiler DEDAŞ’a yüksek faturalar ödemeye mahkûm eden politikaların başında yer alan Bakanın açıklamaları dikkat çekici içerik taşıyor. Diğer yandan yeraltı suları derinlere kaçarken, büyük barajlar bölgesel iklim değişimini tetikliyor olması görmezden geliniyor. Aynı zamanda barajların bölgede yağış düzenini etkileyerek sellerin ortaya çıkmasına neden olan bu yıkımı ‘üç günde bu kadar yağış olmasını istemezdik’ gibi abuk açıklamalar yapan Bakan Kirişçi halkla dalga geçmeye devam ediyor. Oysa bir gün dereler azgınca ve sellerle akarken, ertesi gün kuru bir dere yatağıyla yüz yüze kalınıyor olması iklim değişikliğinin sonuçları olarak öne çıkarken, son sel küresel iklim değişiminin bir parçası olmasına karşın, buradaki sel ve kuraklığın nedeni iktidarın tarım ve su politikalarından kaynaklanmaktadır.
Irak ve Suriye’ye su verilmiyor
Bakan Kirişçi diğer yandan Atatürk Barajı’nda 300 bin m3 su artışı yaşandığını belirtirken selde yaşamını yitirenleri görmezden geliyor. Artan su miktarına sevinen Bakan’ın bu sevinci enerji üretimiyle ilgili olduğu ise bölge halkına ve Irak ile Kuzey Suriye’ye karşı yürütülen su politikalarından anlaşılabiliyor. Geçtiğimiz günlerde Irak Su Kaynakları Bakanlığı Sözcüsü, Türkiye’den Dicle ve Fırat nehirleri aracılığıyla Irak’a gelen suya koydukları engelleri kaldırmasını istediklerini belirterek, Irak’ın saniyede 400 ila 500 metre küp suya ihtiyacı olduğunu bildirdi. Irak Su Kaynakları Bakanlığı Sözcüsü Xalid Şemal yaptığı açıklamada Irak’a gelen suyun engellenmesine ilişkin Türkiye’ye resmi bir yazı gönderdiklerini belirterek şunları söyledi. “Türkiye’nin inşa ettiği devasa barajlarda hapsedilen su, komşu ülkelere karşı bir silah olarak kullanıldığı biliniyor. Aynı şeyi Riha ve Amed’de Kürt çiftçilerine ve halka karşıda su bir baskı aracına dönüştürülmüş durumda.”
EKOLOJİ SERVİSİ