Anlamayan kaldı mı bilmiyorum. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan gitmek istemiyor. Ülkenin en “akil” adamı olarak ağırbaşlı, sabırlı ve sakin bir biçimde taşları yeniden karmayı planlıyor. Geçenlerde, bu yönde “dava” dediği Kemalizmle hesaplaşma adımlarından birini daha attı. Ayasofya’nın statüsünü değiştirdi. Üstelik de turizm gelirlerinin dibe çakılmakta olduğu bir dönemde yaptı bunu. Erdoğan böylelikle ne demek istedi dersiniz?
Gazetelerde yapılan yorumlara bakılırsa, Erdoğan, böylelikle Ali Babacan’ı ve de Davutoğlu’nu sıkıştırarak devre dışı bırakmayı ve böylelikle tabanındaki kan kaybını önlemeyi düşündü. Yorumlardan biri bu. Bir diğeri ise, Meral Akşener’in CHP’den farklılaşıp Ayasofya’yı ziyaret etmesinden yararlanıp, seçimlere İYİ Parti, MHP ve AKP olarak girmek. Bahçeli mesajı aldı ve tweetini attı. “Meral Hanım en iyisi eve dön’” çağrısını yaptı.
Kimbilir başka senaryolar da vardır belki “akil insan” Erdoğan’ın aklında. Bunları zaman içinde göreceğiz. Ama Ayasofya’nın sembolik anlamından gidersek bence Erdoğan’ın asıl yapmak istediği Kemalizmle mücadelenin tarihsel hattı üzerinden yeni bir ideolojik hat kurmak. Çünkü aslında Erdoğan AKP’yi çok özel koşullarda kurmuş ve başına geçmişti. Siyasi gücü ise İslami kesimin Kemalizm karşısındaki “mağduriyetleri”ne sahip çıkmasından geliyordu. Üstelik bu mağduriyetler, çoğu kılık, kıyafetle bağlantılı mağduriyetlerdi ve, hem seküler kesimler arasında ve hem de Avrupa’da da karşılık bulmuştu. Dünya ekonomik konjonktürünün desteği ve Derviş’in IMF programının da yardımıyla 2010’lara kadar iyi bir performans tutturabilmiş, iktidarda kalmayı başarabilmişti.
Ama günler geçti. Gülen’le yollar ayrıldı. Daha başkalarıyla da ayrıldı hoş ya, sonunda Erdoğan, hiç de yakın olmadığı halde MHP’ye ve onun temsil ettiği milliyetçiliğe sığındı. Yaptırdığı anayasa tam kendine uygundu ama atladığı bir şey vardı, iktidarda olmak için yüzde 50+1 oy oranına ihtiyaç vardı ve bu onu ittifaklara mecbur kıldı vs.
Şimdi Erdoğan’ın yeni bir söyleme ihtiyacı var. Öyle ki doğrudan İslami kesim içindeki en marjinallere kadar uzanabilecek olan ve “dava” dediği, İslami bir toplum kurmaktan, Osmanlıya kadar her şeyi içine alan, yeni sağ bir söylem. Bir başka ifadeyle söyleyecek olursam; sanırım Erdoğan’ın gönlünde yatan, sağ siyasi haritada milliyetçi, ümmetçi, Osmanlıcı bütün siyasi duygu ve düşünceleri harekete geçirerek Kemalizm karşısına yeniden dikilmek.
Dünkü konuşmasında daha önceki ayrımcı siyaset çizgisini biraz daha ileriye taşıyarak tüm muhalefeti “düşman” ilan etmesi bana bu yöndeki eğiliminin bir yansıması gibi göründü.
Erdoğan yeniden seçilmek istiyor. Yeniden seçilmek için bir hikayeye ihtiyaci var. Görünen o ki bu hikaye bu kez Kemalizm karşıtı bir hikaye olacak. Bunu başarabilir mi bilmiyorum. Ayasofya’dan hemen sonra gelen İstanbul Sözleşmesi konusunda nasıl bir yol izleyeceği bu bakımdan önemli. Bakalım kendi kızının da içinde olduğu KADEM’in tavrını kabullenip Sözlesme’ye sahip mi çıkacak yoksa ENSAR vakfı ve diğerlerinin taleplerini uygun bulup bu yolda yürümeye devam mı edecek?
Göreceğiz.