Bugün sizlerle hukukun aykırı koşullarda özgürlüğü belirleyiciliğine birkaç kareden bakmak istiyorum. Her bir yaşanan olayın akışında birlikteliğin belirleyiciliğine işaret etmek istiyorum; sizi, hepimizi içine almaya çabalayarak.
Birkaç dakika iç dünyanızda yolculuğa ne dersiniz. Yazıya esas her olay birbirine göre farklı önceliğe sahip, ortaklıklarını ise hedeflerinde ve süreçlerinde bulmak mümkün; mücadelenin kararlılığı, özgürlüğün meşruluğu.
Meşruluk için; hukukçular demokrasinin, toplumsal yaşamın ilkelerini, demokrasi mücadelesi ile kazanımları, kuralları, hakları öz alırken, yaşamı koruyanlar, özgür yaşamı hedefleyenler mücadelenin ve dayanışmanın, tüm süreçlerini örgütlülükle birlikte yürüterek meşruluğu yaşama geçirir, kazanımları çoğaltır, özgür ve eşit yaşam için sınırları zorlar. Hukukun ilkeleri de bu zorlamaların kazanımları ile yeniden belirlenir.
Bildiğiniz gibi AİHM bu ülkede yaşanan siyasetçilerin üzerinde yürütülen faşizmi, siyasilerin seçilmişlerin tutsak kılınmasını hukuka aykırı bulmuştu ve sevgili Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk halinin sona erdirilmesini karara bağlamıştı. Karar, kuralların ve demokrasinin işletildiği bir ülkede olsaydık ivedilikle Selahattin Demirtaş’ın ve diğer seçilmiş yoldaşlarımızın serbest bırakılması ile sonlanırdı. Oysa verilen talimatlarla Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder için hızlı bir ceza onaması ile uluslararası hukuk normları boşa düşürüldü, AİHM kararının süreçleri durduruldu, halkın iradesi bir kez daha tutsak kılındı. İrademizi özgürleştirecek dayanışmayı öremedik demek ki.
Bir diğer tutsak kadın yoldaşımız ise zindanda direniyor. Leyla Güven; kürt siyasetinin mor rengi, bu dönem seçilmiş ama zindanda tutulması sürdürülmekte olan bir kadın siyasetçi, siyasilere uygulanan tecritin sonlandırılması için 30 gündür açlık grevinde. Sevgili Leyla Güven özgürlük için çağrı yapıyor, kalıcı barışın önündeki önemli engellerden birinin siyasilere uygulanan tecrit olduğuna işaret ediyor. Pekçok siyasetçi ise farklı illerde bu direnişe destek oluyor, bir kısmı gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Dayanışmanın gücü özgür ve eşit yaşam koşullarına giden süreci de belirleyecek.
6 Aralık günü özgür ve eşit yaşamı baskılayan başka bir süreç GOP Adliyesi’nde 14. Asliye cezada devam etti. 14 Eylül günü 3. Havalimanı’nda on binlerce işçinin haklarını aramak için başlattıkları iş bırakma-direniş eyleminden beri tutuklu olarak tutulan 3. Havalimanı inşaat işçileri ve sendika temsilcileri günün sonunda tahliye edildi. İşçilerin yaşadıkları zulme isyan ettikleri 14 Eylül gününden beri zulüm devam ediyor. İnsan çalışma koşulları diye ortaya koydukları her şey daha da şiddetlenerek sürüyor.
Tahtakuruları ile soğuk, çamurlu yatakhanelerde yatmaya, saatlerce servis bekleyerek işe geç kaldıkları için yarım gün yevmiyeleri kesilmeye, kötü yenemez yemekleri yemeye, 2 ay, 3 ay ve daha fazla birikmiş ücretlerini alamadan çalışmaya, işten zorla çıkarılmaya, dahası ölmeye devam ediyorlar. Bizler tespit edilen 39 işçinin öldüğünü biliyorduk, bu sayı Gebze’de viyadük inşaatında ölen işçilerle 42 olmuştu. Bakanlık sayıyı 52 olarak açıkladı. Kimleri saydı bilinmez. Kimler bu sayıya dahil edilmedi onu da bilmiyoruz.
İşte bu ölüm ve zulüm sürecine karşı gelenler arasından örgütlü olanlar da seçilerek tutuklanmıştı.
Tutsak kılınan işçiler, sendika yöneticileri, onlara destek olan yakınları, bu mücadele ile dayanışmayı büyüten 3. Havalimanı işçileri dayanışma platformunun üyeleri; GOP Adliyesi’nde iki gün önce, meşru yaşam koşullarını savunmanın, emeği korumanın, faşizme karşı dayanışmanın, örgütlülüğün, sınıf mücadelesinin hukuku nasıl belirlediğini ve özgürleştirdiğini birlikte bir kez daha gösterdi. Baskıya ödün vermeden, faşizme, zulme karşı mücadelede varız, buradayız, var olmaya devam edeceğiz diye süren dayanışma 3 aylık esarete son verdi. Bugün 1 işçi arkadaş hariç tümü aramızda. Faşizmi mücadelenin meşru ve kararlı gücü, dayanışmanın örgütlülüğü yenecek. Yeniyor da…