Önce İstanbul sonra Antalya ve daha öncesinde de niceleri, ne oluyor? İnsanlar geçim sıkıntısından dolayı yaşamına son veriyor. İnsanlar intihara sürükleniyor. Sadece geçim sıkıntısı mı? Elbette bununla beraber birçok sorun var. Ekonomik kriz, geçinememe sıkıntısı, toplumsal bunalım, savaş hali ve insanların arasında dayanışmanın olmaması. Bunların hepsinin nedeni ise kapitalizm ve devlet sistemidir. Devletlerin halkı kendisine mecbur bırakan sistemi inşa etmesinin ürünüdür.
Devlet çarkı yalanla dönüyor
Aslında devletin izlediği mevcut düzen insanları ölüme sürüklüyor. Bunda en büyük pay ise AKP iktidarınındır. Halka bir verip vergilerle 10 mislini alan hükümet, halkın karın tokluğuna çalışmasına neden oluyor. Hatta halkın kazancının neredeyse 4’te 3’ünü kendi cebine indiren bir sistem geliştiren hükümet, zam ve vergilerle yoksul olan halkın daha da yoksullaşmasına neden oluyor. Bununla da yetinmiyor yaşanan vahşetin üstünü örmek için elbirliği ile çalışıyor. Hatta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, milletin meclisinde millette, intihar nedenleri çok açık olan Yetişkin kardeşlerin, geçim sıkıntısından dolayı yaşamını yitirmediğini söyleyecek kadar ileri gidiyor. İtibar peşine düşmüş gibi. Artık insanlar sadece ev kirasına, faturalara çalışır dururuma getirildiğini ise görmüyor.
Dayanışma ağına ihtiyaç var
Sosyal hayatı kalmayan yurttaşlar, sömürü çarkında dönmek için açlıkla büyük bir mücadele yürütüyor. Bu çarkta hayata tutunmak zorlaştığı gibi insanları ölüme kadar sürükleniyor. Peki toplumsal dinamikler ne yapıyor? Mesela kaç ölüm bekliyor? Kaç kişinin daha, ‘açım’ diyerek intihar etmesini veya kaç kişinin daha ‘geçinemiyorum, iş istiyorum’ diyerek kendini ateşe vermesini bekliyor? Açıklanan son rakamlara göre 7 milyon yurttaş işsiz. Durumun vahametini başka hangi rakam açıklayabilir. Peki buradan çıkış yolu toplumsal dayanışma, toplumsal dinamiklerin bir araya gelerek örgütlenmesi ve kominal yaşamı savunma değil mi? Burada görev sadece yurttaşa değil topluma ve siyasilere de görev düşüyor. Böyle gelişecek bir dayanışma ağının dünyayı ve insanlığı çürüten kapitalist düzene karşı ciddi anlamda bir tokat olacağını söylemek çok da absürt gelmemeli.
İnsanlığımızı kazanmalıyız
Geçim sıkıntısından dolayı 5 Kasım’da İstanbul Fatih’teki evlerinde yaşamlarına son veren ve yoksulluktan dolayı daha toprağa bile verilemeyen 4 kişi (Yetişkin kardeşler) ve Antalya’da geçim sıkıntısı çeken Selim Şimşek, kendisiyle birlikte 2 çocuğunun ve eşinin yaşamına son verdi. Bu ölümlere sessiz kalmak insanlığa büyük kötülük olur. Yanı başımızda açlıktan dolayı ölüme sürüklenen kapı komşumuzun yaşamını çalan sisteme karşı sessizlik ancak toplumsal çürümeyle açıklanabilir. Bu sessizlik aynı zamanda ölüme ortak olmak anlamına gelir. Peki hangi ara bu kadar insanlıktan vazgeçtik.
Başka bir ülkede böyle bir ölüm yaşanmış olsaydı halk ayaklanması olmaz mıydı? Biz ise oturduğumuz yerde üzülüyor, izlediğimize bir film karesi gibi davranıyor, sahne geçince hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bir sonraki sahne de yine aynı şekilde devam ediyoruz. Peki bu döngüye ve sisteme boyun eğmek değil mi? Türkiye’de artık insanlığın artık devlet eliyle yok edildiğini görmekte fayda var. Ya insanlığımızı kazanacağız, bir kişinin daha ölümü tercih etmesinin önüne geçecek yaşamı inşa edeceğiz, ya da kölelik sistemine teslim olacağız. Tercih bizim.
10 yılda 29 bin intihar!
Son günlerde yaşanan intiharlara dikkat çeken konuyu haberleştirme konusunda uyarılarda bulunan Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu, İntihar ve Medya Sorumluluğu başlığı ile 51. Ulusal Psikiyatri Kongresi’nde 2015’te yaptığı basın açıklamasının metnini tekrar paylaştı. Doç. Dr. Mehmet Yumru imzalı metinde çarpıcı verilere de yer alıyor.
Yazıdan bazı alıntılar yaptık. “İntihar, her yıl 800 binden fazla kişinin yaşamını yitirmesine yol açan çok önemli bir halk sağlığı sorunudur. Ülkemizde son 10 yılda yaklaşık 29 bin kişi intihar sonucu hayatını yitirmiştir. Bu rakamın yüzde 27’sini kadınlar, yüzde 73’ünü ise erkekler oluşturmaktadır. Tüm intiharların yaklaşık yüzde 25’i 15-24 yaş arasında gerçekleşmektedir. Dünya üzerinde tüm ölümlerin yüzde 1.8’i intihar sonucunda gerçekleşmektedir. İntihar oranı ülkemizde son 40 yılda yüzde 50 artış göstermiştir.”
Medyada intihar vakalarının tüm detaylarıyla, dramatize edilerek, görsel öğeler eşliğinde sunulması, intihara eğilimli insan üzerinde olumsuz etkiler yarattığına dikkat çekilen metinde şu bilgiler paylaşıldı: “Medya intihar haberi yapmadan önce azami çekinceyi göstermeli ve haber yapılacaksa; yalnız gerekli bilgilerle yetinilmeli, yönteme değinilmemeli, en basit ve yoksun bilgilerle, ayrıntılara değinilmeden haber yapılmalı, intihar davranışına yönelik alternatifler vurgulanmalı ve intihar hiçbir zaman yüceltilmemelidir.”
Uyarılarda bulunan yazının tam metnine şu adresten ulaşabilirsiniz: www.psikiyatri.org.tr/2090/intiharla-ilgili-haberler-ve-paylasilmasi