Çok uzatmadan bugün AKP-MHP ve işbirlikçilerinin esir kampı zulumxanelerinde hem Hitler’in faşist saldırıları altında politik tutsaklar olarak; üç aydır (uyduruk) mahkemelerine çıkmıyoruz ve aile, telefon, milletvekili görüşmelerini yapmıyoruz. Birey olmanın, insan olmanın, toplum olmanın kolektif haklara sahip olmanın (Kürt ve kadın) gereği olarak, var olmayı imha eden saldırılara karşı direniyoruz.
Direnenler özgürdür; çünkü faşist rejimin nefes alınan her yere yaydırdığı İmralı tecrit koşullarından Kürt Halk Önderi’yle aynı koşullarda yaşıyoruz. Talebimiz “Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm.” Bu aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleştirilmesi ve onur kazanması demektir.
Buna karşı faşist rejimin uygulamaları 30 yıldan fazladır zulumxanelerde zorla alıkonulanlar da dahil (DAİŞ uygulaması) binlerce politik tutsağın olduğunu bilmeyen yoktur. Yine TC’nin taraf olduğu sözleşme ve metinlerde “üst sınır 25 yıl ile umut hakkının korunması” toplumla bütünleşmedikleri, suç işleyebilecekleri gösteriliyor.
İç ve dış zulumxanelerde AKP-MHP faşizmin başı Erdoğan-Bahçeli kendilerini ve işbirlikçilerini “toplumla bütünleşmiş” sayıyorlar. Kürt kadın tüm demokratik farklılıklara düşmanlığı bütünleşme diyorsa, “normalleşme” ile neyi kastettiğini tahmin etmek zor değil.
“Bütünleşme” dedikleri yani suç işleme ile bütünleşmeleri, umudun dahi zorla alıkoymayı teyit eden insanlığa karşı işledikleri suçları teyit eden deliller;
-Faşizmin her gün Kurdistan dağlarına kimyasal kullanarak insanlığı yok etmesi, mesleki, etik gereği bulgularını ifade edenleri, kimyasal silah kullanılan alanlarda inceleme yapılmasını, kullananlar hakkında suç duyurusunda bulunanların yargılanması, (Eğer kullanmıyorlarsa neden uluslararası inceleme heyetine izin vermiyorlar) kullandıklarını teyit etmeleri
-Cizre, Sûr, Nisêbin, Şirnex, Gewer… yerleşim alanlarını boş bırakılmasın düsturuyla insan uzuvlarını molozlara karıştırılmasını (Siyonizme öncülük) ağır silahlarla havadan karadan bombaladığı savaş alanından çıkan çocukları “üzerinde antimon elementi bulgularına rastlandığı” gerekçesiyle işkence, zulümle idamla hüküm kurup zulumxaneye kapatması, buna karşı çıkanları, Kürt baro başkanını katletmesi
-Her gün PKK’li gerillalar için “Kafalarını ezeceğiz, param parça edeceğiz” diyerek savaş suçu işledikleri, Cenevre savaş hukukuna askıya aldıkları, cenazeye saygıyı suç saymalarını, cenazeleri mezarlıklardan kaçırıp, yol kaldırımlarının altına koyması, hiçbir dinin, inancın kabul etmediği bu vahşetle övünmesi
-Kurdistan’da her gün kaza süsü vererek polis-asker araçları altında sokaklarda onlarca Kürt çocuk-yaşlıyı katletmesi
-Üniformalı erkek devlet şiddetini Kürt kadınları üzerinde özel savaş politikası olarak yürütmesi
-Esir kampı zulumxanelerine S, Y tipi de ekleyerek tabuthaneleri yedi kat yerin dibine gömmeleri
-Alınlarına kazıdıkları utanç abidesi kayyımları seçilen Kürtlerin yerine ataması
-Savaş bir halk sağlığı sorunudur diyen hekimleri, “Bu suça ortak olmayacağız” diyen akademisyenleri yargılaması
-DAİŞ gibi hiçbir sözcüğün tarif edemediği soykırımcılığa karşı direnip ezilenlere, saldırı altında olanlara ilham kaynağı Şengal, Rojava’yı her gün bombalaması, suikast düzenlemesi, DAİŞ’in yerine geçmesi
-Ağır hasta tutsaklara son nefesine kadar zulumxanede tutup, hastalıklarını suikaste dönüştürüp katletmesi
-Toplum düşmanlığını OHAL, polis-asker, çete, paramiliter güçlerin darbeleri eşliğinde KHK’lerle de fermanları ilan etmesi
-Kadına yönelik her türlü şiddeti, katliamı cezasız bırakarak jinosit uygulaması, İstanbul Sözleşmesi’nden tek diktatör olarak çekilmesi, kadın kazanımlarına el koyması
-Gezi, Kobanê, TJA, DEM, genellikle sol sosyalist… demokratik yapıları kumpas davalarıyla toplumu sürekli tehdit etmesi, devlet terörünü kalıcılaştırması, dış zulumxanesindekilere, özgürmüş gibi zulümle bütünleşmelerini, normalleştirmesine kazandırması, “ana muhalefeti” de buna çekme çabası
-Mafya, çete, uyuşturucu baronları, katil, taciz tecavüzlerle, tarikat, cemaat (Fethullah yerine koyarak) Ergenekoncularla devlet terörünü bütünleştirici, ölümsüzleşen arşive dönüştürmesi
-Savaşa bütçe yağdırarak ülkenin bebelerini sağlıksız, barınaksız, korumasız, açlığa mahkûm etmesi, yaşlıları, engellileri, emeklileri ezmesi
-Cumartesi Anneleri, Barış Anneleri, Emine Şenyaşar ananın adalet barış arayışlarına saldırması
-Roboski Katliamı’yla 50 kiloluk çocukların üzerine 1 tonluk bomba yağdırması, yapanları yargılamaması, düğmeye basma emirini verenin tek adam olduğunu ilan etmesi
-Gerçeği gizlemeyen gazetecilere, direnişçilere, yüzlerce yıllık hapisle yargılaması, bu katliamları onaylayan yandaş kalemşörlerini ödüllendirmesi
-AKP-MHP devlet terörüne karşı direnen Kurdistan, Türkiye dinamiklerini İmralı mutlak tecrit vahşetine dahil etmesi, bu rejimle jinosid, jenosid uygulaması
AKP-MHP işbirlikçilerinin tek adam rejimi, bu vahşetlere toplumla bütünleşme diyorsa, kendini yönetmenin, dayanışmanın erdemliliğini elden bırakmayanları zulumxanelere kapatıldığını söylemeye gerek var mı? Neden bu vahşetle bütünleşmediklerini?
Peki yok etme, şiddet uygulama tekelini elinde bulunduran katil ulus devlet yapılanmasının (tek cins+dil+millet+din+ulus) toplumun bütünleşmesine düşman olduğunu söylemeye gerek normalleşme de bütünleşme de dediği kan, gözyaşı, imha yoksulluk olduğunu söylemeye hiç gerek yok.
Söylemeye değil direnmeye ihtiyaç olduğunu hiç bu kadar ortaya çıkmamıştır. Tek adam rejimiyle değil toplumu rehin alan mutlak tecride karşı demokratik cumhuriyetin inşası için bütünleşmeye ihtiyaç olduğunu CHP’ye söylemeye gerek var mı?
Barışın öncüsü Öcalan’la tüm toplumu mutlak tecrit rejimine mahkûm eden tek adamın demokratik cumhuriyetten nefret ettiğini söylemeye gerek var mı? Ve düşman olarak gördüğünü söylemeye gerek yok, çünkü ayan beyan ortadadır. Bugünkü faşist anayasa bile bunu kabul etmezken AKP-MHP’nin asıl hedefinin bundan daha vahşi bir anayasayı hedeflediğini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Başa dönersek “Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm” için herkesi dayanışmaya ve bu suç delilleriyle yaşamayı reddetmeye davet ediyoruz!
————————-
*Bu yazı, tutsakların görüş ve mahkemelere çıkmama eylemini sonlandırmasından önce kaleme alınmıştır!