4 Kürt kentinde 5 çocuk, aralarında uzman çavuşların da olduğu erkeklerce tacize ve tecavüze uğradı. Kürt kentlerinde sistematik uygulanan cinsel saldırıların amacı ne? Verilerin yer aldığı dosyamızda, kadınlar anlattı
Nevin Cerav
İHD İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu’nun 2018 raporuna göre, Türkiye’de cinsel suçların yüzde 46’sı çocuklara karşı işleniyor. Dünya sıralamasına baktığımızda ise Türkiye çocuğun cinsel istismarında ilk 3’ün içerisinde yer alıyor. İktidarın 2014 yılından beri yasalaştırmak için uğraştığı istismarı meşrulaştıracak olan ‘evlilik yoluyla tecavüzcüye af’ tasarısı ise kadın örgütlerinin mücadelesiyle bir kenarda şimdilik duruyor. Fakat çocuğun cinsel istismarını meşrulaştıran uygulamalar ile söylemlerin iktidar ve kurumları tarafından dile getirilmesi dahi kadın ve çocuklara yönelik taciz ve tecavüz suçlarını arttırmaya yetiyor. Yanı sıra bu söylemler sadece erkekleri kadın ve çocuklara yönelik suç işlemeye teşvik etmiyor. Bağımsız olması ve yasalara uygun kararlar alması gereken yargı da iktidarın söylemlerine göre hareket ediyor. Taciz ve tecavüz suçluları ya serbest bırakılıyor ya da ‘iyi hal’ ve ‘tahrik’ gibi gerekçelerle ceza indirimleriyle ödüllendiriliyor.
5 Kürt kentinde istismar
Geride bıraktığımız haftada 4 ayrı kentte 5 çocuğa cinsel saldırı gerçekleşti. Önce Şırnak’ın Beşiri ve İdil ilçelerinde, hemen ardından Batman, Ağrı ve Antep’te gerçekleştirilen saldırılarda faillerden 2’si devletin uzman çavuşlarıydı.
Çocuğa ilk cinsel istismar olayı Şırnak’ta gerçekleşti. 1. Jandarma Komando Tugayı’nda görevli Uzman Çavuş Alparslan Akbudak, 13 yaşındaki çocuğa cinsel tacizde bulundu. Toplumda büyük tepkiye neden olan olayda uzman çavuş gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. Şırnak Valiliği olayla ilgili yaptığı açıklamada, uzman çavuşun alkollü olduğunu söyleyerek fail Akbudak’ı savundu.
Bu olay daha soğumadan bu kez Şırnak’ın İdil ilçesinde 40-50 yaşlarında B.B. isimli erkeğin 12 yaşında olan bir çocuğa cinsel istismar girişiminde bulunduğu çıktı ortaya. Çocuğa belli aralıklarla bir kaç kez ısrarlı takipte bulunduğu öğrenilen fail B.B., ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.
Düğmeye basılmış gibi iki gün içerisinde art arda yaşanan saldırı haberlerinden bir diğeri de Ağrı’dan geldi. Bir sivil toplum kuruluşunun Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yaptığı iddia edilen AKP’ye yakın Nizamettin Şahin isimli erkeğin, 13 yaşındaki çocuğu istismar ettiği öğrenildi. Tepkiler üzerine gözaltına alınan Nizamettin Şahin, nitelikli cinsel istismar suçundan tutuklandı.
Antep’te ise ismi öğrenilmeyen bir erkeğin yanına çağırdığı çocuğu istismar ettiği görüntüler sosyal medyada yayınlandı. Görüntüler yayılınca ve tepkiler dinmeyince fail erkeğin kimliğinin tespit edilerek hakkında işlem başlatıldığı açıklandı.
Uzman çavuş korundu
Batman’ın Beşiri ilçesinin bir köyünde ise Musa O. isimli bir uzman çavuşun haziran ayında İ.P. isimli çocuğa tecavüz ettiği, İzmir’e kaçırdığı, 20 gün alıkoyduğu haberi düştü gündeme. Aile kararlılıkla çocuğunun peşine düşünce fail Musa O. çocuğu geri getiriyor. Fakat aile defalarca şikayet etmesine rağmen uzman çavuş elini kolunu sallayarak serbestçe gezmeye devam ediyor. Çünkü ne jandarma ne de savcılık ailenin şikayetlerini işleme koyuyor. Yaşadığı travma ve uzman çavuşun tehditlerine dayanamayan İ.P. yaşamına son vermek için silahla kendisini vuruyor ve halen hastanede ölüm kalım mücadelesi veriyor. Olayın duyulmasının ardından gözaltına alınan uzman çavuş Musa O., adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. İ.P.’nin tecavüze uğramasını, kaçırılıp tehdit edilmesini umursamayan yargı, faili tutuklamak istemiyor.
Polisten eylemlere engel
Aynı hafta içerisinde çocuklara yapılan cinsel saldırılara karşı başta kadınlar olmak üzere Şırnak’tan Ağrı’ya, Dersim’den İzmir’e kadar eylemler yapıldı. Bu eylemlerin çoğuna polis engel olmak için her şeyi yaptı. HDP Batman Milletvekili Feleknas Uca, “Dün Şırnak bugün neden Batman? Herkesin buna ses çıkarması gerekiyor” diyerek, iktidar tarafından kaldırılmak istenen İstanbul Sözleşmesi’ne dikkat çekti. Uca, “Bu yasanın ortadan kaldırılması durumunda kadınların savunmasız bırakılacağının en net göstergesi Şırnak ve Batman’dır. Daha 15 gün önce bir genç kadın daha istismara maruz bırakıldı. Fail ise serbest bırakıldı. Bugün de bu politika devam ediyor” açıklamasını yaptı.
İktidar failler aracılığıyla otoritesini koruyor
HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit: Kadın ve çocuklara yönelik taciz ve tecavüzlerin bir devlet politikası olduğu kadın örgütleri tarafından dile getiriliyor. Özellikle Kürt kentlerinde gerçekleştirilen cinsel saldırıların arkasında ayrıca ırkçı ve ayrımcı politikaların yattığı da defalarca kez HDP’li siyasetçiler tarafından vurgulandı. Kadın ve çocuklara yönelik yaygınlaştırılan cinsel saldırıları Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’e sorduk. Koçyiğit, özelde Kürt kentlerinde genelde ise Türkiye’de, hükümet görevlilerinin artık açıktan ve fütursuzca savunduğu taciz ve tecavüzlerin arkasındaki politikaları tane tane anlattı.
‘Halk savunmasız bırakıldı’
Kürtlere yönelik saldırıların AKP iktidarı öncesinde de bir devlet politikası olarak uygulandığını söyleyerek konuşmasına başlayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, AKP iktidarında da bu saldırıların özellikle 7 Haziran 2015 tarihinden itibaren hız kazandığını hatırlatıyor. Şöyle diyor Koçyiğit: “90’lı yıllardan bu yana işkenceler, gözaltında taciz ve tecavüzler, devletin kolluk güçleri ve korucuların istismar vakalarına çokça tanıklık ettik. Bu 2000’li yıllarda nispeten azalmıştı ama 7 Haziran 2015’te AKP’nin iktidardan düşmesiyle yeni bir süreç başlatıldı. O günden bugüne biz bölge illerinde her gün, her konuda geriye gidişi yaşıyoruz. Kürdistan’daki toplumsal doku tahrip edildi. Özellikle ablukalar sırasında kentlerde çok büyük tahribatlar yaratıldı, büyük nüfus hareketleri, göçler yaşandı. En önemlisi de 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL’le bölgedeki dernek, sivil toplum örgütleri ve kadın kurumları kapatıldı ve bölgedeki halk tamamen savunmasız bırakıldı.”
‘İktidar failin yanında’
Bölgenin en dinamik ve en yaygın örgütlenmesine sahip olan HDP’nin saldırı altında olmasına, üye ve yöneticilerinin tutuklanmasına da vurgu yapan Koçyiğit, yanı sıra devletin kolluk güçlerinin bölgede güçlü şekilde konumlandırılarak, toplumun büyük bir baskı altına alındığına işaret ediyor. “Özellikle devletin kolluk güçleri kendilerine getirilen cezasızlık politikalarıyla serbestçe hareket ediyor” diyen Koçyiğit, “‘Nasıl olsa yaptığıma ceza verilmeyecek, üstü kapatılacak. Korunup kollanacağım’ algısıyla hareket eden kolluk güçleri saldırılarını rahatça pratiğe döküyor. Bu da özellikle bölge illerinde çocuklara ve kadınlara yönelik taciz ve tecavüz olaylarının yaygınlaşmasına neden oluyor” tespitinde bulunuyor. İktidarın hiçbir zaman çocuğun, ailenin yanında durmayan, failin yanında duran, devleti, gücü ve otoriteyi koruyan bir anlayışla hareket ettiğini ifade eden Koçyiğit, bu anlayışın da failleri cesaretlendirdiğini söylüyor.
Uyuşturucu yaygınlaştırıldı
Koçyiğit, iktidarın Kürtlere yönelik özel politikalar geliştirdiğinin altını çizerek, şu değerlendirmede bulunuyor: “Çünkü çok uzun süredir Kürt siyasal hareketini tasfiye etmeye dönük bir yaklaşım var. Toplumsal, kültürel, politik anlamda Kürtlerin bütün kazanımlarını geriye itmeye yönelik diline, kültürüne yerleşim yerlerine, tarihi mekanlarına çok ciddi bir saldırı olduğunu görüyoruz. Bu saldırının bir ayağı da toplumsal çürütme yaratmak, toplumu değer yargılarından arındırmak için kadın ve çocuklar üzerinden bir geleceksizleştirme yaratılmak istenmesi.” Kürt kentlerinde çocuklara ve kadınlara yönelik saldırıların sadece cinsel saldırılarla sınırlı olmadığını da dile getiren Koçyiğit, şu bilgileri veriyor: “Bölge illerinde çocuklara istismarın dışında madde bağımlılığının da yaygınlaştırıldığını görüyoruz. Bölgede yaşayan bir milletvekili olarak bir ilden başka bir ile giderken onlarca kontrol noktasından geçiyoruz ve çoğu zaman sıkıntı yaşıyoruz. Peki, nasıl oluyor da bu uyuşturucu maddeler kentlere, çocuklara bu kadar yaygın şekilde ulaşabiliyor?”
Öğrenci yurtları ablukada
Kürt kentlerinde önemli bir uygulamaya da dikkat çeken vekil Koçyiğit, karakolların, özel harekat mensuplarının kaldıkları yerlerin genellikle öğrenci yurtlarının yakınında olduğunu söylüyor. Bunun bir tesadüf olmadığının altını çizen Koçyiğit, kadın ve çocuklara yönelik taciz ve tecavüzlerin de münferit olmadığını üzerine basarak ifade ediyor. Şöyle diyor: “Bütün bu uygulamalar toplumu düşürmeye, çürütmeye yönelik bir yaklaşımdır. Bu uygulamalar sistematiktir. Tabii ki bu uygulamaları bölgede birden fazla yansıması var. Birincisi, toplumda çok ciddi bir güvensizlik gelişti. Geçmişte mahallelerde, ilçelerde farklı ideolojilerden, farklı yapılardan insanlar oturmasına rağmen her zaman komşuluk, insanlık, dayanışma her ideolojiden çok daha öncelikliydi. İnsanlar birbirlerine zor günlerinde yardım eder, birbirlerine güvenirlerdi. Ama bugüne baktığımızda toplumda insanların ‘biz ve onlar’ olarak ayrıştırıldığını görüyoruz.”
Toplumda büyük bir öfke var
Şırnak ve Batman’da çocuklara yapılan cinsel saldırılara karşı birçok bölgede çok ciddi bir öfke olduğunu ve buna karşı sokağa çıkıldığını söyleyen Koçyiğit, “Aleni bir şekilde çocuklara saldırılması sisteme karşı çok ciddi bir öfke yarattı toplumda. İstismar failini ön kapıdan alıp arka kapıdan bırakan hükümete tepki gösteriyor insanlar. Tepki gösterilmesine dahi tahammül edemeyen iktidar gazla, copla halka saldırabiliyor. Bütün bunların yarattığı ayrı bir öfke de birikiyor toplumda” ifadelerini kullanıyor.
‘Ama’sız, fakat’sız mücadele’
Koçyiğit, bu tespitlerinin ardından topluma ve özellikle de kadınlara çağrıda bulunuyor. Sözlerine, AKP iktidarının İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmak istemesine dikkat çekerek başlayan Koçyiğit, “AKP İstanbul Sözleşmesi’nin, 6284 sayılı yasanın gereklerini yerine getirmeyerek, çocukların istismar edilmesine göz yumarak, Ensar’daki tecavüzlerin üstünü kapatarak aslında nasıl bir hükümet olduğunu hepimize çok açık ve çok net gösteriyor. Buna karşı hepimizin topyekün mücadele etmesi gerekiyor. Bu eril, devletçi, militarist, milliyetçi ve cinsiyetçi iktidarın karşısında direnmemiz gerekiyor. Çünkü yaşamımız, özgürlüğümüz ve eşitliğimiz ancak ve ancak bu direniş ile gerçekleşebilir. Ben bütün kadınları bu mücadelede saf tutmaya, ama’sız, fakat’sız yer almaya davet ediyorum. İdeolojik aidiyete göre davranmadan sadece kadınlık kimliğinde buluşabilir ve bu cinsiyetçi düzenle hep beraber mücadele edebiliriz” diyerek sözlerini bitiriyor.
Bir yılda 782 cinsel saldırı
Urfa Barosu Çocuk Hakları Komisyonu’nun yayınladığı bir rapor, Kürt kentlerinde çocuklara yönelik istismarın korkunç boyutlarını gözler önüne serdi. Baro raporunda, 2019 yılında Urfa’da 733’ü çocuk 782 kişinin cinsel saldırı ve istismara maruz bırakıldığını açıkladı. Baroda görevli avukat Melis Can Güneş ise çocuklara yönelik taciz ve tecavüz davalarındaki cezasızlığa dikkat çekerek, “‘Ben Müslümanım, asla böyle bir şey yapmam’ diyenler tahliye ediliyor” dedi.
Baro ayrıca, cinsel saldırıya uğrayan 733 çocuğun 4 ila 18 yaş aralığında olduğunu, 570’inin kız çocuğu, 163’ünün ise oğlan çocuğu olduğunu belirtti. Aynı dönemde, 18 ila 25 yaş aralığındaki 44 kadın ve iki erkeğin, 25 yaş üstü 3 kişinin ise tecavüze uğradığını aktardı. Bu veriler de buzdağının sadece görünen yüzü.
AKP tecavüzü yasalaştırmak istiyor
Kadın ve çocuklara yönelik taciz ve tecavüz vakaları özellikle AKP iktidarının 2014 yılından bu yana gündeme getirdiği “istismarcılara af” yasa tasarısının konuşulmasıyla daha da yükselmeye başladı. Kadın örgütleri ile sivil toplum kuruluşlarının verilerine göre; çocuklara yönelik cinsel istismar son 7 yılda yüzde 700 oranında arttı. AKP ve MHP’nin ortaklığında hazırlanan ve Meclis’ten geçirilmek için fırsat kollanan “istismarcıya af” tasarısı sadece kadınlardan değil toplumun her kesiminden tepki görüyor. “İstismarcıya af” tasarısına karşı birkaç hafta önce 279 kadın örgütü ile 96 destekçi kurum açıklama yaptı. TCK 103 Çocuk Cinsel İstismarına Karşı Kadın Platformu ismiyle açıklama yapan kadınlar, çocuk istismarı faillerine evlilikle af tasarısını Meclis’ten geçirmeyeceklerini söyleyerek tasarının tamamen gündemden çıkarılması konusunda iktidarı uyardı.
Yarın: 90’lı yıllarda Kürt kentlerinde bir devlet politikası; tecavüz. Eren Keskin anlattı