Toplumun çürüdüğünü görmek o kadar zor mu dersiniz?
Son yıllarda zengini daha zengin yoksulu daha yoksul hale getiren gelir dağılımındaki bozulma yoksulların isyan etmesiyle karşılanmış olsaydı, toplum için yeni yollar bulunurdu belki de. Ama olmuyor. Yoksulların bir türlü biat kültüründen kopamaması, bırakın yeni yollar bulmayı, var olanların da önünü kapatarak toplumu içten içe çürümeye zorluyor.
Bunun anlamı şu: bu toplum belki sokaklara dökülüp isyan etmiyor etmesine ama yaşadığı zorlukları içine gömerek bir tür negatif enerji biriktiriyor. Bu nedenle de modern bir toplumun eşit bireyleri gibi bir zihin dünyasına erişemiyor. Aksine toplum hayatının, birlikte yaşamanın kurallarını bulmak yerine, çarpık da olsa var olan kuralları ters yüz ediyor. Onun için bakın şehirlerimize, modern şehirlerin yaşam ritmini görebiliyor musunuz? Göremezsiniz!
Geçilmeyen yerden geçen, çarpınca özür dilemek yerine kabadayılık yapan, yere çöp atan, herhangi bir düzenleme yayınlandığında anında onu nasıl deleceğini düşünen, kısaca kuralları eğip bükerek yaşayan bir insan kalabalığı değil miyiz biz? Liberallerin o çok sevdiği terimle “vatandaş” ya da “yurttaş” olamamış bir toplum değil miyiz? Bence öyleyiz!
Bırakın farklı kimliklerin kendi farklılıklarını yaşamak istediklerinin karşılandığı bir demokrasi olmayı ama insanca yaşayabileceği bir geliri elde etmenin bile imkânsız hale geldiği bu ülkede insan şaşırıyor bu sessizliğe. Sokaklarda, işyerlerinde, kamu kurumlarında insanlar birbirlerinin üzerlerine çıkarak var olmaya çalışırlarken, kendilerini böyle yaşamaya mahkûm eden, ya da onları bu dertlerden kurtaracaklarını söyleyip de bir şey yapmayan siyasiler karşısında sessizler.
İşte toplumsal çürüme böyle bir şey.
Tarih kitaplarında yazar ki en çok kral kellesi kesmiş millet İngilizlerdir diye. Sebebi de kralların ikide bir yüksek vergiler salmaları. Yüksek vergilerle yoksullaşan halk çareyi isyan etmekte bulur ve kralları derdest edermiş. Gençlik yıllarımda meraklanıp da bu iş bizde nasıl olurmuş diye anlamaya çalışınca şöyle bir sonuçla karşılaşmıştım: bizde padişah vergi salınca halk dağlara kaçarmış. Batı ile Doğu arasındaki farklardan biri de belki de bu tarihsel geçmiştir, kimbilir.
Bugünden bakınca tarihte toplumun çürümekte oluşu karşısında dağlara kaçmak bile yeni yollar anlamına geliyordu belki de. Şimdi ise dağlara kaçmak bile pek mümkün değil. Onun için günümüz Türkiye toplumunun çürüyüşü bugün düne göre çok daha ciddi.
Ama burada büyük bir negatif enerji yok mu dersiniz? Evet var. Ama bu negatif enerjiyi pozitif enerjiye dönüştürecek siyasi bir vizyon yok. Çıkıp da insanlara çürüyen sizin hayatlarınızdır, çocuklarınızın hayatlarıdır ve aslında hiçbirimiz de bunu hak etmiyoruz diyen bir ses yok etrafta. Her kim olursan ol kendini yalnız, çaresiz, onuru kırılmış hissediyorsan gel bu çürümeye dur diyelim diyen bir ses yok etrafta. Bu cümleleri belki de “henüz” diyerek bitirmeliydim. Henüz yok! Ama olacak! Bir gün mutlaka!