“Tanrı Dağı kadar Türk’tü bunlar/Hira Dağı kadar Müslüman”/Ve de kanlı bıçaklı düşman/ Gökler ışıyordu yer yer/Ortalık ala şafaktı…
Enver Gökçe
Bayram tatiliyle birlikte bütün yollar Trabzon’da kesişti. E. İmamoğlu’nun Trabzon’a ayak basmasıyla AKP kuvvetleri ön almak için Süleyman Soylu başta olmak üzere Trabzon’a gittiler. Trabzon’da CHP’nin tabanı az olmasına rağmen E. İmamoğlu çok kalabalık bir miting yaptı… Süleyman Soylu protesto edildi. AKP kendi kalesi olarak gördüğü Trabzon’da çok sayıda gol gördü… E. İmamoğlu’nun Trabzonlu olması nedeniyle Pontus (Rum) bağlantısı kurma çabası AKP’nin ırkçı DNA kodlarının çözümü açısından bizlere önemli veriler ortaya çıkardı. AKP’nin fikrî ve fiili yöneticilerinden biri olan Nurettin Canikli (ki kendisinin, Rabia Vatan cinayetindeki tutumunu ibretle izliyoruz), çete lideri Topal Osman’ın mirasına sahip çıkarak “Topal Osman Ağa’nın Kurtuluş Savaşı döneminde Pontuslulara karşı, bu bölgeyi Pontuslulaştırmak isteyenlere karşı verdiği mücadelenin benzerini şu anda yine biz torunları tarafından verilmesiyle karşı karşıyayız. O zaman Topal Osman Ağa hangi amaçla kime karşı bu mücadeleyi vermişse şimdi de aynı hain projeyi hayata geçirmek isteyenlere karşı o projeyi inşallah biz akamete uğratmak için Giresunlular olarak bu çalışmayı sürdüreceğiz” deyiverdi.
Topal Osman kimdir: Çetecidir, katildir, Koçgiri’de Alevilere, Alevi Kürtlere soykırım yapandır, Trabzon çevresinde Rum ve Ermeni sivilleri katledip mallarını yağmalayandır. Rum komşularının öldürülmesine karşı çıkan Türkleri öldürendir. TKP lideri Mustafa Suphi ile birlikte on beş komünisti Karadeniz’de boğdurtan Kayıkçılar Kahyası Yahya’nın da içinde bulunduğu çetenin reisidir. Sayısız kirli operasyonlar sayesinde, Çankaya Köşkü’nün koruma taburunun komutanıdır. TBMM’de Lozan anlaşmasına muhalefeti nedeniyle Trabzon vekili Ali Şükrü Bey’i öldürdükten sonra hakkında yakalama kararı çıkarılınca Çankaya Köşkü’ne baskın yapandır. Birçok karanlık olayın kara kutusu olarak artık zapt edilemez hal aldığı için kafası kesilerek Ulus Meydanı’nda üç gün cesedi teşhir edilendir. Topal Osman’da cisimleşen karanlık politik kimlik AKP-MHP koalisyonun genetik kodunu oluşturan kimliktir.
Komünist, Alevi, Kürt, Rum, Ermeni ve her türden muhaliflere karşı düşmanlık, “gayrı nizami harp” taktikleriyle yoğrulmuş militarizm AKP-MHP’nin DNA diziliminde başat özelliktir. Rumlara karşı 6-7 Eylül’ü tezgahlayan Menderes-Turancı ortaklığı Topal Osman’a itibarını iade eden 12 Eylül darbecilerinin fikri temelini oluşturur. Tıpkı, Yusuf Akçura’nın Üç Tarz-ı Siyaset’i yazdığı günlerde, Abdülhamit’in adem-i merkeziyetçilik ve İslamcılık’ı tükettikten sonra, İttihat Terakki’nin elinde milliyetçilikten başka bir seçenek kalmamış olması gibi; AKP, kendisiyle birlikte ülkeyi çökertirken yine kala kala ırkçı Türkçülükle baş başa kaldı. AKP, liberal muhafazakarlığının ya da adem-i merkeziyetçiliğinin mezar taşında bir daha duymak istemediği sözcük olan ‘yetmez ama evet’ yazıyor.
Osmanlı’yı yeniden kurma hayalleri, her ne kadar Payitaht-Abdülhamit dizi filmiyle sanal olarak sürüyorsa da, aslında başlamadan bitti, İslam birliği fikri Mavi Marmara için alınan yirmi milyon dolar karşılığı İsrail’le dostlukla sona erdi. Geriye kalan milliyetçilik Kürt’ün dilini yasaklamak, Alevinin inancını asimile etmek ve bir avuç kalan azınlıklara düşmanlık biçiminde sürüyor. N. Canikli’nin süzme ırkçı dili AKP’nin, MHP’nin bile ne kadar sağına düştüğünü gösteriyor.
Canikli, İmamoğlu’na “Bir defa gerçekten ruhunun, kalbinin, beyninin Türk milleti için çarptığını, tüm her şeyiyle bu millete ait olduğunu ispat etmen gerekiyor. Yoksa o göreve gelemezsin, bu millet elbette o göreve gelmene müsaade etmez” diyerek, İmamoğlu’na ‘titreyip özüne dön’ çağrısı yaptı. Canikli’ye “öz nedir?” diye sorulsa, ırkçı Mahmut Esat Bozkurt’un “Herkes, dostlar, düşmanlar ve dağlar, bu ülkenin efendisinin Türkler olduğunu bilmelidir. Saf Türk olmayanların, Türk Ana Vatanında sadece bir tek hakları vardır: Hizmetkâr olma hakkı, köle olma hakkı” sözlerini tekrarlayacağına emin olabiliriz.
Diğer taraftan AKP karşıtıymış görünen sistem içi “muhalifler” ırkçılık konusunda iktidarın ‘yerli ve milli’ karasularında kulaç atıyorlar. Dersim tartışmasından sonra AKP’nin Bitlis Belediye binasından Kürtçe tabelayı sökmesi Ulu-sağcı ve İYİ Partili ırkçılar tarafından coşkuyla karşılandı. Japonya’daki Kürtçe dersine müdahale eden zihniyetin elbette Dersim ve Bitlis tartışmasında AKP ile “milli mutabakat” içinde olması eşyanın (ırkçının) tabiatı gereğidir. A. Davutoğlu’nun “IŞİD ile aramızda 360° fark var” demesi gibi, sistemin muhalifleri de inkâr ve asimilasyon konusunda tersten gidip 360°lik açıda AKP ile aynı noktada buluşuyorlar. Son olarak, Binali Yıldırım’ın Diyarbakır’da söylediklerine değinmeyeceğim, çünkü Gültan Kışanak’ın “Politikacıların uçakta ve Diyarbakır’da söylediklerine itibar etmemek gerekir” sözünü hatırlamak, olan biteni anlamak için yeterli olacaktır.