Deprem ambarlardaki kayısıya zarar verdiği gibi, üretim için gerekli olan ekipmanın da enkaz altında kalmasına yol açtı. Kayısı kasaları, brandalar, traktörler enkaz altında kaldı. Tüm Köy Sen yöneticisi Mazlum Köse, ‘Böyle giderse kayısıyı dalında yarı fiyatına tüccara satmak zorunda kalacağız’ diyor
Hüseyin Kalkan
Deprem bölgedeki kentlere her bakımdan zarar verdi. Sadece bir ömür boyu birikimin ürünü olan evleri yıkmadı, sahip olduğu her şey enkaz altında kaldı. İnsanlar tehlikeye rağmen ağır hasarlı evlerine girip eşyalarını kurtarmaya çalışıyorlar. Ev eşyalarının yanı sıra geçen yılın ürünü olan ve satılmayı bekleyen tonlarca kayısı ve tarım aletleri enkazın altında kalmış. Bu yıkımda en çok etkilenen merkezlerden biri de Akçadağ’ın Ören Köyü. Örenli ve Tüm Üretici Köylü Sendikası (Tüm Köy Sen) Yöneticisi Mazlum Köse, enkaz altında kalan emeklerini ve kayısılarını şöyle anlatıyor: “Geçen sene tüccar bir oyun oynadı. Kuru kayısının fiyatının düşeceğini yaydılar ve üreticinin malını ucuza kapattılar. Kayısının kilosunu 30 liraya sattık. Arada 1 ay geçmeden 60 lirayı buldu, iki ay geçmeden 90 lira oldu. Bu nedenle insanlar bu yıl elindeki kayısıyı satmadı. Kendi imkanları ile depoladı ve fiyatın yükselmesini beklemeye başladı. Sosyal medya üzerinde WhatsApp grupları oluştu, belli bir örgütlenme meydana geldi. Üretici acil ihtiyaci için bir miktar kayısıyı satılsa da, büyük miktarı satmadı. Ben de öyle yaptım. Bir kısmını sattım, büyük bölümünü beklettim. Bir traktör almıştım, onu ödedim, işçilerin parası ödedim. Beklemeye başladık. Bölgedeki üreticilerin hemen hemen hepsi öyle yaptı. Ören’in hemen hemen hepsi böyle yaptı. Bu sene Ören’de rekolte de yüksekti.”
Her adımda zarar
Mazlum Köse, depremle birlikte ortaya çıkan durumu şöyle anlatıyor: “Bu defa da deprem vurdu, tonlarca kayısı enkaz altında kaldı. Bazıları kendi imkanları ile malını çıkardı. Çıkaranlar yok pahasına satmak zorunda kaldı. Mesela benimkinin kilosuna 115 lira vermişlerdi. Satmadım. 70 liraya satmak zorunda kaldım. Malın hepsi çıkmadı, daha enkaz altında kalan bir bölümü var. Kayısı bizim Ören için tek geçim kaynağıdır. Gerçi Malatya içinde öyledir ya. Hem devlet politikaları, hem masrafların artması yüzünden artık kimse arpa-buğday ekmiyor. Tütün ekimi yasaklandı. Pancar ekimi yasaklandı. Geriye kaldı fasulye, buğday. Fasulye ekse kazanmıyor, buğdayı ekse kazanmıyor. Tek kayısı var. Kayısı da böyle bir şeyle karşılaşınca ekonomik olarak yıkıldık.”
‘Önümüzdeki süreç zor olacak’
Kayısı üretimi hem zor hem masraflı bir iş. Büyük insan gücü ve bakım ister. Kalabalık aileler kayısıyı kendi emeği ile indirmeye ve işlemden geçirmeye çalışırlar. Buna rağmen bazı ekipmana sahip olmaları gerekir. Mazlum Köse kayısı üretiminde üreticiyi bekleyen zorlukları şöyle anlatıyor: “Önümüzdeki süreç zor olacak. Masraflar devam ediyor. Kayısının ilaçlanması gerekiyor. Gübre atılması gerekiyor. İki sene önce 50 kiloluk bir gübreyi 60 lira, 80 liraya alırken şimdi 1000 lirayı geçti. Bir tarafta masraflar çok arttı bir tarafta bu depremle karşılaştık. Sonuç olarak insanların kendisini toparlaması için birkaç senenin geçmesi lazım. Bizim köy 700 hane. Yüzde 80’i yıkıldı. Kış koşullarından korumak için traktörlerimizi de ambarlarımıza koymuştuk. Ambar üzerine yıkıldığı için onlarda da ciddi zararlar meydana geldi. Tamamen kullanılmaz hale gelenler var, tamir etmek için ciddi bir masraf gerektirenler var. Evlerimizde yıkıldı. Eşyalar enkaz altında kaldı. Onu da saymıyoruz. Enkazda çıkarılan kayısıları bir aracı vasıtasıyla sattık.”
Can da gitti mal da….
Köse, depremden sonra kayısının yok pahasına elde çıkarma sürecini şöyle anlatıyor: “Depremde iki canımızı kaybettik, iki de yaralımız vardı. Burada imkan yaratamadığımızdan tedavi için İstanbul’a gitmek zorunda kaldık. Çocuklar kendi imkanları ile götürdüler bizi. Oraya gittik. İnsan can derdine düşünce mal gözüne gelmiyor. 15. günde, insanlar biraz kendini toparlayınca kayısıyı enkaz altından çıkarma derdine düştü. Benim çıkan kayısıyı bir aracı vasıtasıyla bir tüccara sattık. 70 liraya sattık. Kilo başı en az 50 lira zarar etmiş oldum. Toplamda yüzbin lira zarar etmiş oldum. Bu sadece benim sorunum değil. Köyün büyük bölümü aynı şeyi yaşadı. Bizim köyün rekoltesinin bu sene iyi olduğunu söylemiştim. Havzayı biliyorum. Bizim oranın 5 bin ton kuru kayısı rekoltesi vardır. Bunun bir kısmı çıkarılıp yok pahasına satıldı. Bir kısmına daha ne olduğu belli değil. Enkazın altında kaldı. Çıkarılır mı çıkarılmaz mı bilmiyoruz. Çıkarılsa kaça satılır belli değil. Binalarda depremden dolayı su tesisatları patladı. Ciddi manada su kayısıyı ıslattı. Bu kayısının fermente olması demektir. O zaman bir işe yaramaz. Belki daha da değer kaybı olacak, belki de satılmayacak duruma gelecek. Tahminen bizim köyde yaklaşık olarak 2500 ton kayısı enkazın altında kalmıştır.”
Ekipmanlarda enkaz altında
Deprem sadece ambarlardaki kayısıya zarar vermekle kalmadı. Önümüzdeki dönem için de riskli bir durum yarattı. Üretim için gerekli olan ekipmanlar enkaz altında kaldı. Kayısı kasaları, brandalar enkaz altında kaldı. Bunların ya yenilenmesi gerek ya da kayısının yarı fiyatına dalında tüccara satılması gerekecek. Mazlum Köse, önümüzdeki süreçle ilgili şu tahminde bulunuyor: “İnsanların traktörleri gibi ilaçlama makinaları da enkaz altında kaldı. Kayısı ilginç bir üründür, bütün bakımlarını gününde, zamaninda yapmak gerekiyor. Zamanı geçti mi başka olumsuzluklarla karşılaşıyorsun. Şu anda iş aletleri enkaz altında kaldığı için köylüler belki ilaçlarını atamayacaklar. Belki de ilaç parası bulamayacaklar. Bizim köyde 200 ilaç makinası vardı. Depremde 150 tanesi tahrip olmuş. 50 tane kalmış, bu 50 tane üç gün içinde ilaçlamayı bitirmek zorunda. Traktörün mazot parası var mı yok mu belli değil. Bütün bu sorunlar üst üste geldi. Kayısı üretimi ile ilgili bütün ekipmanımız enkazın altında kaldı. Mesela benim 1100 kayısı kasam vardı, üretimde kullandığım. Bunların hepsi enkaz altında kaldı. Bunun tanesi 110 lira civarında. Yani yaklaşık olarak 120 bin lira civarinda zarardayım. Bu hemen herkes için böyle. Sergi brandalarımız, çadırlarımız hepsi gitti. Yeniden bu teşkilatı kurmak için çok ciddi bir maliyet gerekiyor. Bunu ne kadar yapabileceğiz belli değil. Mesela benim ekonomik gücüm bu ekipmanı yine de yerine koymaya yetmez. Ben zorunlu olarak kayısıyı yaş olarak dalında satacağım. O zaman da yarı yarıya zarara girmiş olurum. Tüccar bu zor durumumuzdan yararlanacaktır. Malımızı ucuza alacaklar. Çünkü onlar da biliyor ki kasam yok, sergi malzemem yok, traktörüm yok. Onun istediği fiyatta vermesen ne yapacağım? Bu tehlikede önümüzde duruyor.”
Tahmini kayıp
Malatya Borsası’nın verilerine göre 1000 ton kayısı enkaz altında kaldı. Borsa’nın verilerine göre bunun 500 tonu Doğanşehir’de, 500 tonu da Akçadağ’da. Mazlum Köse ise bu rakamların doğru olmadığını söylüyor. Resmi kurumlar kaybı az göstermek, deprem yıkımını küçültmek için bu rakamları telaffuz ettiklerini söylüyor. Köse, Meletî genelinde 10-15 bin ton kayısının enkaz altında kaldığını tahmin ediyor ve şunları söylüyor: “Bence bütün üreticiler bizim gibi, kayısısını satmadı, gerçek değerini bulması için malını bekletti. Bir yıl önce manipüle edilmişti ve kayısısını sattıktan sonra fiyatlar yüzde yüz oranında artmıştı. Bu yüzden bu yıl temkinli davrandı. Bu defa da üreticinin malı enkaz altında kaldı. Ne kadar kayısının enkaz altında kaldığına yönelik benim tahminim şöyle; Şehir merkezindeki enkazın altında kayısı yok. Köylerde var, ilçelerde var. Akçadağ’ın ilçe merkezinde bir mahallesinde, Ören ve Akçadağ’ın diğer köylerinde çok mal enkaz altında kaldı. Ayrıca Doğanşehir merkez, Doğanşehir’in köyleri. Bunların büyük bir bölümünün bizim gibi kayısısını satmadığını tahmin ediyorum. Bütün havzayı hesaba kattığımızda tahminen 10-15 bin ton kayısı enkaz altında kalmıştır.”