“Yerli ve milli TOGG” şovu bütün hızıyla devam ediyor… Böylece Türkiye sadece ‘ileri teknoloji’ liginde çağ atlamakla kalmıyor, dünya otomobil pazarında da iddialı rakiplerle boy ölçüşür hale geliyor… Daha önemlisi, elektrikle yol alan TOGG sayesinde iklim krizi de artık bir sorun olmaktan çıkacak… Ey TOGG sen nelere kadirsin… Eğer insanlar her söylenene inanmak gibi bir zaafla malûl olmasalardı… Saçma-sapan şeylere inanmaları da o kadar kolay olmazdı… O zaman şöyle sorular akla gelebilirdi: Bu çağda yerli ve milli bir otomobil mümkün müdür? Ürettiğiniz arabanın neresi ne kadar yerli ve milli… Aslında yerli ve milli söylemi AKP’nin kuyruklu yalanlardan biri… Gerçek dünyada hiçbir kıymet-i harbiyesi yok…
Maalesef toplumda rahatsız edici bir ‘ileri teknoloji’ hayranlığı var… Her teknolojik yenilik bir ‘kurtuluş’ sayılıyor. Eğer kapitalizmin ürettiği, kapitalizmi yeniden üreten teknolojik yenilikler (ileri teknolojiler) tevatür edildiği gibi olsaydı, insanlık iklim krizi (atmosferin ısınması), ekolojik yıkım (türlerin yok olması), diye bir bela ile yüzleşmek zorunda kalır mıydı? Sosyal kötülükler (açlık, işsizlik, yoksulluk, aşağılanma, etik yozlaşma, ahlakî çürüme…) insan havsalasını zorlayacak boyutlara çıkar mıydı? Güzel gezegenimiz yaşanamaz bir yer haline gelir miydi?
Kapitalizm öncesi dönemlerde aletlerin-edevatların (teknojilerin) gelişmesi, üretimi ve yaşamı kolaylaştırıyordu… Doğaya ve insana zarar vermiyordu… Tam tersine önemli bir refah unsuruydu… Fakat, kapitalizmin yeni ve orijinal bir üretim tarzı (uygarlık modeli densin) olarak kendini dayattığı dönemde insan-doğa ilişkisinin mahiyeti değişti… Modern teknolojiler harikalar yaratırken, üretim insan havsalasını zorlayacak düzeylerde artarken, sosyal kötülükler de derinleşti, doğanın dengesi bozulmaya devam etti ve bir uygarlık krizi veya aynı anlama gelmek üzere bir sürdürülemezlik durumu ortaya çıktı…
Maalesef çağımızın en büyük yalanlarından biri ileri teknolojilerin mutlak bir refah ve özgürlük unsuru sayılması… Oysa, geride kalan iki yüz yılda yaşananlar tam tersini işaret ediyor… Zira, her ileri teknoloji daha çok emek sömürüsü, daha çok doğa tahribatı demek…
Şimdilerde bir çözüm olarak sunulan yeşil teknolojilerin de bir işe yaraması mümkün değil… Mümkün değil ama seyirciyi oyalamak gibi bir işlevi var… Kapitalizmin sınırsız büyüme, genişleme, yayılma eğilimi ve dinamiği veri iken, yeşil teknolojilerin bir kurtarıcı olarak sunulmasının hiçbir karşılığı yok… Tabii ekonomik büyüme denilenin, GSYH saplantısının ne demeye geldiğini de pek sorun eden yok! Oysa, kapitalizm dahilinde her seferinde daha çok üretim, daha çok tüketim, aynı zamanda atmosferin daha çok ısınması, biyolojik çeşitliliğin daha hızlı ve daha çok yok olması demek… Buna rağmen, ekonomik büyüme sağcının-solcunun, Güneylinin- Kuzeylinin, Doğulunun-Batılının, velhasıl herkesin vazgeçilmezi olmaya devam ediyor… Modern çağın dini haline gelmiş olan ekonomik büyüme aslında sermayenin büyümesidir… Bütün kötülüklerin kaynağı ama hiçbir zaman gerektiği gibi sorun edilmiyor…
Karbon gazı emisyonu yapan, dolayısıyla atmosferin ısınmasına neden olan kömürü, petrolü, doğal gazı elektrik enerjisiyle ikame etmek sanıldığından çok daha zor… Bugün itibariyle elektriğin %38’i hala kömürden üretiliyor…
Bir kere, önemli miktarda rüzgâr enerjisi, güneş paneli ve elektrikli araba üretmek için büyük miktarda maden cevherinin toprağın altından çıkarılması (istihraç) gerekiyor ki, bu devasa çevre kirlenmesi, doğa tahribatı demek. Maden çıkarmada siyanür merkür ve sülfürük asit kullanıyor. Bunlar yüksek düzeyde çevre kirliliği yaratıyor… Kirletilen yoksul ülkelerin toprakları olunca, gözden uzak yaşıyor ama şeylerin seyri pek değişmiyor… Elektrikli motor (batarya) havayla dolmuyor. Lithium ve kobalt cevherinin yerin altından çıkarılması gerekiyor. Eğer bu günkü tempoda çıkarılmaya devam ederse, 2040 yılanda bunların üretiminin 40 kat artması gerekecek… Oysa kaynaklar sınırsız değil… Yeni maden ocakları açmanın yaratacağı kirlenmeyi bir düşünün…
Halen birçok ülkede elektrik büyük ölçüde kömürden üretiliyor… Bir şey daha var: Elektrikli aracın bataryası için gerekli lithium ve kobalt ağaçta yetişmiyor… Elektrikli araba üretimi için hem daha çok enerji harcanıyor ve hem de, motor ve batarya üretimi petrolle yürüyenin iki katı sera etkisi yaratıyor… Birleşmiş Milletler 2019 Çevre Programı’na (PNUE) göre madencilik, enerji ve tarım etkinlikleri sera gazı emisyonun yarıdan fazlasını sağlıyor… Biyolojik çeşitlilik kaybının da %90’ını… Gözden kaçan, sorun edilmeyen önemli bir şey daha var: Temiz denilen teknolojiler Asya, Afrika ve Latin Amerika’ya transfer edilerek, sera gazı emisyonu gözden uzaklaştırılıyor ama şeylerin seyrinde bir değişiklik olmuyor… “Yeşil enerji” fosil enerjinin yerini almıyor, ona ekleniyor… Dolayısıyla karbondan çıkış söz konusu değil. Dünya Enerji Ajansı’na (AIE) göre 2021-2024 aralığında dünya karbon tüketiminin zirve yapacağı tahmin ediliyor… Halen kömür, petrol ve doğal gaz dünya enerji tüketiminin %80’den fazlasını oluşturuyor… Velhasıl, yeşil enerji söylemi ahmakları aldatmaya yarıyor…
Kapitalizm dahilinde temiz (yeşil) enerji söyleminin reel bir karşılığı yok. Sınırsız üretim ve saçma tüketim devam ettikçe, ekolojik yıkım ve iklim krizi de derinleşmeye, sosyal kötülükler büyümeye devam eder. Kapitalizm her tökezlediğinde, her sorunla karşılaştığında yeni bir teknoloji peydahlıyor ve sermaye yeni bir değerlenme olanağına kavuşuyor… Geride kalan yaklaşık iki yüzyılda olduğu gibi… Sermaye büyüdükçe, sosyal kötülükler ve doğa tahribatı da büyüyor… Burjuva düzeninin akıl hocaları, bilimi kendinden menkul uzman taifesi aslında bir yıkım demek olan ekonomik büyümeyi şimdilik bir marifet olarak sunabiliyorlar…
Sorun arabanın (otomobilin) rengiyle değil, ulaşım sisteminin nasıl olmasıyla ilgili… Ulaşım sisteminin nasıl olması da sistemin nasıl olması gerektiğinden bağımsız değil… 18 yaş üstü herkesin bir otomobil sahibi olmasını bir refah, kalkınmışlık kategorisi olarak sunmak tam bir saçmalıktır… İnsanların arabaya değil, doğal çevre ve toplumla uyumlu ulaşım sistemine ihtiyacı var… Elektrikli arabanın iklim krizine çare olması asla mümkün değil ama sermayeye yeni bir değerlenme alanı açtığı, yüksek oranlı kâr olanağını büyüttüğü kesin…
Kapitalizmle cepheden bir yüzleşmeye cüret etmeden hiçbir sorun çözülebilir değil… İnsan soyuna yaraşır, yaşanabilir bir toplumsal düzende marifet, herkesi bir araba sahibi yapmak değil (zaten öyle bir şey mümkün de değildir…) ulaşım sorununu insana ve doğaya zarar vermeden çözebilmekte ki, toplu taşıma amaca uygun olabilir… Bu rotada devam edilirse insanlığın ve uygarlığın bir geleceği olmayacağı kesin ve zaman da daralıyor… Eğer öyleyse çözüm de bir sır değil: Kapitalizmden çıkmak…