TJA, ‘Sessizlik Zinciri’ konferansına ilişkin yaptığı açıklamada, siyasi kadın tutsakların özgürlüklerinin sağlanabilmesi için küresel bir kampanyanın organize edilmesi gerektiğini vurguladı
Tevgera Jinên Azad (TJA), Amed’de gerçekleştirdiği iki günlük ‘Sessizlik Zinciri: Kadın Siyasi Mahpusların Etrafındaki Duvarları Yıkmak’ başlıklı uluslararası konferansa ilişkin yazılı bir açıklama yayınladı. Açıklamada, Güney Kurdistan, İran, Türkiye, Kanada, Filistin, Katalonya, Kuzey İrlanda, Bask, Latin Amerika ve Filipinler’den kadınların katılımıyla gerçekleşen konferansın ilk gününün kadınların sunumuyla ikinci günün ise atölyeler şeklinde geçtiği belirtildi.
Konferansın ilk gününde, ‘kapitalist ulus devlet sistemlerinin ürettiği, cinsiyetçi, ırkçı, sömürgeci hapishane sistemleri’nin değerlendirildiği kaydedilen açıklamada, yüksek güvenlikli cezaevlerinin, Asya, Avrupa, Amerika ve Orta Doğu’da kapitalist modernitenin kadınlar başta olmak üzere muhalifleri cezalandırma ve izole etmek için tasarlanan mekanlar olduğu belirtildi.
Açıklamada, “Bu çerçevede deneyim aktaran katılımcılar, sömürgeci devlet saldırılarına karşı kimlik, özgürlük ve siyasi haklar alanlarında mücadele yürüten kadınların, yargısal manipülasyonlar ile hapsedildiklerini, sistemin erkek anlayış ile tasarladığı hapishanelerde itaat etmeye ve mücadelelerinden vazgeçmeye zorlandıklarını ifade ettiler” denildi.
Kadınların anlatıları birbirine ilham oldu
“Konuşmaların bütününde, cinsel şiddetin işkence yöntemi olarak kullanıldığı ancak kadınlar tarafından sıklıkla ‘dokunulmayan ve konuşulmayan’ bir konu olarak kaldığı dile getirildi” denilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Ayrıca kadınlara uygulanan fiziksel- psikolojik şiddetin yalnızca bir bölge ve ülkeye mahsus olmadığı, siyasi mahpus kadınların yaşadığı ortak uygulamalar olduğu ifade edildi. Hapishanelerin mekânsal olarak kadın fizyolojisine ve sosyolojisine aykırı bir biçimde tasarlandığı, kadınların sistematik olarak izole edildikleri, sağlık ve iletişim haklarının sistematik bir biçimde ihlal edildiği ve bu uygulamaların bir sessizlik perdesi ile örtüldüğü ,bu sessizliği kırmanın elzem olduğu açığa çıkmıştır.
Kadınlar, tutsak edildikleri bu baskıcı mekanları, itirazı ve direnişi örgütledikleri, öğrenme ve gelişmeyi sürdürdükleri alanlara dönüştürmüşlerdir. Mahpus kadınların sanata, medyaya, siyasete ve sosyal yaşama yaratıcı bir şekilde katıldığı dile getirilmiştir.
Kadınlar, elektrik verme, tecavüz, tecrit edilme, hücre, iletişim ve disiplin cezalarının irade kırma ve teslim alma girişimlerinin bir parçası olduğunu, bu insanlık onuruna aykırı uygulamalar son bulana kadar mücadelenin ve dayanışmanın büyütülerek sürdürülmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Dünyanın dört bir yanından katılan kadınların anlatıları birbirlerine ilham kaynağı olmuştur.
Ayrıca İmralı’da tecrit altında tutulan ‘Sayın Öcalan’a Özgürlük ve Kürt Sorununa Çözüm’ talebiyle siyasi mahpusların 27 Kasım 2023 tarihinde başlattıkları açlık grevleri de selamlandı.
Konferansın ikinci gününde, medya ve basın, hukuk ve hak savunuculuğu, sanatın gücü ve siyasetin misyonu başlıklı atölyeler gerçekleştirilmiştir.”
Açıklamada, konferansta öne çıkan kimi başlıklar ise şöyle sıralandı:
- Mahpus kadınların yaşadığı hak ihlallerini görünür kılmak, farkındalığı artırmak ve dayanışmayı sağlamak amacıyla kadın örgütleri, aydın, sanatçı, siyasetçi ve gönüllülerden oluşan bir ‘uluslararası bir kadın ağının’ kurulması
- Hala dünyanın çeşitli yerlerinde cezaevlerinde tutulan ve biat etmeyen tüm kadın siyasi mahpusların mücadele ve taleplerinin güçlü bir şekilde desteklenmesi ve bu doğrultuda yalnızca yerel medyanın değil, uluslararası medyanın da etkin bir şekilde kullanılması ulus devletlerin kullanışlı manipülasyon aygıtı olarak değerlendikleri iç hukuk mekanizmalarına alternatif olarak bölgesel ve küresel yapıların (AİHM, AK, BM, AI, HRW vb) duyarlılık ve ihlallerin teşhiri için ilgili mekanizmaların işletilmesi
- Bütün kadın siyasi mahpusların özgürlüklerinin sağlanabilmesi için küresel bir kampanyanın organize edilmesi.
Kaynak: JINNEWS