‘Jin, jiyan, azadî ile özgürlüğe doğru’ kampanyasının üçüncü ayağına geçtiklerini belirten TJA aktivisti Xecê Şen, ‘Hedefimiz özgür eş yaşam içerisinde toplumun bütün kesimleri arasında uyumu ahengi sağlamak’ dedi
Özgür Kadın Hareketi’nin (TJA) 15 Eylül’de ‘Bi jin jiyan azadiyê ber bi azadiyê ve (Jin, jiyan, azadî ile özgürlüğe doğru)’ şiarıyla başlattığı kampanyanın ilk iki aşaması sonlandı.
Kampanyanın ilk ayağında tüm merkez il ve ilçelerde startlar verildi, toplantılar alındı, ikinci ayağında ise tecrit, özel savaş politikaları, cins mücadelesi, şiddet gibi çok sayıda konu başlığına dair atölye ve eğitim çalışmaları gerçekleştirildi.
Kampanyanın başlayacak olan üçüncü ayağında ise 8 Mart’a kadar eylem ve etkinliklerin yapılacak.
TJA aktivisti Xecê Şen, kampanya kapsamında yürütülen çalışmaları Mezopotamya Ajansı’na değerlendirdi.
Şen, Şirnex ve İstanbul olmak üzere iki merkezde kampanyanın startını verdiklerini; kampanyanın birinci ayağının deklarasyonu duyurmak, start vermek ve halkla bir araya gelmek olduğunu hatırlatarak; “Burada halk, dernek ve kurumlar ile bir araya gelerek toplumun bütün kesimlerini bir araya getirebileceğimiz toplantılar düzenledik” dedi.
‘Toplumsal cinsiyet atölyeleri düzenledik’
Kampanyanın 2’nci ayağının ise eğitim ve atölyelerden oluştuğunu belirten Şen, kampanyanın önemli iki maddesinden birinin tecrit diğerinin de savaş politikaları olduğunu belirterek, ‘Toplumsal cinsiyet’, ‘cins bilinci’ gibi başlıklarla Kurdistan ve Türkiye’nin birçok yerinde atölyeler düzenlediklerini söyledi.
Şen, bu atölyelere dair, “Amaç hem zihniyet açısından toplumun değişim ve dönüşümü hem de eylemsellik boyutunda ilerleme kaydetmekti. Bu atölyelerde ilk olarak kadınlar için özgün atölyeler düzenlendi. Ardından hem kadınlar hem de erkekler için karma atölyeler düzenlendi. Atölyelerde kadınlar ve erkekler olarak cinsiyetçi dil ve bakış açısından kurtulmamız ve özgür eş yaşam düşüncesi ile birlikte toplumu yeniden inşa etmenin yollarını eğitimlerle aktardık” diye konuştu.
“TJA’nın eğitim divanlarında eğitmen olarak sadece kadınlar değil, erkekler de yer aldı” diyen Şen, toplumun yeniden inşası için düşünsel değişim ve dönüşümün sağlanmasının önemli olduğunun altını çizdi.
‘Hedefimiz tüm kesimlerin uyumunu sağlamak’
Atölyelerin düşünsel olarak sonuçlarının ilerleyen aylarda kendisini fark ettirdiğini söyleyen Şen, atölyelerden edindikleri izlenimlerle ‘klasik kadın ve erkek ilişkilerini geçtiğimizi gördük’ değerlendirmesinde bulundu.
Şen, kadınlara yönelik atölyelerde ise ‘cins bilinci, kendi cinsini sevme, toplumsal cinsiyet, özel savaş politikaları’ gibi konulara ilişkin deneyimlerle yürütülen çalışmalar yaptıklarını söyledi. Bu bilinçle yapılan kampanyaların yıllardır erkek devlet şiddetine maruz kalan kadınların seslerini yükseltmesine vesile olduğunu söyleyen Şen, “Hedefimiz de özgür eş yaşam içerisinde toplumun bütün kesimleri arasında uyumu ahengi sağlamak. Başta zihniyet değişikliği, ardından da eşitlik düşüncesini inşa etme ve bu yönüyle şiddetsiz bir toplum oluşturmak. Şiddetin her türlüsüne, özel savaş politikalarına karşı mücadele etmek” şeklinde konuştu.
Kampanyanın finalinde 8 Mart yürüyüşleri olacak
Kampanyanın 3’üncü ayağının yürüyüşler, panel, söyleşilerle 8 Mart’a kadar süreceği bilgisini de aktaran Şen, “Kurdistan’ da Kürdistan Kadınlar Birliği Platformu (Platforma Yekitiya Jinên Kurd), Türkiye cephesinde de Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu, Türkiye feminist hareketi ile birlikte çalışmalar yürüttük. Önümüzde Paris’te ve Silopiya’da katledilen 6 kadın arkadaşın ölüm yıldönümleri var, çeşitli eylem ve anma etkinliklerimiz olacak. Kampanyanın finalini 8 Mart’ta yürüyüşle yapacağız. Kampanya bugün herkesin sahiplendiği bir konuma geldi diyebiliriz” şeklinde konuştu.
‘Özel savaş politikaları çok yönlü yürütülüyor’
Şen, kampanyayı başlatmalarının en önemli nedeninin Kurdistan’da yürütülen özel savaş politikaları olduğunu vurgulayarak, “Şüphesiz ki özel savaş politikaları çok yönlü bir şekilde yürütülüyor. Son birkaç gündür fiziki bir şekilde Rojava’daki kazanımlarımıza karşı bir saldırı var. Kuzey Kurdistan’da saldırılar daha sinsi bir şekilde yürütülüyor. Bir yönüyle modernizm adı altında spor, sanat gibi birçok farklı şekilde yürütülüyor. Buna örnek verecek olursak eğer, İpek Er, Gülistan Doku, Şırnex’te Sakine Kültür… Sakine Kültür’e yapılan hangi ülkede yapılsaydı yer yerinden oynardı. Bir kadın aylarca sistematik tecavüze uğradı son olarak da diri diri yakıldı, katledildi ama Kurdistan’da gerçekleştiği için Kürt kadınları dışında kimse görmedi” ifadelerini kullandı.
‘Tecride sessiz kalmak özel savaş politikalarının önünü açar’
Tecridin de özel savaş politikaları ile bağlantılı hatta bu politikaları ağırlaştıran bir noktada durduğunu belirten Şen, tecridin etkilerine dair son olarak şunları söyledi:
“Bugün binlerce insan Demokratik modernite felsefesinin kurucusu Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a inanıp güveniyor. Bu güvenden doğan inançla uluslararası camiada binlerce insan Abdullah Öcalan fiziki özgürlüğü için kampanyalar yürütüyor. Bu yüzden tecride karşı ne kadar sessiz kalırsak, o kadar ağırlaşır ve özel savaş politikalarının önü açılır ve Kurdistan’da daha da yayılır. Tecridin kırılması benzersiz bir direniş gerektiriyor.”
HABER MERKEZİ