Murat Çakır
Almanya’nın Transatlantikçi şahin Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock geride bıraktığımız hafta ABD’li meslektaşı Antony Blinken’i ziyaret etti. Görüşme sonrasında yapılan basın toplantısı savaş çığırtkanı iki bakanın nasıl aynı tlden ve olayları ters yüz eden bir anlatımla konuştuklarına sahne oldu. Ziyaretin tam da ABD ile Rusya Federasyonu arasındaki Ukrayna görüşmelerine rastlamasının Almanya’daki burjuva basınında kaygıyla not edilmesi Blinken’i rahatsız etmiş olacak ki, “Avrupa’nın güvenlik çıkarlarını gözetmeden Rusya ile anlaşmayız” açıklamasını yapmayı gerekli gördü.
Blinken her ne kadar “ABD hükümeti olarak Avrupa hakkında Avrupalılara danışmadan karar almayacaklarını” söylemiş olsa da Biden yönetiminin önceliğinin ABD sermayesinin çıkarları olduğu ve şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da Avrupa ile ilgili kararlarını “Avrupa’ya rağmen” alacağı biliniyor. Ancak ABD açısından Avrupalı müttefiklerini, burada özellikle Almanya’yı Rusya karşıtı pozisyonda tutmak da hayli önem taşıyor. Washington bunun için Alman kamuoyunun gönlünü olumlu söylemle hoş tutmaya çalışıyor. Ama diğer taraftan, Şansölye Scholz dış politikada, ama bilhassa Rusya ile ilişkiler konusunda “son söz” hakkını elinde tuttuğundan, Baerbock üzerinden de baskı uygulamak istiyor.
ABD zaten Baerbock ile Rusya konusunda aynı dili konuşan bir partnere sahip. Baerbock “Rusya enerjiyi silah olarak kullanmaya kalkarsa, bunun sonuçlarına katlanır” tehdidini yaparken, Blinken “Rusya’nın tavuk kümesini tehdit olarak gösteren tilki kurnazlığına izin vermeyeceğiz” diyerek aynı çentiğe vurduklarını gösteriyorlar. “Rus saldırganlığı” konusunda aynı borazanı çalan iki bakan, ABD ve Almanya’nın gerek Ukrayna konusunda gerek Avrupa’nın güvenliği (!) hakkında gerekse de enerji konusunda hemfikir olduklarını vurguluyorlar.
Ancak Alman emperyalizmi enerji taşıyıcıları, özellikle doğal gaz tedariki konusunda önemli bir ikilem içerisinde. Tüketiciler için doğal gaz fiyatlarının aşırı pahalılaşması nedeniyle kamuoyu baskısı altında olan Scholz hükümeti, inşasına Almanya’nın milyarlarca Euro ile katıldığı Nord Stream 2 boru hattının kullanımı konusunda henüz bir karar verebilmiş değil. ABD ise kendi tekellerinin likit gazı için rakip olan Rus doğal gazının Almanya’ya aktarılmasını durdurmak istiyor. Blinken o nedenle “Nord Stream 2 Rusya’ya karşı Avrupa’nın elindeki maniveladır” anımsatmasını yapıyor.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin artan doğal gaz ihtiyacını karşılayabileceğine inanan Moskova ise, Avrupa’daki güncel doğal gaz darlığını giderebilecek ve dolaysız olarak sadece Almanya’ya aktarım yapacak olan boru hattının dolu olduğunu söyleyerek, kullanıma açılması için baskıyı artırıyor. Güncel doğal gaz darlığının 2021’de ABD’nden tedarik edilen likit doğal gazın yaklaşık 20 milyar metreküp azalmasıyla da bağlantılı olduğunu gören Scholz hükümeti açısından Nord Stream 2 doğal gaz boru hattı önemli bir mesele teşkil ediyor. Gene de verili güç ilişkileri sonucunda bu boru hattının kullanıma açılmamasına karar verilebilir. Gerçi bu durumda, zaten yoksullaşma tedirginliği yaşayan doğal gaz tüketicisi halk daha yüksek fiyatlar ödemek zorunda kalacaktır, ama bu Transatlantikçi şahinlerin hiç umurunda değil.
Onların umurlarında olan, özelde Almanya, genelde Avrupa kamuoyunu daha militarist, daha yayılmacı, daha saldırgan ve daha fazla savaş politikalarına ikna etmek, bu uğurda toplumsal rıza üretmektir. O nedenle “Rus saldırganlığı” masalını tekrarlamakta, olayları ters yüz ederek anlatmaya devam etmekte ve Soğuk Savaş döneminin geleneksel düşman resmine başvurarak asıl tilki kurnazlığını kendileri yapmakta, “nükleer katılım istiyoruz” yaygarasını kopartmaktadırlar. Her ne kadar burjuva basınında kendisine “Batı ittifakının gücü panzerler ve roketlerle ölçülür” anımsatması yapılsa da Baerbock, Washington ziyaretinde ısrarlı Rusya düşmanı söylemi ve savaş çığırtkanlığı ile bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu bir kez daha kanıtladı.