İşkence görenlerin tedavisi ve rehabilitasyonu ile işkencenin önlenmesi için çaba gösteren TİHV, ‘Ateşin düştüğü yerdeyiz’ sloganıyla 30. yılında çalışmalarına devam ediyor
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) bünyesinde başlatılan çalışmalar sonucunda 1990 yılında İHD Genel Merkezi’nin tüzel kişiliği ve farklı mesleklerden 32 insan hakları savunucusu aydın tarafından Ankara’da kurulan Türkiye İnsan Hakları Vakfı, 30’uncu yılını geride bıraktı.
Maruz kaldıkları işkence ve diğer kötü muameleler nedeniyle fiziksel ve ruhsal açıdan sağlığı bozulan insanlara tıbbi destek ve rehabilitasyon hizmeti sağlayan, onlar ile dayanışma içinde olmayı sorumluluk bilen TİHV, 30’uncu yılı vesilesiyle yaptığı çalışmalara dair bir rapor hazırladı.
‘Ateşin düştüğü yerdeyiz’
Raporda yine, TİHV’in ilk yönetim kurulu başkanı olan Yavuz Önen’in, 1991 yılında yayınlanan ilk ‘Türkiye İnsan Hakları Raporu’nun önsözünde yer alan “Ateş düştüğü yeri yakar ve biz ateşin düştüğü yerdeyiz” sözüne yer verilerek, “TİHV, ihlalleri görüyor, belgeliyor, susmuyor, cezasızlığa karşı ve işkencesiz bir dünyayı tesis etmek üzere mücadele ediyor” denildi.
30 yılda neler yapıldı?
Raporda, işkence gören kişilere ve onların yakınlarına tedavi ve rehabilitasyon hizmeti sunduğu ve bu uygulamaların izlenerek, belgelendiği kaydedildi. İstanbul Protokol’ünün hazırlanması, yaygınlaştırılması ve güncellenmesinde öncü bir rol oynayan TİHV’in işkence ve diğer ağır insan hakları ihlallerinin önlenmesi için ulusal ve uluslararası arenada faaliyet yürüttüğü belirtildi.
“Bu Suça Ortak Olmayacağız!” dedikleri için baskı ve yıldırma politikalarına maruz kalan akademisyenlerle dayanışan TİHV’in, 30 yıllık süre zarfında ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine karşı mücadelenin etkinleştirilmesi için çok sayıda eğitim programı düzenlediği de ifade edildi. Öte yandan çalışma alanına ilişkin temel uluslararası belgeler, raporlar ve araştırmalar dahil olmak üzere 137 yayın yapan TİHV, toplumda işkencenin görünürlüğünün artırılması ve bilincin yükseltilmesini hedefleyen sanatsal ve kültürel faaliyetler de gerçekleştirdi.
İşkencesiz bir dünya mümkün
TİHV Genel Başkanı Metin Bakkalcı, Duvar Gazetesi’nden Cihan Başakçıoğluna verdiği mülakatta şöyle konuştu, “Vakfın temel amacı işkence görenlerin tedavisi ve rehabilitasyonu ve bununla sıkı sıkıya bağlı olan işkencenin önlenmesi konusudur. Kendi içinde bakıldığında burada bir başarı da var denilebilir. Bir süreklilik kazanmış çünkü. Ancak bu doğrultuda temel amacımız şu ki; son derece mümkün olduğuna inandığımız ateşin düştüğü yerdeyiznın yaratılarak bizim gibi kurumlara ihtiyacın kalmadığı, bizim gibi kurumların ortadan kalktığı bir dünyayı ve ülkeyi hayal etmemiz. Biz bu hayalin gerçekleştirileceği inancıyla bu doğrultuda çaba gösteriyoruz.”
Türkiye bir toplumsal travmalar ülkesidir
Bugün gelinen noktada salt Türkiye için değil dünya için de insan hakları alanında derin bir tahribat yaşandığını ifade eden Bakkalcı, bu bakımdan bir insanlık krizi yaşandığını söyledi. Bakkalcı, “Türkiye zaten işkence dahil olmak üzere insan eliyle gerçekleşen olağanüstü şiddetin yol açtığı bireysel ve toplumsal travmalar ülkesidir. Vakıf zaten sürmekte olan bu toplumsal travma ile de baş etmek için uğraşıyor” dedi.
Bakkalcı, “Bugün Türkiye’de hakların kullanımının bir istisna ancak haklarının ihlalinin bir kural olduğu bir ortamda yaşıyoruz. Toplantı gösteri özgürlüğü diye bir hak var. Bugün 4 yıldır çeşitli yerlerde toplantı ve gösteri hakkı valilik kararınca engelleniyor” diyerek, bu haklarını kullanmak isteyenlerin uğradığı polis şiddetinin işkence düzeyine ulaştığını ifade etti
Bakkalcı son olarak TİHV’in insan hakları ihlalleri ve işkence ile mücadele ederek yoluna devam edeceğini vurgulad.
PEK ÇOK ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLDÜ
TİHV’in 30 yıldır sürdürdüğü çalışmaları, ulusal ve uluslararası kuruluşlar tarafından ödüle değer bulundu. Bu ödüller şu şekilde sıralandı;
*Fransa Hükümeti tarafından verilen İnsan Hakları Ödülü (1991),
* Uluslararası İnsan Hakları Merkezi tarafından verilen Uluslararası Özgürlük Ödülü (1991),
* İstanbul Tabip Odası tarafından verilen Sevinç Özgüner İnsan Hakları Ödülü (1992),
* Sakharov Özgürlük Fonu’nun verdiği Sakharov Özgürlük Fonu Yıllık Ödülü (1994)
* İnsan Hakları için Avukatlar Komitesi tarafından verilen Roger Baldwin Özgürlük Ödülü Madalyası (1995),
* Uluslararası İnsan Hakları Hukuku Grubu tarafından verilen Hukuk Grubu Paydaşlar ödülü (1995)
* Çağdaş Gazeteciler Derneği tarafından verilen Onur Ödülü (1995),
* Avrupa Konseyi tarafından verilen Avrupa İnsan Hakları Ödülü (1998),
* Danimarka “Haziran Hareketi” tarafından verilen Frode Jakobsen Ödülü (2004).
HABER MERKEZİ