İlham Bakır
Bir tekstil atölyesi. İzzet Günay bir cansız manken üzerinde elbiseyi düzeltirken ön tarafta duran Selma Güneri’ye neşeyle “Benimle evlenir misin?” diye soruyor. Cüneyt Arkın, Eşref Kolçak’a İzzet Günay’ı kastederek “Nereden geliyor bunun neşesi?” diye soruyor. Eşref Kolçak cevap veriyor: “Çünkü güvenli bir yol seçti.” Sonra içinde Ekrem Bora, Fikret Hakan, Eşref Kolçak, Cüneyt Arkın, Selma Güneri’nin bulunduğu tekstil atölyesinde makinelerin başında çalışan grup hep bir ağızdan “Banker Kastelli” diye haykırıyor. Sonra her birini Yeşilçam sinemasının usta oyuncularından birinin söylediği Banker Kastelli reklamı replikleri devam ediyor. “Ah aşk sen nelere kadirsin? Yeter gürültüyü kesin. Hadi patron sen de katıl! Biz güvenli bir yol seçtik. Banker Kastelli!” Yeşilçam filmlerinde dürüst, namuslu, mert, yalan söylemeyen karakterleri canlandıran bu oyuncuların “Güvenli bir yol seçtik” demelerine kanan 550 bin kişi kısa yoldan para kazanmak için 2.5 milyar dolar tutarında parasını Banker Kastelli’ye yatırıyor. Hikayenin sonunu hepimiz biliyoruz. İsviçre’ye kaçan Banker Kastelli’nin sahibi Cevher Özden burada sefa sürerken bir sürü insanın evi dağılıyor, insanlar intihar ediyor. Yıl 1982.
Yıl 2001. Türkiye’nin üçüncü büyük kripto para borsası Thodex’in sahibi “genç iş adamı!” Faruk Fatih Özer borsada yönettiği 250 bin kişiye ait tahmini 2.5 milyar dolar ile yurt dışına kaçıyor. Yöntem otuz yıl önceki ile aynı. Ünlü mankenlere, ünlü isimlere yaptırılan reklamlar, hükümetin bakanlarıyla çekilen fotoğraflar. Bu reklamlara itibar edip varını yoğunu buraya yatıran insanlar. Yurt dışında sefa sürecek birileri ve yurt içinde cefa çekecek, evi, ailesi dağılacak binlerce insan ve belki de intihar edecek birileri. Thodex’e para kaptıranlardan biri daha kısa bir süre önce 132 bin kişinin parasını alıp yurt dışına kaçan Çitlik Bank’ın sahibi Tosuncuk lakaplı “genç iş adamına” da parasını kaptırmış.
İnsanlar bir mal veya hizmet üretmeden, emek vermeden paradan para kazanma meselesine neden bu kadar meylediyorlar? Bu bir ahlaki sorun olarak sorgulanmalı elbet, paradan para kazanmanın kapitalizmin finans-kapital çağının bir özelliği olduğu ve bu çağın içinde yaşadığımız göz ardı edilmeden elbette. Fakat mesele, insanların çalışmayarak kolay yoldan para kazanma isteğinin çok ötesinde bir meseledir. Ülke insanının neredeyse yarısının işsiz olduğu, iş sahibi olanın günün yarısından fazlasını çalışarak geçirdiği halde karnını bile doyuramayacak durumda olması insanları bir umut eşten dosttan borç harç aldığı paralarla, paradan para kazanma yollarına teşvik ediyor ve umut tacirlerinin eline düşürüyor. Sistem yeni bir sömürü ve borçlandırma yöntemi olarak da elbette bunu sonuna kadar teşvik ediyor.
Yılmaz Güney’in “Umut” filminden biliriz atı bir arabanın çarpması sonucu ölen faytoncu Cabbar’ın yaşadığı çaresizliğin, onu meçhul bir definenin peşinden nasıl sürüklediğini. Yılmaz güney, “Umut” filmiyle aslında bizlere finans-kapital çağının ne olduğunu çok iyi özetlemiştir. Geçim kaynağı olan ata arabasıyla çarpan ve polis tarafından korunan kişinin bir sermayedar olması insanların ellerinden çalışacak işlerinin, küçük sermayelerinin büyük sermaye tarafından nasıl çalındığını ve bir meçhul definenin peşine nasıl düşürüldüğünü çok iyi anlatıyor.