Çadırların kurulduğu en yakın yer olan Kültür Parkı’na gidiyoruz. Çadırlar yeni yeni kurulmaya başlamış. Epey bir kalabalık var. Ama çoğu dışarda çimenlerde oturuyor. Çadırların içine baktığımızda battaniye ve ısıtıcı olmadığını görüyoruz. İçleri boş. İçerden fotoğraf ve görüntü almamıza izin verilmiyor. İnsanlar hepsi şikayetçi. Yeterli çadır yok. İnsanlar dondurucu soğukların hakim olduğu kentte ince çadırlarda hiçbir ısıtıcı olmadan barınmaya çalışıyor. Yiyecek bulamıyorlar. Nereye gideceğini bilemeyen birkaç kadın boş çadırda öylece oturuyor. Mecburi geldik diyorlar.
Enkaz yerine döndüğümüzde sabahtan çıkarılacak denilen kadının yeni çıkarıldığını öğreniyoruz. O sırada Cumhurbaşkanı’nın da enkaz alanına geldiğini ve gittiğini belirtiyor gazeteciler. Tesadüf olsa gerek (!) Daha sonra çekilen görüntüleri izlediğimizde ise daha önce görmediğimiz bir şekilde yaralının enkaz altında çıkarıldığını görüyoruz. Kimi gazeteciler hariç enkazın çok yakınında çekim yapılmasına izin verilmiyordu. Bizler çıkarılanların görüntü ve fotoğraflarını neredeyse alamazken kimi ajanslara görüntülerin servis ettiğini görüyoruz.
Akşam bastığında soğuk dayanılamaz bir hal aldığında ateş yakılmaya başlıyor. Isınma ihtiyacı karşılanmayan insanlar anılarını yakmak zorunda kalıyor. Yurttaşlar enkazdan çıkardıkları ile ısınmaya çalışıyor. Ateş başında bekleyen üç kadın dikkatimizi çekiyor. Gözleri dolu dolu öylece bekliyorlar. Ağabeyleri, yeğenleri ve gelinlerinin enkaz altında olduğunu söylüyorlar. Umutlu bir haber gelir diye de ayrılmıyorlar. Arama kurtarma çalışmalarını takip ettiğimiz sırada tekrar depremle sarsılıyoruz. Bağırış sesleri yükseliyor. Kıpırdayamıyoruz. Bulunduğumuz noktada ağır hasarlı binalar var ve üzerimize doğru bir hareketlenmeye geçtiğini görüyoruz. İnsanlar alışmış olsa gerek oradan ayrılmıyor. Aslında gidecek yerleri de yok. Gecenin ilerleyen saatlerinde orada bulunan herkes titriyor.
Enkazdan çıkarılanlar hakkında bilgi almak için gittiğimiz Şehir Hastanesi’nden neredeyse kovuluyoruz. İlgili yetkili “Bilgi veremiyoruz” deyip duruyor. Üstüne “Ne gerek var haber yapmaya, size ne, ilgilenen ilgileniyor” söylemleri ile karşılaşıyoruz. Oysa o zamana kadar kimi basın mensupları içeri alınmış ve enkazdan çıkarılanlar ile hastane içerisinde görüşmeler yapılmış bile.
Alevilerin yoğunlukta yaşadığı Yıldızbağları Mahallesine yol alıyoruz. Halkın bir bölümü burada bulunan Cemevi’nde. Kendimizi tanıtıp sohbet eden kadınların sohbetine dahil oluyoruz. Tedirginler. “Şimdiye kadar devlet yetkilisi uğramadı” diyorlar. Kadınlar, yetkililere oldukça öfkeli.
Akşamları Cemevi’nde kalanların olduğunu öğreniyoruz. Yukarı katı onlar için ayırmışlar. Oldukça geniş olan bir salonda birkaç ailenin yerleştiğini görüyoruz. Selam verdikten sonra sohbete başlıyoruz. Bizleri görünce biraz şaşırıyorlar. Şimdiye kadar kimse onların halini sormammış.
60 yaşlarında Elif isimli bir kadın ile sohbete başlıyoruz. Fevzi Çakmak Mahallesi’nde oturuyor. Evi gözle görülür bir hasar görmemiş ama o gün yaşadığı tedirginlikten ve korkudan kaynaklı evine girmeye çekiniyor. Aslen Dersim Hozatlı olan Elif, uzun yıllardır Elazığ’da çocukları ile birlikte kaldığını söylüyor. Elif’in yanında bir de torunu var, uyuyor. Israrla bize çay ve yanında taşıdığı ev yapımı keki ikram eden Elif, deprem anında yaşadıklarını anlatıyor: “Dedim ben elime alacam balyozu o fay hatlarını kıracağım ki artık deprem olmasın.”
Uzuntarla Köyü’ndeki evinin hasar görmesi sonucu eşi ile gelen başka bir Alevi kadın, sabahları köydeki ineğine bakmaya gittiğini akşamları ise tekrar Cemevi’ne geldiğini söylüyor ve ekliyor, “Aklım hayvanlarımda.” Cemevi’nde kalan diğer yurttaşlar da yardımların ihtiyaç sahiplerine verilmediğinden şikayetçi. “İhtiyacımız yoksa almayız. Ama asıl ihtiyaç sahiplerine versinler” diyorlar. Yine Cemevi’nin kendilerine ulaştırılan kısıtlı yardımlar ile mahalledeki yurttaşlara yemek dağıttığını da öğreniyoruz.
Cemevi’nden sıcak bir uğurlama ile ayrılırken, asıl maneviyatta mutlu olan ve burada kalan Alevilerin mi yoksa bir gazetecinin Sivrice’de çadırda kalan bir aileye zorla söylettirmeye çalıştığı “Mutlusunuz değil mi halinizden” sorusunun cevabını ise size bırakıyoruz.
Devlet yetkilileri deprem sonrası saat başı açıklamalar yapadursun asıl önemli olan Elazığ halkının söyledikleri ve yaşadığı gerçeklik. 6.8 deprem sonrası geride “İhmal var mı yok mu? Deprem hazırlıkları gerçekten yapılıyor mu?” soruları cevap bekliyor. Geride ise yaşamını yitiren onlarca kişi, arkalarında kalan en sevdikleri ve binlerce yaralı, önlem alınmadığı için yıkılan evler, ağır hasarlı binalar kalıyor.
Nişmiye Güler-Rengin Azizoğlu/Elazığ/Jinnews
İzlenimin birinci kısmına Aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
BİTTİ