Birkaç on yıldır tersi düz gösteren yanılsamalı tarım politikaların hegemonyası altında geri vites ve dikiz aynasız gidiyoruz. Ancak iyi gitmiyoruz!
Devletin resmi kuruluşu TÜİK’e göre, tarım ilk çeyrekte yüzde 5,6 büyümüş, ikinci çeyrekte yüzde 2,8 küçülmüş, üçüncü çeyrekte yüzde 1 büyümüş. Yani 3 çeyrekte tarımda büyüme yüzde 0,7 olmuş.
Mevsim etkilerinden arındırılmış tarımsal istihdam 2017 Eylül’ünden bu yılın eylül ayına 263 bin azalmış. (N. Oral) Bu veriler bize tarımın küçüldüğünü, tarımda istihdamın azaldığını gösteriyor.
Üretim düşüyor
– Tahıl ürünleri üretim miktarları 2018 yılında 2017 yılına göre yüzde 4,8, buğday üretimi yüzde 7, arpa üretimi yüzde 1,4,
– Dane mısır üretimi yüzde 3,4,
– Yemeklik bakla yüzde 13,8, kırmızı mercimek yüzde 22,5, patates yüzde 5,2,
– Ayçiçeği üretimi yüzde 0,8, susam üretimi yüzde 5,3,
– Tütün üretimi yüzde 14,4, şeker pancarı üretimi yüzde 10,6 oranında düştü.
Peki Tarım ve Orman Bakanı ne diyor ve ne yapıyor?
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “paramız var ki ithal ediyoruz” diyor. Ama tarım ithalatla büyümez ki, üretim ile büyür!
Eğer paramız var ise, Tarım Kanunu’nun 21. maddesine göre çiftçiye verilmesi gereken GSMH’nın %1’i oranındaki desteğin niye yalnızca % 036’sını veriyoruz o zaman? Desteksiz ve sahipsiz bırakılan çiftçilerin üretim şevki kalmadı biline. Çiftçilerin üretimden vazgeçtiklerini sağır sultan bile duydu, bir tek hükümet aldırmıyor!
Bakın, son bir yılda buğday üreticisinin eline geçen fiyat yalnızca yüzde 12 arttı. Ama mazot fiyatı yüzde 27, üre gübresinin fiyatı yüzde 64, DAP gübresinin fiyatı yüzde 91 oranında zamlandı. Madem paramız var çiftçilerin üretim girdilerini neden sübvanse etmiyor, üretmelerine destek olmuyoruz da ithalat ve ihracat şirketlerini besliyoruz? Bu soru yıl boyunca hükümete soruldu, bir türlü yanıt alınamadı. Nedense?