‘Terör – terörizm – terörist, yüzyıllardır hemen hemen her gün duyduğumuz bu kavramlarla, kapitalist modernite güçleri varlıklarını devam ettirmek için daha doğrusu yarattıkları vahşi şiddeti görünmez kılmak, toplumsal korku ve kaygıyı beslemek ve sorgusuz sualsiz itaat yaratmayı amaçlamaktadırlar’
Zelal Bilgin
İRA üyesi Sean Macbride, kapitalist modernite güçleri tarafından yıllarca terörist olarak tanımlanmıştı. İrlanda bağımsızlık savaşında yer almış, uluslararası “İnsan Hakları Kahramanı” olarak tanımlanmış, 1974 yılında “Nobel Barış Ödülü”, 1975-1976’da ise “Lenin Barış Ödülünü” alan tek kişiydi. İrlanda’nın bağımsızlığı için mücadele eden sistem dışı bir militandı.
Türkiye hükümetleri tarafından yıllarca terörist olarak tanımlanan Celal Talabani ve Mesut Barzani 1991’de Türkiye’ye geldiklerinde, dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Çankaya’da başlayan görüşmeler sonucunda terörist sıfatları kaldırılmıştı.
16 Mart 1993 yılında Sayın Abdullah Öcalan ile yapılmaya başlanan görüşmelerde, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın mesajları iletilmiş, bu görüşmelerden sonra ateşkes ilan edilmiş Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözümünün zemini oluşturulmaya çalışılmıştır. Bugün İmralı ada hapishanesinde mutlak tecrit altında tutulan Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için 74 ülkede eylemler yapılmakta, uluslararası düzeyde kendi alanlarında otorite olarak kabul edilen siyaset bilimcileri, filozof, aydın ve akademisyenler bu eylemde yerini almaktadır. Yine Sayın Öcalan’ın barışa yönelik perspektifleri, ezilen halkların direniş simgesi olmuş, birçok üniversitede savunmaları ders olarak verilmiştir. Dünya genelinde en etkili lider olarak seçilmiş, milyonlarca insan irademizdir demiştir.
Sinn Fein Milletvekili Gerry Kelly bir röportajında “Birinin teröristleri başkalarının kurtuluş savaşçılarıdır” diyerek terörist kavramını sorgulamaktadır.
Bizde buradan sorgulamaya başlayalım. Hegemon güçler beka ve ulusal güvenlik adı altında yüzyıllardır hakları ötekileştiren ve milliyetçi bir terörizm inşa eden başat aktörlerdir. Köleleştirme bunun en bariz örneklerindendir. Yaşama hakkı tanınmayan, emek sömürüsünün maksimum düzeyde olduğu, evi ve toprağı olmayan, evlenme ve çocuk sahibi hakkı olmayan köleleştirilmiş yığınlar yaratıldı. Film sahnelerinde tanıklık ettiğimiz birbirine zincirli yüzlerce siyahi aralıksız çalıştırılırken, hasta olma, mola verme hakları olmadan, performansları düştüğü anda şiddet ve ölümle cezalandırıldılar. Terörizmin ilk örnekleri arasında sayılabilecek bu ırkçı sistem, ulus devlet sınırları içerisinde yöntem ve biçim değiştirerek aralıksız devam etti.
Faşizm = Terörizm
Gorden Marshall sosyoloji sözlüğünde, faşizm için şöyle der; “Siyaset sosyolojisinde faşizmi kaynaşmış bir devlet aygıtının tipik biçimde terör içeren hakimiyetini, dolayısıyla güçler ayrımını ya da hukukun egemenliğinin olmadığı, sıklıkla ırkçı ama her zaman milliyetçi bir küçük burjuva ideolojisiyle donanmış tek bir partinin egemenliği altındaki bir tahakküm rejimini savunan ya da bir nitelikte olan partileri, ideolojileri veya devletleri göstermeye başlamıştır.”
Bu tanımlama yaşadığımız coğrafyanın özetidir adeta. Ulus devletin ve ulus milletin inşasıyla faşizm devletlerin yöntem ideolojisi olmuş, milliyetçik örgütlenmiş terör, faşizm ve milliyetçilik maskesi altında biçim kazanmıştır. Sistem dışı aktörlerin “Halkların kendi kaderini tayin etme hakkına” olan inançları doğrultusunda, ortaya koydukları direniş ve doğal hak talepleri terörizm ve terörist faaliyetleri olarak tanımlanmıştır. Kitlelere terörizm üzerinden propagandalar yapılmış, can ve mal güvenliği savı ortaya atılarak milliyetçi terörizm örgütlenerek günümüze kadar taşınmıştır. Son dönemde artan sağcı-liberal faşist yönetim anlayışları bu örgütlenmeden bağımsız değildir. Kitleler bir terör saldırısında veya savaşta, ölmekten değil birini öldürmek zorunda kalabileceği korkusu yaşarken, ulusal bağımsızlık yalanı adı altında halklar teslimiyete zorlanmış, solun terörist olarak anımsanmamak adı altında ortaya koyduğu yetersizlikler nedeniyle de sağ güçlenmiştir.
Terör – terörizm – terörist, yüzyıllardır hemen hemen her gün duyduğumuz bu kavramlarla, kapitalist modernite güçleri varlıklarını devam ettirmek için daha doğrusu yarattıkları vahşi şiddeti görünmez kılmak, toplumsal korku ve kaygıyı beslemek ve sorgusuz sualsiz itaat yaratmayı amaçlamaktadırlar. Tabi ki bu konuda mahir olduklarını yaşatılanlarda görüyoruz.
Devletsiz halkların ve ötekileştirilenlerin ortaya koyduğu varlık mücadelesi ulus devletler tarafından terörizm olarak tanımlanıp, sömürü, asimilasyon ve soykırıma varan uygulamalarla bastırılmaya çalışılmıştır. Şimdi birkaç tanıklığımızı sizlerle paylaşacak, kim terörist kim değil size bırakacağım. Bu tanıklıklar çok eski tarihlere ait olmayacak. Sizleri Zîlan’a, Koçgirî’ye, Dersîm’e, Mereş’e, Sêwaz’a ve şimdilerde ise çokça tartışılan Şeyh Sait İsyan’ın da devlet eliyle yapılan katliamlara götürüp yormayacağım. 1980 Darbesi işkencelerini ve işkencecilerini de yazmayacağım. Faili meçhulleri, köy boşaltmaları ve yakmalarını da anlatmayacağım. Bunlar da tarih sayfalarında yer alan Türkiye devleti tarafından katledilen Kürtlerin “Hain, eşkıya, barbar ve terörist” olarak tanımladığı soykırıma dayalı politikalarındandır. Size AKP-MHP’nin iktidarının 23 yıllık iktidarı boyunca uyguladığı faşist ve tekçi politikalarının tanıklığını anlatacağım.
Roboskî’de çoğu çocuk 34 canımızın F16’larla yapılan hava saldırılarında katledilmesine ve devlet yetkililerinin “Her kürtaj Roboskî’dir” tanımlamasına tanıklık ettik. Cizîr’de 200 canın sığındıkları bodrumda diri diri yakılmasına, Taybet İnan’ın cansız bedeninin 7 gün 7 gece evinin önün de yerde kalmasına ve onu almak isteyenlerin vuruldukları ana tanıklık ettik. Her gün 3 kadının katledildiğinin haberlerine tanıklık ettik, tarikat ve cemaatlerin çocuk istismarına ve tecavüzlerine, okullarda mürit devşirmek için örgütlenmelerine tanıklık ettik. Domuz bağları ve asit kuyularında faili meçhul bırakılan cinayetlerin faillerinin meclise taşınmasına tanıklık ettik. Kocama bahanesiyle eli kanlı katillerin ve “Bir güvercin tedirginliğinde yaşıyorum” diyen Hrant Dink’in katilinin tahliye edilmesine tanıklık ettik. Tek adam rejiminin kuvvetler ayrılığını yok ettiği, ekonomik krizden nasibini alarak zam üstüne zam alan soğanında terörist olduğuna tanıklık ettik. X’te paylaşım yaparak barış ve demokrasi isteyenlerin, aynı talepte bulunan aydın, akademisyen ve yazarların gözaltına alınmalarına tanıklık ettik. Türkiye’nin, 29 yıldır İmralı Ada Hapishanesi’nde mutlak tecrit altında tuttuğu Sayın Abdullah Öcalan’ın demokratik, özgür, adil ve barış taleplerine karşın koşullarının daha çok ağırlaştırıldığına tanık olduk.
Her gün Kürt halkına ve muhaliflere terörist dendiğine tanıklık ediyoruz. Devletini Mezopotamya halklarının toprakları üzerine yapan işgalciler halkların dilini, kültürünü ve inancını inkâr ve imha etmekten de geri durmuyor. Demokratik yol ve yöntemlerle Kürt sorununu çözmek adına Mecliste olan Kürt milletvekillerine ve onlara oy veren halklara her gün resmi ağızlardan hakaret ediliyor, terörist olmakla itham edilirken, cezaevi ile de tehdit ediliyorlar. Eli tetikte binlerce üniformalı ne kalemşor faşist faaliyetlerinden geri durmayarak kutuplaşmayı derinleştirip, şiddet ortamını yaratıyorlar. Barış ve özgürlük diyenler terörist, savaş ve kan isteriz naraları atanlar ise vatansever oluyor.
Terörist tanımıyla ne amaçlanıyor?
- Bir halkın, gurubun veya inancın eylemlerini ve faaliyetlerini terörizm olarak tanımlamak bu kesimleri anlama ihtiyacını ortadan kaldırarak doğrudan kötü ve yok edilmesi gerektiği fikriyatını oluşturur.
- Terörist tanımıyla; tanımlananların yaşamlarını ve varlıklarını koruma ihtiyacı olduğu unutturulmaya çalışılır.
- Terörist tanımıyla; sivillerin katledildiği, kimyasal silahların kullanıldığı, savaş ve insanlık suçu işlendiğinin üstü örtülmeye çalışılır.
- Terörist kavramıyla; göçertme ve soykırım politikalarında yer aldığı tarihi hakikatler gizlenerek çarpıtılmış bir tarih yaratılıyor.
- Terörist kavramıyla; çoluk çocuk, kadın yaşlı gözünün yaşına bakılmadan cezalandırılacaktır naraları ile çocukların ve kadınların katliamları normalleştirilir.
- Terörist kavramıyla; cezaevlerinde ölüme terk edilen ağır hasta politik tutsakların ölümüne karşı duyarsızlık geliştirir.
- Terörist kavramıyla; başta Kürtler olmak üzere, düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanan herkesin gözaltına alınması, tutuklanması ve cezaevlerinin dolup taşması övünç kaynağı yapılır.
- Terörist kavramıyla; Meclis’te grubu bulunan DEM-Parti’nin önüne bir grubun kolluk eşliğinde sarı ceset torbası bırakmasına karşın tepkisizlik geliştirilir.
- Terörist kavramıyla; Gezi direnişine ve HDP’li vekil ve yöneticilerin yer aldığı Kobanê davasıyla siyasetin, demokrasinin ve özgürlüklerin yargılanması ve cezalandırılmasına karşı sessizlik, tepkisizlik örgütlenir.
- Son olarak terörist kavramıyla; çeyrek asırdır İmralı Ada Hapishanesi’nde tutulan halkların adil, eşit ve özgür bir şekilde barış içinde yaşayabileceğinin perspektifini ortaya koyan Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecrit kaldırılmazken, yaşadığı bu uygulamaya karşı sessiz kalınır.
Sahi, kim terörist?
Kendi iktidarlarını devam ettirmek için her türlü baskı ve işkence yöntemine başvuran ve soykırım yapan mı? İmha ve inkâr politikalarına başkaldıran mı? Kim?
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi