Küresel ısınmanın temel nedenlerinden biri olarak yaşamı olumsuz etkileyen kömürlü termik santrallerin istihdam yaratmadığı, aksine dünyada binlerce insanı işsiz bıraktığı ortaya çıktı
Orta ve Doğu Avrupa’da çevre ve insan hakları çalışmaları yürüten sivil toplum kuruluşu Bankwatch’un analizine göre, kömür istihdamı hakkında gerçekçi olmayan iddiaları yalanlıyor. Kömür savunucuları Güneydoğu Avrupa’da yeni kömürlü termik santraller yapılırsa, var olanlarla birlikte yaklaşık 30 bin kişiye istihdam sağlayacağını söylüyor. Ancak Bankwatch’un yeni analizi bu bilginin aksine 5 bin kişilik istihdamı ortadan kaldıracağını ortaya koyuyor. Sekiz Güneydoğu Avrupa ülkesinin (Bosna-Hersek, Bulgaristan, Yunanistan, Kosova, Makedonya, Karadağ, Romanya ve Sırbistan) incelendiği analizde, kömür endüstrisinin yeni kömürlü termik santral kurabilmek ve eskilerinin yaşam sürelerinin uzatılabilmesi için kullandığı 10 binlerce iş gücü yaratılacağına dair iddialarının fazlasıyla abartıldığı belirtiliyor. Bankwatch çalışmasına göre, kömür endüstrisi tarafından öne sürülen 10.030 kişilik istihdamın korunacağı ve 17.600 yeni istihdam yaratılacağı bilgisinin aksine, 5.170 kişilik istihdamın yok olacağı tahmin ediliyor. ,
Tek kazanan şirketler
Analizde örnek olarak verilen iş gücünün artacağının öne sürüldüğü güç santrallerinden biri olan 500 MW’lık Kosova e Re kömürlü termik santralinde sayılar arasındaki en büyük uçurum göze çarpıyor. Temsilcilerin santrale dair basın açıklamaları, inşaat aşamasında 10 bin, işletme sırasında ise 500 yeni iş gücünün yaratılacağı yönündeyken; Bankwatch analizi, inşaat aşamasında bin 200 işçiden, işletme aşamasında ise 190 işçiden fazlasının görevlendirilemeyeceğini ortaya koyuyor. Üstelik bu sayıların çoğunun yurtdışından getirilecek uzmanlar olduğunun da altı çiziliyor. Bu durumda kazanan tek kesim şirketler, yani patronlar oluyor.
İstihdam bir yalan
Ayrıca analize göre, gerekenden çok işçinin çalıştığı bölgedeki kömür madenlerinin işçi sayılarında yeni santral yapılsın yapılmasın ciddi bir düşüş yaşanacağı öngörülüyor. Bankwatch Enerji Koordinatörü ve analizin yazarlarından Ioana Ciuta, kömür endüstrisi ayakta kalabilecekmiş gibi davranan bölgedeki hükümetlerin insanları yanılttığını söylüyor ve “Endüstri ölüyor ve istihdam için verilen sözler, işçileri ve toplulukları yanlış yönlendiriyor” diyor.
Türkiye zehirleniyor
Kömür, dünya üzerinde en büyük kirlilik yaratan enerji kaynağı ve küresel karbondioksit (CO2) emisyonlarının tek başına en büyük sorumlusudur. Tüm dünyada her yıl kömürlü termik santraller 11 milyar ton CO2 salımına neden olmaktadır. Eğer yeni termik santral planları aynen devam ederse, kömür kaynaklı CO2 salımları 2030 yılına kadar %60 oranında artış gösterecektir. Türkiye’de ise yapıldıkları takdirde, ülkenin karbon salınımlarını birkaç yılda yarı yarıya artıracak oranda termik santraller planlanmış durumda.
Dünyanın dengesini değiştirdi
Kapitalist endüstrinin ortaya çıkışıyla birlikte, çoğunlukla karbondioksit salınımlarının yol açtığı sera gazlarının artan emisyonları, yerkürenin dengesini değişmiştir. Son iki yüz yıldan bu yana karbondioksit birikiminden dolayı atmosferde hapsolan kızılötesi radyasyon miktarı artmıştır. Bu artış aynı zamanda küresel sıcaklık artışı ile birlikte iklim değişikliklerine de yol açmaktadır. Karbon kirliliği iklim değişikliğine yol açan en önemli etmenlerden birisidir; küresel ısınmayı artırır, buzulların erimesine yol açarak deniz seviyesini artırır, hava ve yağış rejimlerinde değişikliğe yol açar, ekosistemde, habitatta ve canlı türlerinde soykırımları büyütür.
Sağlığı tehdit ediyor
Bu değişimler dünyanın her yerinde insanların sağlığını ve refahını tehdit etmektedir. Halk sağlığı açısından risk içeren bu değişimlerin yol açtığı temel sorunlar; daha fazla sıcak dalgası ve kuraklık gözlenmesi, özellikle kentlerde duman artışı ve ozon kirliliğindeki artış, kasırga, aşırı yağış ve sel gibi uç iklim olaylarının görülme sıklığındaki artış, Lyme hastalığı ve Batı Nil virüsü gibi hastalıkları yayabilen kene ve sivrisineklerde gözlenen artıştır. İklim değişikliğinin yol açtığı sağlık sorunları nedeniyle çocuklar, yaşlılar, kalp ve akciğer hastalarıyla yoksul ve dezavantajlı kesimleri daha büyük bir risk altına sokar.
EKOLOJİ SERVİSİ