İdam kararlarına, her türlü şiddete ve saldırıya rağmen kadınlar özgürlük şarkıları söylüyor İran’da. Adeta Kürt kadınlarının ’21. yüzyıl kadınların yüzyılı olacak’ öngörüsüne hayat veriyorlar
Nesli Şahiner
İranlı ve Kürt kadınların özellikle son birkaç aydır verdiği muazzam mücadeleyi duymayan ya da bilmeyen kalmamıştır. Yıllardır cinsiyetçi, otoriter ve muhafazakar politikalara karşı müthiş bir direniş gösteren kadınlar, şimdilerde de topluma öncülük ederek İran rejiminin karanlığına karşı aydınlık günlerin yakın olduğunu ilan ediyor.
1979 yılında “İslam Devrimi” adı altında karanlığa itilen kadınlar, o yılın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde tüm alanlardan dayatılan hiçbir baskıyı kabul etmeyeceklerini haykırmış, bunu hafife almayan İran rejimi ise kadınları baskı altına alacak bir mekanizmayı hayata geçirmişti. İrşad Devriyesi (ahlak polisi) adı verilen bu paramiliter yapı, kadınların bedenlerinden hayat tarzlarına kadar baskı ve cezalandırmayı sağlamak anlamını taşıyordu.
Kadınlar ayağa kalktı
Kadınlara, gençlere, halkların büyük kesimine şiddet uygulayan, her yerde gözaltında tutan, nefes aldırmayan bu karanlık yapı, 14 Eylül’de Tahran’da “İslami kriterlere uygun olmadığı” gerekçesiyle 22 yaşındaki Kürt kadın Jîna Emînî’yi (Mahsa Amini) öldüresiye darp etti. Birkaç gün yaşam savaşı veren Jîna’nın 16 Eylül’de yaşamını yitirmesi ise bardağı taşıran son damla oldu. Başta kadınlar olmak üzere halklar ayaklandı ve rejime başkaldırdı.
Yıllardır zorunlu başörtüsüne, baskıya, şiddete, yoksulluğa, katliamlara karşı mücadele veren İranlı ve Kürt kadınlar, Jîna Emînî’nin işkence edilerek katledilmesiyle bir daha evlere dönmemek üzere sokakları mesken tuttu.
Mücadelelerinin baş sloganı ise Kürt kadınlarının yıllardır kullandığı ve artık dünyaya malolan “Jin, jiyan, azadî”ydi…
Jîna’nın katledilmesi fitili ateşledi
Her şey 13 Eylül akşamı saat 18.30 sularında başladı. İran’ın Rojhilat Kurdistan (Doğu Kurdistan) Eyaleti Sakız’dan ailesi ile birlikte gittiği Tahran’da 22 yaşındaki Kürt kadın Jîna Emînî, rejim güçleri tarafından “tesettüre uygun davranmadığı” gerekçesiyle gözaltına alındı. Gözaltında tutulduğu yerden iki saat sonra da Kasra Hastanesi’ne nakledildi. Gördüğü şiddet nedeniyle hastaneye götürüldüğünde kalbi ve beyni sağlıklı çalışmıyordu. Doktorlar beyin ve kalp fonksiyonlarının normal olmadığını, tüm müdahalelere rağmen beyninin uyanmadığını aktardı.
Jîna’nın işkence görerek hastaneye kaldırılması ve ardından yaşamını yitirmesi İran’da zorunlu tesettür meselesini yeniden gündeme getirirken, toplumda da infiale neden oldu.
Cenazede başörtüler atıldı
Jîna’nın cenazesi, İran rejim güçlerinin ablukası altında kadınların sloaganlarıyla verildi toprağa. Jîna toprağa verilirken, törene katılan kadınlar başörtülerini yere atarak, “Diktatöre ölüm”, “Jin, jiyan, azadî (Kadın, yaşam, özgürlük)” sloganları attı.
Cenazede çıkartılan başörtüler ve atılan özgürlük sloganları yakılan fitilin ilk ateşi oldu. Feministlerden kadın hakları savunucularına, sporculardan edebiyatçılara, gazetecilerden siyasetçilere kadar önce sosyal medyadan dalga dalga yayılan tepkiler, İran ve Rojhilat’taki kentlerde eylem çağrılarıyla sokaklara yayıldı.
Eylemlerden genel greve
İran’da kadınların öncülüğünde başlayan eylemler, İran ve Rojhilat’ın birçok kentinde genel grevlere gidilmesine, dersler ve mesailerin boykot edilmesine, kepenklerin kapatılmasına kadar genişledi. Rojhilat’ın Sine, Bane, Seqîz, Merîwan, Dîwandere, Dêwlan, Kamyaran, Şino, Mahabad, Bokan, Kirmanşan, Ciwanro, Pawe, Tîkab ve İlam kentlerinde halk genel greve giderken Urmiye, Mahabad, Bokan, Tîkab, Seqîz, Bane, Kamyaran, Dêwlan, Qurwe, Dîwandere, Kirmanşan, Îlam ve Bicinurd’da farklı eylem ve etkinlikler düzenlendi. Birçok işçi sendikası da genel grev kararını desteklediğini açıkladı.
‘Saç yoksa günah da yok’
Eylül ayının son haftasına girildiğinde protestolar çok sayıda kente yayılarak büyüdü.
Örneğin Sinê’de Azadi Meydanı’nda “Diktatöre ölüm”, “Jin, jiyan, azadî” sloganları ile başı çeken kadınlar ve halk ne rejim güçlerini ne de bariyerleri tanıdı. Kadınlar eylemlerde başörtülerini sloganlar eşliğinde çıkardı.
Rejim güçleri gaz bombası, tazyikli su ve plastik mermi ile saldırırken, çok sayıda kişi gözaltına alındı.
Fakat bu saldırı ve gözaltılara karşı kadınlar geri adım atmadı. Jîna’nın “zorunlu başörtüsü kurallarına uymadığı” gerekçesiyle katledilmesine atfen kadınlar da saçlarını da kesip atmaya başladı.
“Saç kalmadı, sorun kalmadı”, “Saç yoksa günah da yok” diyerek tepkilerini ortaya koyan kadınlar, başörtülerini de bağladıkları çubukların üzerinde yaktıkları videolar paylaştı.
Bu eylemler de tüm dünyaya yayıldı. Türkiye dahil onlarca ülkede kadınlar saçlarını kesti.
İsyanın adı ‘Jin, jiyan, azadî’
Küresel kadın mücadelesinin yansımalarına da tanık olduğumuz İran’da, kadınların ortaya koydukları eylemlerin içeriği de büyük anlam taşıyor.
Mesela, kadınların eylemlerde neden saçlarını kestiklerini, Euronews Farsça servisinde çalışan ve isminin açıklanmasını istemeyen İranlı bir gazeteci, şu sözlerle açıklıyor: “Saçını kesmek anlamlı bir protesto biçimi. Çünkü, İran tarihi boyunca kadınlar ayağa kalkmak için yeterli güce sahip olmadıklarında saçlarını keserlerdi. Bu her zaman bir isyan ve mücadele başlatma sembolü olmuştur.”
Yanı sıra “Jin, jiyan, azadî” sloganının ayaklanmada baş slogan olarak kullanılması ve tüm dünyaya yayılmasında Kürt kadınlarının verdiği özgürlük mücadelesinin büyük etkisi var.
Rojava Kadın Devrimi ilham oldu
Bu etkiyi Demokratik Birlik Partisi (PYD) Kadın Meclisi Yürütme Üyesi Şadiya Omer, NuJINHA’ya verdiği demeçte şu şekilde ortaya koyuyor: “Rojava Devrimi ile birlikte birçok büyük değişim yaşandı ve kadınlar büyük başarılara imza attı. Elbette bu, İran’ın performansında, kadınların nasıl ayağa kalktığını ve artık baskıyı kabul etmediğini gösterdi. Bu kutsal an elbette Rojava’daki Kadın Devrimi sayesinde oldu ve bu devrim tüm dünyayı etkisi altına aldı. Özellikle bu devrimin öncüleri kadınlardı ve her alanda kendilerini öne çıkardılar.”
Kadınlar en önde
İranlı kadınlar, 1979 İran Devrimi’nden beri ataerkil, muhafazakar ve faşizan baskılara karşı farklı biçimlerde direniyor ve mücadele veriyorlar. Şimdilerde artık bir ayaklanmaya dönüşen mücadelelerinde kadınların öncü rolde olmalarında ise kuşkusuz katledilen Jîna Emînî’nin Kürt olması ve protestoların Kürdistan kentlerinde başlatılmasıyla paralellik taşıyor.
Tek sorun başörtüsü değil
Öte yandan, en başta İran’ın belli bölgelerinde ve etnik merkezlerinde patlak veren eylemler, ekim ayında neredeyse tüm İran coğrafyasına yayıldı. Bu yayılma bir ayaklanmaya dönüştü ve farklı sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel kesimleri de içine aldı. Zaten kadınların öncülüğünde başlatılan bu ayaklanma, sadece “zorunlu başörtüsüne, hayat tarzına müdahale” başlıklarıyla ele alınamaz.
İran rejiminin yolsuzlukları, toplumu derin bir yoksulluğa mahkum eden politikaları, ayrımcı, cinsiyetçi uygulamaları gözardı edilemez elbette. Ahlâk Polisi Devriyeleri’nin genişletilmesi ve sertleşmesi, kadınların çalışmasının önüne konulan engeller, yine kadınların her türlü bahaneyle gözaltına alınıp tutuklanması, şiddete uğraması, hem kadınların hem de LGBTQ+’ların vahşet yöntemleriyle katledilmesi, idam cezalarının verilmesi gibi onlarca uygulamayı saymak da mümkün.
Özgürlükten geri adım yok
İki ayı geride bırakan ayaklanma üçüncü ayına girerken İran rejimi, ayaklanmaya katılanlara da idam cezası verilmesini onaylayan bir kararı yürürlüğe soktu. Kararın hemen ardından da tespit ettiği eylemcilere idam cezası yağdırmaya başladı.
10 Ekim İdam Cezasına Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde de İran İnsan Hakları Örgütü, 2022’nin son 10 ayında İran rejiminin cezaevlerinde 2’si çocuk, 12’si kadın olmak üzere en az 428 kişiyi halkın gözleri önünde idam ettiğini açıklamıştı.
İdam kararlarına, her türlü şiddet, gözaltı, tutuklama ve hedef alınarak katledilmelere rağmen geri adım atmayan kadınlar, gençler, işçiler, halk ise en önde özgürlükleri, hayatları ve yeni bir İran için mücadele etmeye devam ediyor.
Ne recm, ne darağaçları…
Son olarak, İranlı kadınların mücadelesini yine onların marşıyla selamlıyoruz…
“Tenimdeki yara izinden tekrar yeşereceğim;
varlığım için ki ben kadınım, kadınım, kadınım
ses sese, ele el verirsek, beraber adım atarsak kurtuluruz,
başka bir dünya yaparız, eşit bir dünya, dayanışma ve kardeşlik içinde
daha iyi ve daha mutlu bir dünya
ne recm, ne darağaçları, ne tekrar tekrar gözyaşları, ne utanç
başka bir dünya yaparız, eşit bir dünya, dayanışma ve kardeşlik içinde
daha iyi ve daha mutlu bir dünya…”
342 kişi katledildi
İran İnsan Hakları Kurumu (IHR), kasım ayında açıkladığı raporunda; Jîna Emînî’nin katledilmesinin ardından başlayan ayaklanmada İran rejimine bağlı polis ve askerler tarafından öldürülenlerin sayısının 342’ye çıktığını duyurdu.
IHR’ye ait internet sitesinde yayımlanan raporda, 31 eyaletten 23’üne dair veriler paylaşıldı. En çok can kaybının Sistan-Belucistan’da yaşandığı ifade edildi.
26 kadın katledildi
Rapora göre, Sistan-Belucistan eyaletinde 123, Tahran’da 39, Mazenderan’da 33, Kürdistan’da 32, Gilan ve Batı Azerbaycan’da 23’er, Kirmanşah’ta 14, Elborz’da 15, Huzistan ve Horasan-ı Rezevi’de 5’er, İsfahan ve Zencan’da 4’er, Merkezi ve Loristan’da 3’er, Kazvin, Kohgiluye-Buyer Ahmed, Doğu Azerbaycan, Erdebil, İlam, Buşehr ve Hemedan’da ikişer, Simnan ve Kirman’da da birer gösterici yaşamını yitirdi. Hayatını kaybeden göstericilerden 43’ünün 18 yaş altı, 26’sının da kadın olduğu açıklandı.
5 kişiye idam kararı
Yanı sıra raporda, ayaklanmalarda gözaltına alınanların sayısının 10 binin üzerinde olduğu ifade edilirken, şu ana kadar 5 gösterici hakkında da idam kararı verildiği bilgisi yer aldı.