Stockholm. Karantina günlerinde insan ne yapar? Biraz dizi müptelası olur! Bir Türk dizisi İsveç’i kırıp geçiriyor desem, umarım okurlarım şaşırmaz. Modern och Dottern ( Ana ve Kız) dizisi… Daha önce de biraz Dallas dizisinin Boğaziçi kıyılarına uygulanmış versiyonu olan Paramparça dizisi öyleydi… Elbette Boğaz kıyıları Dallas’ı katlar.
Zaten İsveç’e geldiğim 2013 yılında, bir otelin fuayesindeki televizyondan Türkçe konuşulduğunu duyunca şaşırmıştım. Savcılı mavcılı bir diziydi, hangisiyse. Zaten 2 yıl TV izlemeyecektim. Sadece yazılı basın!
Ana ve Kız dizisinde oyuncular gerçekten başarılı karakterleri yansıtmakta. Ama favorim, Gönül Perçin, iyi bir Çehov oyuncusu olduğu bu dizide de yansıyor. Ama dikkatimi ilk kez, Kadir İnanır’ın başrolünü oynadığı Kapı filmindeki Süryani ana rolüyle çekmişti.
Yine bir başka dizi Netflix’den, The Designated Survivor (Atanan Sağ Kalmış)… Dün onun izlediğimiz parçasında Reis Fatih Turan karşımıza çıkmaz mı? Bir posta atışı var ki Amerika’nın sağ kalmış başkanına… Hem Fatih hem Turan! Senarist hayli vakıf bizim karakterlere anlaşılan.
Vay be, ama Macron’a, haddi olmadan ha bre Osman, Osman diye başını ağrıtınca, bir posta koyuşu var dı ki Fatih Turan’ın! Oğlum anlamıyorsun, salak mısın nesin! Bir dedin sustum, iki dedim sustum, sabrımı taşırdın sonunda, adam terörist, terörist yahu!
Ama kim yok ki zaten karakter olarak, Clinton’undan Trump’ına… Kısacası Amerikan Capitol’u Başkan dahil havaya uçurulur derin Amerikan devleti tarafından, ama operasyonu sözde bir radikal İslamist yapmıştır. Elbette derin Amerikan devleti ile bağlantılı. Ve bir akademisyen kendini Amerikan başkanı olarak bulur. Ama ne çile adamın çektiği, Ana ve Kız’ı aratır.
Gazeteciyim ama haberim yok. Meğerse daha 2017 yılında olay olmuş bizim designated basında sözkonusu dizi… Homurtu yükselmiş. Bu yaz da, Netflix’in Türkiye ayağında yasaklanmış. Ertuğrul Özkök’e duyururum. Müdavimidir Netflix’in de ondan.
Bir başka dizi sallayan, elbette The Crown! İngiliz kraliyet ailesinin hikayesi. O da saraydan homurtu yükseltti ama, yasaklama falan söz konusu olmadı.
Amerikan derin devleti de Atanmış Başkan’ı yasaklatma girişimlerinde başarısız kaldı! (Şaka) Amerikalılar geleceğe felaket gözüyle bakan filmleri sever. Şu New York az batmadı felaket filmlerinde
Ama 11 Eylül, fantezi değil, bir gerçekti. İkiz Kuleler’in yerine konulan anıtı gördüm 2015 yılında New York’ta. Kara devasa bir kuyu, sular dibe, bir meçhule doğru akmakta… Kenarına ise ölenlerin adları yazılı… Az ötesinde 19. yy.’da İrlanda’da 1845-49 yıllarında açlık ve salgın hastalıktan ölen bir milyon insanın anısına ithaf olunan anıt var. Osmanlı Sultanı reformist Abdülmecit, “gönlü yüce Türk”, bir kamyon dolusu yiyecek yollamıştı İrlandalılara.
Amerikan Başkanı Bush, korkudan bir sığınağa inmişti, çünkü Beyaz Saray ve Pentagon da hedefti, diğer başarısız kamikaze atağında. Afganistan’ın İslamist “özgürlük savaşçıları” bumerang gibi geri gelip vurmaya çalışmıştı US’in kalbini.
Ve oğul Bush’un ilk refleksi, sığınağa inmekse, ikincisi Suudi ailesinin US’deki mensuplarını salimen ülke dışına çıkarmak olmuştu.
Fatih Turan’ın Kasımpaşa’da hem Kürt, hem Neyzen, hem de Komünist olan bir öğretmeni vardı. Ne kadar başarılı olduğu öğrencisinin başarısından anlaşılıyor.
Ona bir mektup yazmıştı, ne de olsa hocası nasihatte bulunan. Bir de, öğrencileri ile arasında sır olarak kalmasına söz verdikleri bir olay var. Hadi, al sana bir film hikayesi daha!
Merak eden, Ergün Sönmez’in “Kolektif Emperyalizm ve Türkiye’nin Konumu” ( Belge Y. 2019) adlı kitabını bulup okur. Tabii dağıtım engelini aşabilirlerse, Latife Fegan’ın “Yazmasam Olmazdı” kitabı çıktı, insanlar ulaşamıyor. Devasa kitabevleri ağı, bestseller makenizmasına bağımlı. Onlar en başta Hürriyet grubuna, onun desen hali malum. Hasılı, artık kitap yasaklamaya da gerek kalmıyor. Bizzat dağıtım tekelleri hallediyor işi.
2015 yılında Kasımpaşa’yı ziyaret ettim. Futbol sahası harika biçimde yeniden düzenlenmişti, sokaklar da…
Sportmenlik şike kaldırmaz. Ama sporun da bazen engellemeyen bir parçası olur maalesef. Sportmen, rakibine saygı duyar.
O zaman haydi Osman’ı anladık diyelim, adama gıcıksın! Sınıfsal tepki! Peki ya Selahattin, rakip adayın! Valla sportmence bir davranış değil!
Selahattin Demirtaş’ın “Seher”ini okudum yeniden, insan hakları mücadelesinden omuzdaşı, tabii benim de omuzdaşım, Emirhan Türkmen iyi yaptı Dipnot’ta yayınlamakla.
Diyelim, ABD’de sol eğilimli bir başkan adayı vardı, Sanders, Bayan Clinton onu başkan yardımcısı seçse idi, Trump’ın başkan olması mümkün değildi.
Ama Biden bundan bir ders çıkardı ve siyah olmasa da, siyah bir hanımı başkan yardımcısı olarak belirledi, zorlu bir mücadele ile Trampeti alt etti.
Umarım yandaşları The Designated Survivor’daki gibi, 2014 yılında konferans verdiğim Capitol Hill’i havaya uçurmaz!
Sahi, biz de biraz survivor’uz ne de olsa. Hüseyin Aykol hatırlattı bana, sağolsun. 3-4 Aralık gecesi, Welat gazetesi, Belge Yayınları ve Özgür Gündem (benim için ÖG!) havaya uçurulmuştu.
(*) Yazının başlığı, Günther Grass’ın “Teneke Trampet”inden mülhemdir.