Kayseri’de Suriyelilere yönelik ırkçı saldırıya tepki gösteren DEM Parti Grup Başkanvekili Temelli, ‘Hem iktidar hem muhalefet partilerinin nefret söylemleri linç saldırıları olarak karşımıza çıkıyor’ diyerek mülteci sorunlarını yaratanın Türkiye’nin politikaları olduğunu söyledi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
Dün akşam Kayseri’de Suriyelilere yönelik ırkçı saldırıya dikkat çeken Temelli, ev ve iş yerlerinin yakıldığını anımsattı. İnsanların hayatlarına kastedildiğini belirten Temelli, “Tabiki bir olay karşısında tepki verilebilir ama buradaki tepki kabul edilemez bir ırkçı kalkışmadır. Biz bunu tarihte çok defa yaşadık. Bir kez daha buna cüret edenleri kınıyorum. Bu olayın arkasında yatan anlayışın da aslında ırkçı faşist bir anlayış olduğunu çok iyi biliyoruz. Özellikle hem iktidar hem de muhalefet partileri uzun süredir mültecilere yönelik bir ırkçı söylemi sürekli dile getirmektedir. Bunun sonucunda da toplumda bu tür infaaler ortaya çıkmaktadır” dedi.
Mülteci sorununu yaratan Türkiye devletinin politikalarıdır
Türkiye’de bir mülteci sorunu olduğunu ve bu sorunun gelenlerden ötürü olarak yansıtılmaya çalışıldığını ancak asıl sorunun AKP-MHP’nin Kürt sorunu ve dış politika yaklaşımından kaynaklandığını dile getiren Temelli, “Bugün Suriye’de yaşanan olayların Irak ve Ortadoğu’da yaşanan birçok vakanın arkasında Türkiye’nin bölgeyi istikrarsızlaştırıcı dış politikası olduğunu çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla mülteci sorunu mülteciler eliyle yaratılmış değil, Türkiye devletin uyguladığı politikalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Mülteci sorunu çözülecekse öncelikle Ortadoğu’ya barış gelmesiyle Kürt meselesinin çözümü ile çözülecektir. Bunun farkında olarak mültecilerle barış içinde yaşamanın muhakkak yollarını geliştirmek zorundayız” diye konuştu.
Muğla’da Kürt işçilere saldırı
Muğla’da işçilere yönelik ırkçı saldırıya da değinen Temelli, Kürtlere yönelik bu şekilde pek çok saldırının olduğunu belirterek, bu saldırıları tek tek saydı. Temelli, “Şu bir gerçek ki bu toplumda ekilmiş olan bu nefret söylemi, bu ayrımcılık tohumları işte insanlara yönelik bu linç saldırıları ile karşımıza çıkıyor. Tabi bunların arkasında şu gerçeklikte var. Hani şu meşhur ‘mala çökme’ hikayesi var ya, dolayısıyla bugün Kürtlerin sahip olduğu tarlaya araziye varlığa çökmek uğruna bu tür vakaların kışkırtıldığını çok iyi biliyoruz. En son Muğla vakasında 12 muhtarın nasıl bu işleri tezgahladığı açık bir şekilde ortadadır” ifadelerini kullandı.
Öğretmenlerin sorunlarını büyütüyor
Meclis’e getirilmesi planlanan ve öğretmenleri ilgilendirecek olan yasa tasarısına da işaret eden Temelli, bu tasarının öğretmenleri sorunlarını çözmeyeceğini tam tersine daha da büyüteceğini belirtti. Temelli, “Dönüp öğretmenlik mesleğine baktığımızda her geçen itibarsızlaştırılan, özlük haklarına ilişkin çözümsüzlüğün devam ettiği, atanmayan öğretmenler sorunun büyüdüğü, eşit işe eşit ücret meselesinin bir tülü halledilemediği bir meslekle karşı karşıyayız. Zaten 18 milyon öğrencinin olduğu ki 13-14 milyon aileden bahsediyoruz, 1 milyonu aşkın öğretmenin olduğu bir ülkede bu mesleğin temel sorunlarını çözmeden aslında eğitim sorununu çözmek mümkün değil. Bunu çok iyi biliyoruz. Fakat bu mesleğin temel sorunlarını çözme yöntemi de bu olamaz. Tam tersine bu yaklaşım piyasacı bir anlayışla bu yaklaşım öğretmenler arasında bir rekabeti teşvik etmekte ve bu rekabetin sonucunda da öğretmenleri mağdur etmek gibi bir projeyi karşımıza getirmektedir. Dört dönem sürecek akademi, kurs boyunca özlük haklarında mahrum kalacaklar. Genel Sağlık Sigortası kapsamında bu dört dönemi geçirecekler. Sonrasında üç yıl boyunca stajyer öğretmen olacaklar. O üç yılın sonunda öğretmen olup olamayacakları da meçhul. Bu kurs dönemi boyunca da alacakları ücret 14 bin lira gibi komik bir rakam. Yani öğretmen olmuş bir insanını kursa tabi tutacaksınız, 14 bin lira maaş vereceksiniz sonra stajer yapacaksınız, üç yıllık stajyerlikten sonra akıbeti belirsiz bir yere doğru iteceksiniz” şeklinde konuştu.
Asgari ücret
Temelli, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Türkİş rakamları açıkladı. Türkİşe göre yoksulluk sınırı 62 bin liraya ulaşmış durumda. Açlık sınırı 20 bin lirayı geçmiş durumda. Fakat asgari ücret 17 bin liradır. Bakan asgari ücretin yüksek olduğunu söyledi. Bu artık asgari ücretlilerle ücretliler ve emeklilerle alay etmek dışında bir şey değil. Bugün 17 bin lirayı yüksek olarak gören bu zihniyetin acilen istifa etmesi gerektiğini dile getiriyoruz. Çünkü çalışanların yüzde 60’ı asgari ücret alıyor. Dolayısıyla çalışanların yüzde 60’ı asgari ücretle yaşarken, ‘ülkede asgari ücret yüksek’ diyorsanız siz bu ülkenin hazine ve maliye bakanı olamazsınız. Siz olsanız olsanız uzak doğuda, emek sömürüsünün yoğun yapıldığı ülkelerde hazine ve maliye bakanı olursunuz. Orada asgari ücretin ne düzeyde olduğunu çok iyi biliyoruz.”
Kira artış oranı yüzde 65 olacak
Kiralarda kalkan yüzde 25 zam sınırını hatırlatan Temelli, “Kiralarda yüzde 25 sınırlamasının kalkmasıyla beraber kira artış oranı yüzde 65 olacak. Şimdi düşünün 10 bin lira kira veriyorsunuz. Asgari ücretlisiniz ve ev sahibiniz geldi dedi ki yüzde 65 zam yap. Vereceğiniz kira 16 500 lira olacak. 17 bin lira maaş alacaksınız 16 500 lira kira vereceksiniz . Neden 10 bin lira kira dedim. Türkiye’de şu anda en düşük kira 10 bin lira. Dolayısıyla eğer bir de asgari ücretli iseniz elinizde 500 lira kaldı demektir. Ve bakan çıkıyor diyor ki asgari ücret yüksek” ifadelerini kullandı.
Sermaye iktidarından kurtulmak
Gidişata son vermenin yolunun sermaye iktidarından kurtulmak olduğunu dile getiren Temelli, “Emekçilerin, emeklilerin, mağdurların, kadınların, yoksulların haklarının karşılandığı eşit işe eşit ücrete insanca yaşanabilecek bir ücretin var olduğu bir düzenin kurulabilmesi adına kamu kaynaklarının hakça adaletçe paylaşılacağı bir düzenin biran önce hayata geçmesi ancak bu sorunların çözümüne katkı sağlayabilir” dedi.
HABER MERKEZİ