Türkiye’deki en önemli krizin yönetememe krizi olduğunu söyleyen HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “Yönetim vasfından yoksun olan sistem, OHAL’siz ayakta duramaz. Yönetememe halinin tezahürü, bu OHAL anlayışıdır, bu baskı anlayışıdır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eş genel başkanları, parti kurmayları ve milletvekilleri, yeni dönemin politik çizgisini ve mücadele hattını belirlemek amacıyla 20 Temmuz’dan bu yana Van’da kampta. 3 gün yapılması planlanan kampın son gününde yoğun tartışmalar yürütülmeye devam edilirken, partinin Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Özgür Paksoy – Müjdat Can’a konuştu.
‘Sorun kabinesi’
24 Haziran seçimlerinden sonra sistemdeki değişikliğin tam olarak adının konulmadığını ifade eden Temelli, “Bu başkanlık sitemi mi, yarı başkanlık sistemi midir, Cumhurbaşkanlığı sistemi midir? Parlamentoyla yürütme ilişkileri nasıl olacak? Hiçbir şey tanımlanamamış. Bu tanımlamama hali aslında bir yönetememe halini gösteriyor. Türkiye’nin en önemli sorunlarından, krizlerinden biri de zaten yönetim krizidir. Bu özellikle 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminden beri Türkiye’deki yönetim sistemi üzerinden yürütülen tartışmaların aslında bir çözüme kavuşmayıp, çözümsüzlükten beslenen bir iktidar yapısına bizi sürüklediğini söyleyebiliriz. Şimdi karşımıza çıkan tablo da bir yönetememe halidir. Bir yönetim krizinin sürekliliği halidir. Bu çerçeveden bu kabineye baktığınızda, bu kabinenin hem riyakâr olarak bir karşılığı yoktur hem de bir yönetim krizini çözecek kabine oluşmamıştır, oluşturulamamıştır. Özel okul patronundan Milli Eğitim Bakanı, özel hastane patronundan Sağlık Bakanı, Turizm Şirketi sahibinden Turizm Bakanı gibi bir akılla, hazine ve maliyenin damada teslim edildiği bir akılla, bir yönetim krizi var. Bırakın çözülmeyi daha da derinleşir. Oysa bu kabine aslında bir sorun kabinesidir, çözüm kabinesi değildir. Zaten sistem Türkiye siyasetiyle uyumsuz bir sistemdir. Türkiye kültürüyle, tarihiyle çoğulcu sistemle olumsuz bir sistemdir. Tekçi bir anlayışın ürünüdür. Türkiye o anlamıyla da topyekun bir krize sürüklenmiştir. Hem yönetim krizi, hem siyasi kriz, hem de toplumsal kriz ve bütün bunları çepeçevre sarmalayan bir iktisadi kriz” diye konuştu.
‘Yolsuzluk iktidarı…’
Ekonomideki krizin nedenlerine de değinen Temelli, “Yönetememe krizi dediğimiz zaten sorunlara çözüm bulamama halidir. Çözüm üretememiş bir sistem, çözüm üretemeyen bir iktidar; çözümsüzlüğünü nasıl sürdürebilir? Şiddetle, savaşla sürdürür. Seçimlerden önce de sıklıkla dile getirdik ve bütün meydanlarda dile getirdik. Bu iktidar bir yolsuzluk iktidarıdır, bu iktidar bir savaş iktidarıdır. Bugün yolsuzluğun, savaşın devam etmesi aslında bu iktidarı besleyen iki kanal. Bu iktidarı ayakta tutan iki ayaktır. Savaşla ve bir yolsuzluk ekonomisini yaygınlaştırarak ayakta durmaya çalışıyor. Bununla ne kadar yol alınabilir? Yol alınamayacağını herkes biliyor. Her şeyini savaş, düşmanlık, karşıtlık, ayrıştırma üzerine inşa eden sistem, bunu sürdürebilmek için de ekonominin bütün gerçeklerine aykırı hareket eden bir yolsuzluk ekonomisini ören anlayıştır” ifadelerini kullandı.
‘İktidarın ömrü uzun olmayacak’
OHAL konusunada değinen Temelli şunları söyledi: “Bu sistem OHAL’siz yapamayan bir sistem artık. Bugün yönetememe hali kurumların çalıştığı mekanizmalarla değil, yargının bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ile değil, tam tersine kuvvetler birliği tekçi anlayışıyla yürütülen bir sistem olduğunu söyledik. Peki, bu nasıl yürüyecek, OHAL’le yürüyecek. OHAL’siz yapamıyor. Bunun yerine 3 ayda bir uzatılan OHAL’i kaldırıp, yerine 3 yıllık kalıcı bir OHAL sistemi getirmiş oluyor. Aslında OHAL’i normalleştiriyor ve bütün insanların bunu normal algılamasını istiyor. Valilere verilen aşırı yetkiler, bütün demokratik hakları eliyle kısıtlayabilecek bir vali profili karşımıza çıkıyor. Bu başlı başına zaten OHAL’in nasıl kalıcılaştığını, nasıl sürekli hale geldiğini gösteriyor. Neden buna ihtiyaç duyuyor. Çünkü bu yönetim vasfından yoksun olan sistem, OHAL’siz ayakta duramaz. OHAL demek baskı, şiddet, demokratik hakların kısıtlanması demektir. En demokratik hakların bile tahammül edilemediği bir yönetim anlayışından bahsediyoruz. Yönetememe halinin tezahürü, bu OHAL anlayışıdır, bu baskı anlayışıdır. 3 yıl boyunca bütün muhalefeti susturabileceğini, bütün bu sistemi kendi diktatöryal anlayışına göre tasarlayabileceğini umuyor. İddia ediyorum, Türkiye’de son seçimde birçok sonucu değerlendirdiler ama en önemli sonuçlardan biri AKP’nin yüzde 7 oy kaybıydı ve 300’ün altında kalmasıydı. Bu aslında 24 Haziran sonun başlangıcını gösterdi. Türkiye halkları, emek ve demokrasi güçleri, işçiler, emekçiler, kadınlar, mücadeleyi yükselttiği müddetçe, bu anlayışın, bu iktidarın ömrü çok uzun olmayacaktır.”
‘İktidarı teşhir etmeye devam edeceğiz’
HDP’nin önümüzdeki dönemde Meclis’te üstleneceği rolü de değerlendiren Temelli, “HDP olarak bütün muhalefetimizi tabi ki parlamentonun içine sıkıştırmayacağız. Tam tersi toplumsal muhalefetin içinde, odağında öncüsü olarak Türkiye’deki demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanarak, demokrasi ve barış mücadelesini yükselteceğiz ve muhalefeti burada öreceğiz. Türkiye’deki demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanarak, demokrasi ve barış mücadelesini yükselteceğiz ve muhalefeti burada öreceğiz. Parlamentoyu muhalefetin bir parçası haline getireceğiz. O kürsüyü kullanacağız, halkın sesini, hakikatin sesini orada yükseltmeye devam edeceğiz. O Meclis’ten kaçtıkça, biz demokratik haklarımızı kullanarak toplumsal muhalefetin bütün unsurları, dinamikleriyle beraber olduğumuz her yerde çok güçlü bir muhalefet ortaya koyacağız. Parlamentoyu işlevsizleştirmek isteyen bu iktidardır. Bu anlamıyla parlamentoyla beraber büyük bir muhalefeti örgütlemeyi önümüze hedef olarak koyduk. Bu anlamıyla parlamento önemli bir kürsüdür, bu kürsüyü en etkin şekilde kullanıp iktidarı orada teşhir etmeye, suçlarını tüm topluma anlatmaya devam edeceğiz” dedi.
‘Tek güçlü muhalefet HDP’dir’
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürekli olarak HDP’yi hedef göstermesine açıklık getiren Temelli, “İktidar, karşısındaki tek güçlü muhalefet gücünün HDP olduğunu biliyor. Gerçek ana muhalefet partisi biziz. Çünkü Türkiye’de iki seçenek var. Ya tekçi anlayış, tek adam rejimi ya da çoğulcu anlayış ve HDP’nin radikal demokrasi anlayışı. Türkiye siyaseti bu ikisi arasında biçimleniyor. Dolayısıyla iktidarın HDP’ye bu saldırıları, HDP’nin düşmanlaştırılması ve HDP vekillerine yönelik bu yaptırımları aslında bizi şaşırtmıyor ve beklediğimiz şeylerdir. Bugüne kadar yaptılar ve yapmaya da devam edeceklerdir. Vekil sayısını tabi düşüremeyecektir. Çünkü dokunulmazlıklar yeniden oluştu. Her ne kadar yargı bunu görmeyip, buna uygun yargılama süreçlerini durdurmasa da, aslında Anayasa’yı ihmal etmektedir. Yargı tek adam vesayetinin altında olduğu için hukuka uygun, yasalara uygun kararlar alamıyor. Ama bu süreç geçecektir ve bu haksız, hukuksuz uygulamalara da bir son verilecektir” ifadelerini kullandı.