Parti Meclisi toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ekonomi denetiminin McKinsey’e verilmesine ilişkin, “Sayıştay denetiminden kaçırdıkları, baş aşağı giden ekonomiye bu yolla güven pompalamaya çalışıyorlar. Yerli ve milli söyleminin karşılığı olmadığını her zaman söyledik. Doğrudan IMF’ye gitmeyip yine taşeron kullanıyorlar” dedi.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Parti Meclisi, genel merkez binasında toplandı. İki gün sürecek olan toplantıda güncel gelişmelerin yanı sıra seçimlere dair hazırlıklar ele alınacak. Toplantı, Eş Genel Başkan Sezai Temelli’nin açılış konuşması ile başladı.
Temelli, konuşmasına “Sözlerime sevgili İbrahim Ayhan’ı anarak başlamak istiyorum. Onun mücadelesi yol gösterici olacaktır. Adaletsizliğin bedelini hayatıyla ödedi. Sevgili Leyla Güven’e sevgilerimi göndererek başlamak istiyorum. Sevgili Leyla Güven, adaletsizliği özgürlüğünden yoksun kalarak ödüyor” diyerek başladı.
‘Hırsızlığa, suç örgütlerine af geliyor’
MHP’nin Meclis’e sunduğu af tasarısı üzerinde de duran Temelli, bu konuda şunları söyledi: “Leyla Güven’in olmadığı oturumda af gündeme gelecek. Akıl tutulmasını geçtik artık bir vicdan tutulması ile karşı karşıyayız. Geçen dönem milletvekili arkadaşlarımızın vekillikleri düşürüldü ve tutuklandılar. Bu af teklifi kapsamında nitelikli suçlara af getiriliyor. Nitelikli hırsızlığa, suç örgütlerine af geliyor. Çok nitelikli bir af teklifi hazırlanmış. Buna kılıf hazırlarken cezaevinin doluluğunu gerekçe gösteriyorlar. Evet, oradaki koşullar sağlıklı değil. Çünkü cezaevlerinde işkence ve kötü muamele var ve bunu yapan bu iktidar. Bunu yaşayanlar bu nitelikli af teklifinin içinde yer almıyorlar. Bugün cezaevlerinde 67 bin tutuklu kalıyor ve mahkeme süreçleri zamana yayılarak peşin hükümlü bir cezalandırma yapılıyor. Cezaevlerinde çocuklar var, 680 bebek var. Arin bebek cezaevinde hastalandı. Binden fazla hasta tutsak var. Tıpkı Koçer Özdal da olduğu gibi 400’den fazla ağır hasta tutsak var.”
‘Adalet devletler arası bir pazarlığa dönüştü’
“Adaletten, yargıdan bahsetmişken tecride değinmemiz lazım” diyen Temelli, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin bu adaletsizliğin en önemli göstergesi olduğunun altını çizdi. Temelli, AİHM’in Öcalan konusunda aldığı karara dair ise “AİHM, ‘kötü muamele yoktur’ diye bir karar verdi. Tecrit zaten kötü muameledir. Bu karar, adaletin devletler arası bir pazarlığa dönüştüğünü bize gösteriyor. Cumhurbaşkanı Almanya’da bu adaletsizliğe girdi, ‘yargı bağımsızdır, biz karışmayız’ dedi. Bunlar söylediklerini hemen yalanlıyorlar ve hemen öyle oldu. Cumhurbaşkanı, ‘bu yargılamalar yıl sonuna kadar tamamlanacak’ dedi. Belki kararları yazmış olabilirler” ifadelerini kullandı.
‘Suriye’nin çözümü Suriye halklarından geçiyor’
İdlib’teki gelişmelere de değinen Temelli, şu değerlendirmelerde bulundu: “Dış politika deyince bütün dünyanın gözü İdlib’de olacak. İdlib konusunda bir çözümün ortaya konulması ve grupların silahlardan arındırılması ve işledikleri suçların uluslararası ölçeğinde yapılması. Ne oldu? Rusya, ABD, İran ve Türkiye gibi Suriye’ye müdahalede bulunan tüm dış güçler, Suriye’deki çözümü ötelediler. Bu ötelemenin Suriye halklarına, bölge barışına hiçbir faydası olmayacak. AKP hükümetine zaman kazandırmış olabilir ama önümüzdeki dönem maliyeti derinleştirecek. Suriye’nin çözümü Suriye halklarından geçiyor. Dolayısıyla bütün dış güçlerin acilen Suriye’den çıkması ve bu çetelerin acilen silahsızlandırılması gerekiyor. Grupların çıktığı söyleniyor. Bu gruplar nereye gidiyor? Silahları ile beraber nerede bulanacaklar? Bu silahlı gruplar Efrin veya Cerablus’a doğru mu çekiliyor? Burada kalmaya devam edecekler mi? Böyle bir plan varsa çözümsüzlüğün daha da kalıcılaşmasına neden olacaktır.
‘Krizin beledini kadınlar, işçiler ve halklar ödemeyecek’
Temelli, sadece ekonomik değil, aynı zamanda hem siyasi hem de yönetememe krizi ile çoklu bir krizle karşı karşıya olunduğunu da ifade etti. “Yeni Ekonomi Programı (YEP) diyerek adını değiştirmekle sorunları çözmeniz mümkün değil” diyen Temelli, “Programın haksızlık etmeyelim tutarlı olan tarafları var. Bu da neo-liberal politikalardır. Bu program, kadınlara, işsizlere, topluma büyük bedeller ödetmeyi önüne hedef koymuş. Bu iktisadi krizin, 16 yıllık yanlış ekonomik programın bedelini halklara ödetme peşinde. Bunu denetimden azade yapmayı amaçlıyorlar. Ama bir denetim yolunu bulmuşlar. Kendilerini ve ülkeyi pazarlayacak bir denetim yolu bulmuşlar, McKinsey’e ihale edilmiştir. Önümüzdeki dönemde bankaları özelleştirmenin önünü açmışlar. Merkez Bankası 7 hafta içinde 20 milyar dolar rezervlerinde erime yaratmış. Niye dolar 20 kuruş ucuzlasın diye. İçine sürüklendiğimiz durum o kadar vahim ki et ve buğday ithal edecek durumdayız. Bunca ormanı yakarsanız ve merayı yasaklarsanız yoksullukta artar gelir dağılımında adaletsizlik artar. Bu krizin beledini kadınlar, işçiler ve halklar ödemeyecek. Biz bu bedeli ödemeyeceğiz diye halkı örgütlenmeye devam ediyoruz” diye belirtti.
‘İttifaklar kulislerde değil mahallede arayacağız’
Yerel seçimlere ilişkin de konuşan Temelli, şunları söyledi: “Şu iki soruyu önümüze koymalıyız. Nasıl bir kent ve yönetim istiyoruz. Bu çalışmaları sürdürmek. Emekçilerin gençlerin, kadınların kentleri istiyoruz eşitlikçi ilişkileri var edeceğimiz bir kent yaratmak istiyor. Emekçiler, kadınlar ve toplumun tüm kesimleri ile ittifakı gerçek anlamına kavuşturarak çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız. Burada yerel demokrasi anlayışımızın toplumsallaşması büyük önem taşıyor. İttifaklar kulislerde değil mahallede arandığı zaman gerçek anlamına kavuşacaktır.”
‘Doğrudan IMF’ye gitmeyip yine taşeron kullanıyorlar’
Basın mensuplarının ekonomi denetiminin McKinsey’e verilmesine ilişkin görüşlerini sorduğu Temelli, “Sayıştay denetiminden kaçırdıkları, baş aşağı giden ekonomiye bu yolla güven pompalamaya çalışıyorlar. Yerli ve milli söyleminin karşılığı olmadığını her zaman söyledik. Doğrudan IMF’ye gitmeyip yine taşeron kullanıyorlar. Bunlar taşeron iktidarı. Bir kemer sıkma politikasını devrede olduğunu görüyoruz” yanıtı verdi.