Kenan Kırkaya
HDP yaptı yapacağını; sonunda bütün siyasi aktörlerin ezberini bozdu, hepsini ayarsız hale getirdi. Ne güzel al-gülüm ver-gülüm çözümsüzlükten beslenip gidiyorlardı. Toplumu 90 yıldır aynı hikaye ile uyutuyorlardı.
Çözüm söyleminin kendisi bile o efsunlu iktidar tavrını çökertti. Deklarasyonla birlikte telaş sardı iktidar elitlerini. Üstten üstten konuşurken bile sesleri titriyor, ne yapacaklarını bilemiyorlar. Bir söyledikleri bir söylediklerini tutmuyor. Bir gün çıkıp “Kürt sorunu yok, biz Kürt sorununu çözdük” diyorlar ertesi gün “Kürt sorununu çözeceğini söyleyen muhalefet samimi değil, bunlar Kürtleri kandırıyorlar” diye yeni masallar uyduruyorlar. Bütün ezberleri bozulsa da o egemen kafaları hiç değişmiyor. Kürdü hep muhtaç, mecbur, el-mahkum gibi görüyorlar. Kürdün oyun kuruculuğunu içlerine sindiremiyorlar, bünyelerine ağır geliyor.
Aralarında da tanımlanamaz garip bir ilişki var. Birbirlerinden rol mü çalıyorlar, birbirlerine ayar mı veriyorlar, yoksa aralarında bir görev dağılımı mı var belirsiz. Bu deveyi gütmek, iktidarlarını sürdürmek için hangisi hangisinin esiri, kim daha baskın, yoksa karşılıklı bir mecburiyet mi var ortada? Küçük ortak her kritik anda çıkıp Saray adına racon kesiyor ya da ayar veriyor, “burada duracaksın, böyle konuşacaksın” diye buyuruyor. Erdoğan’ın dışına çıkamayacağı sınırlar çiziyor. Bunları yaparken de hep bildiğimiz gibi atarlı, hiddetli, sivri dilli, üstenci, kibirli… 80 milyona hitap ederken “dükkanın asıl sahibi benim, bu toprakların hükümdarıyım” edasıyla söz kuruyor. Toplumsal desteği ise hedef aldığı HDP’nin toplumsal desteğinin yarısı kadar bile değil. Ama o öfkenin, o üstenciliğin altında da sinik bir korku dolaşıyor. Onca zamandır “bu hiddet bu şiddet bünyenize zarar” diye uyarıyorduk, dinlemediler ve sonunda kebapçıları bile terörist ilan edecek kadar akli melekelerini yitirdiler.
Sadece küçük ortak değil ki, bütün yandaşlarda aynı telaş, korku, panik, şaşırma hali, ezbersiz kalarak ne yapacağını bilememe durumu hakim. En son 6 muhalefet partisinin parlamenter sisteme ilişkin yaptığı toplantıya HDP’nin neden katılmadığını kendilerine dert edindiler. Türlü türlü senaryo ürettiler, hazine bulmuş gibi olayın üstüne atladılar. Oysa daha HDP’nin deklarasyonunun mürekkebi kurumadı. HDP orada çok açık bir şekilde kendi ittifaklarıyla bu meseleleri tartıştığını, bunun dışında bir ittifak arayışı olmadığını sağır sultana bile duyurdu. Ya okuma yazmaları yok ya da bile isteye suyu bulandırıyorlar. Bunların bir de kendini zeki sanan “Kürt asıllı” kalemşorları var. Bu mesele üzerinden “Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete” özdeyişini hatırlamışlar. Herkesi kendileri gibi sanıyorlar. Yıllardır iktidarın nöbetini tutuyorlar ve bütün Kürtleri de kendileri gibi “nöbetçi olmaya” amade sanıyorlar.
Bu efendiler nöbet yerlerini terk etse, az biraz gözlerini açsa dünyanın artık başka türlü döndüğünü, alavere-dalavere işlerinin tarihe karıştığını görecekler.
Ama öğrenecekler; iletişim dilini de, omuz mesafesinde eşit ilişkilenmeyi de, dünyanın gerçeklerini de, onlara hakir gördükleri, küçümsedikleri ezilmişler ve Kürt halkı öğretecek.