Şeker fabrikalarının satılmasıyla birlikte çiftçiler ve bu fabrikalarda çalışan işçilerin en büyük darbeyi alacak kesimler olduğu biliniyor. Cargill, Ülker ve diğer şirketlerin ürettiği NBŞ, piyasaya hakim olurken halk sağlığı tehdit altına girecek
Gülcan Kılagöz
Sendikaların ve yerel halkın bütün itirazlarına rağmen 13 şeker fabrikasının özelleştirilmesinde binlerce kişi etkilendi. Özelleştirilen şeker fabrikalarında çalışan 4 bin 135 işçi işsiz kalacak. Aileleri ile birlikte düşünüldüğünde bu rakam yaklaşık 15 bine bulacak ev bu süreçten etkilenecek. Aynı zamanda şeker fabrikaları için pancar eken 60 bin 128 çiftçi de özelleştirmeden olumsuz etkilenecek. Toplamda baktığımızda fabrikaların olduğu iller veya ilçelerde ekonomiye bir katkı sunuyor, buralarda fabrikaların kapanmasıyla birlikte esnaflar da bu süreçten etkilenmiş olacak. Bu durumun beraberinde geçim derdine dönüşecek ve yeni göçlere neden olması kaçınılmaz olacak. İşçiler ve üreticilerin bu süreçte en çok etkilenen, mağduriyet yaşayan kesimler olacağı ise net olarak görülüyor. Bu süreçte şeker piyyasına ABD’li şirket Cargill başta olmak üzere NBŞ üreticileri alacak ve halk sağlığı tehdit altına girecek. Şeker fabrikaların özelleştirilmesi ve işçilerin durumunu DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan’la konuştuk.
Mal varlıkları yağmalandı
Sümerbank, Tekel, SEK Süt, EBK, SEKA ve daha birçok kamu kurumun ya özelleştirildiğini ya da kapatıldığını belirten Aslan, “Mal varlıkları haraç mezat satıldı, yağmalandı. Onbinlerce işçi işinden, ekmeğinden, aşından oldu. AKP iktidarı bunların hepsini işçilere bir şey olmayacak, çalışma garantisi veriyoruz diyerek sattı. Şeker fabrikalarının akıbeti de farklı olmayacak. Şeker fabrikalarını alanların çoğu bu işletmeleri çalıştırmak için almıyor. Daha önce özelleştirilen ve satılan birçok kamu kurumunun arsaları konut yapımı için kullanıldı, ranta açıldı. Şeker fabrikalarının çoğunun bulunduğu alan şehir merkezlerinde. Şehir içinde kalan ve arsası para eden fabrikalar kapatılacak ve arsalarına TOKİ ya da inşaat şirketleri konut, AVM gibi inşaatlar dikecek” dedi.
İşçileri işten çıkarılacak
Şeker pancarı üretimi yapan üreticilerin de tütün üreticilerinin kaderini paylaşacağının altını çizen Aslan, “Tekel satıldığında ne olduysa şeker fabrikaları satılınca da o olacak. Bugün bir tane sigara fabrikası kalmadı. American Tobacco (BAT) tekeli aldı. Samsun’da bulunan Ballıca Sigara Fabrikası hariç hepsini kapattı. Yerli tütün yerine Amerikan tütününü sözleşme karşılığı ektiriyor ve istediği fiyatı dayatıyor. Yerli tütün ekenler kaçakçı muamelesi görüyor. İşçilerin önemli bölümü işten çıkarılacak, üretim yapan fabrikalar kıdemleri sıfırlayacak, sendikasızlaştıracak ve güvencesiz bir şekilde asgari ücretle işçileri çalıştırmaya devam edecek. Olabildiğince az işçiyle, daha çok üretim yapacaklar. Tabii ki bütün bu yaşanan ve yaşanacakların sorumlusu bizzat iktidar ve onun başında olan Cumhurbaşkanı Erdoğan olacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu politikanın uygulayıcısı ve en büyük özelleştirmeci olarak tarihe geçecek” diye ifade etti.
İktidara güven olmaz
İktidarın işçilere 5 yıl çalışma garantisi veya başka kuruma geçiş hakkı sözü vermesinden sonra 775 işçinin işten atılmasını 811 işçinin ise emekliliğe zorlanarak, kıdem tazminatlarının dahi verilmemesi konusunu da değerlendiren Seyit Aslan, “Bu iktidarın hiçbir sözüne güven olmaz, güvenmiyoruz da. Kimin adına söz verebilir? Siz fabrikayı satıyorsunuz, koşulları belli. Alan kişi o fabrikada her türlü tasarruf hakkına sahip olmadan, işletmeyi almaz. İşçilerin beş yıl çalıştırılacağı ya da başka kurumlara geçirileceği tamamen vaatten ibarettir, aldatmacadır. Oluşabilecek tepkileri törpüleme ve önüne geçme taktiğidir. Dönemin başbakanı Binali Yıldırım seçim vaadi olarak söyledi, geçti gitti. Seçim biter bitmez bu sözler unutulur, öyle de oldu. Verilen sözler unutuldu, unutulacak. Sermaye partilerinin karakteri böyle. Emekçiden yana olacak değil. Yüzlerce işçi atıldı, yeni atılacaklar var. Emekli edilecekler var. Sonuçta özelleştirme mantığına uygun olarak, bu işletmelerde eski işçi bırakmayacaklar. Ayrıca satılan fabrikalarda işçilerin özlük haklarıyla birlikte devredildiğini biliyoruz” diye belirtti.
Şeker-İş kılını kıpırdatmadı
Fabrikaları alanların muhtemelen bankalardan kredi alarak borçlarını da devlete ödettireceklerini aktaran Aslan, “Sonra o borçlar da Telekom örneğinde olduğu gibi içi boşaltılarak bankalara bırakılır ya da devlet borçları üstlenir. Çıkarılan işçilerin kıdem tazminatlarının ödenmemesi ise tamamen keyfi bir tutum. Özel sektör bu hak gasplarını hep yapıyor. Muhtemelen satış sözleşmelerinde işçilere hiçbir güvence verilmemiştir. Fabrikaları alanlarda kıdem tazminatını peşin verme yükünden kurtulmuş oluyor. Şeker-İş ise bu konuda kılını kıpırdatmadı desek yerinde olur. Fabrikalara, üreticiler sahip çıktı, ciddi bir tepki oluştu ama şeker fabrikalarında örgütlü Şeker-İş topu taca atarak bütünüyle uzlaşarak sorunu çözmeye çalıştı. İşte şimdi kaçınılmaz olarak işçilerin hakları gasp ediliyor. İşçiler de mücadelede inisiyatif almayınca kaçınılmaz olarak bunlar yaşanıyor” diye konuştu.
Şekerde serbest piyasa
AKP’nin iktidara geldiği ilk günlerde dönemin ABD Başkanı olan Bush’un Erdoğan’a ricası ile Cargill’i yasal hale getirilmesinin ardından Nişasta Bazlı Şeker’in (NBŞ) sağlık üzerinde etkisi nedeniyle ciddi tepkilere yol açmasını da hatırlatan Aslan, “AB şeker pancarına kota koyarak üretimin azalmasını istiyor. Çünkü üye olarak girmek isteyen Türkiye’nin de avantajlı olmasını istemiyor. Kendi içinde Kuzey Fransa’da oluşan üretim fazlasını üretim açığı bulunan İngiltere, İtalya, Portekiz gibi ülkelere dağıtıyordu. Hem Türkiye köylüye istediği fiyatı dayatacak hem de Cargill istediği kadar NBŞ üreterek, istediği fiyata satacak. Onun için özelleştirme başta Cargill olmak üzere NBŞ üreticilerine ve sonrada üç-beş tarım ve sanayi şirketi patronuna yarayacak. Bunu da şeker kanunu tartışmalarında Cargill’in yaptığı açıklamalarda görüyoruz. Üretim reform paketi kapsamında şeker kanunu tartışılırken Cargill, ‘Şeker üretim pazarında serbest piyasa şartlarının ve düzgün rekabetin oluşmasıyla pazarda sağlıklı büyümenin gerçekleşeceğine inanıyoruz’ demiştir. Bu, ‘şekerde serbest piyasa istiyoruz ama şeker fabrikaları buna engel oluyor’ demektir. Şeker fabrikaları engel çünkü hala tarım sözde desteklense de, şeker pancarı üretimine konan kotalarla üretim azalsa da ne Cargill’in ne de AB’nin istediği ve dayattığı seviyelere inmemişti” dedi.
İstedikleri gibi yönetecekler
Özelleştirme ile pek çok şeker fabrikasının kapatılacağının altını çizen Aslan, “Kimisinin üretimi azalacak ve şeker pancarının kullanıldığı yerlerde ikame olarak NBŞ kullanılacak. Bakın bugün pek çok gazete, dergi doların artışına bağlı olarak gazete kağıdına gelen zamlar nedeniyle yayıncılıkta zorlandıkları için feryat ediyor. Son yaşanan kur artışları sonucunda kağıt karaborsa oldu, gazeteler ve kitabevleri kağıt bulamıyor, bulsa da tonu 900 euro. SEKA özelleştirilmeseydi veya kimi fabrikaları kapatılmasaydı bu durum yaşanmayabilirdi. Şimdi şeker fabrikaları açısından durum bu, her şey bağımlı hale gelecek. Şeker piyasası tümden tekellerin eline geçecek ve istedikleri gibi piyasayı yönetecekler. Fiyat ayarlaması yapacaklar” şeklinde konuştu.
Sağlımız tehdit altında
NBŞ sağlık açısından tehdit oluşturup oluşturmadığını, şeker pancarı üretimi yapan binlerce çiftçinin durumu ve özelleştirmenin önüne geçilebilip geçilemeyeceği konularında da değerlendirme yapan DİSK/Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan, son olarak şunları söyledi: “Nişasta bazlı şeker piyasaları kaplayacak, sağlığımız tehdit altında olacak. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi de böyle bir şey. İthal mısırdan ürettiği NBŞ ile Amerikan şirketi Cargill için serbest piyasa ve düzgün rekabet oluşacak. Ülke için bağımlılık, halk içinse daha pahalı ve sağlıksız gıda dayatılacak. Şeker Fabrikalarının kimisi kâr getirmiyor diye kapatılacak ve geriye birkaç fabrika kalacak. Böylece şeker pancarının fiyatını şirketler belirlerken az miktarda üretilen şekeri de istedikleri fiyata satacaklar. Köylü tarımdan koparak şehirlere göç edecek, halk ise daha pahalı ve insan sağlığına zararlı şeker tüketecek. Tüm bu olanların karşısında da üretici köylü, işçi, emekçi ve NBŞ ile zehirlenmek istemeyen herkes birbiri ile dayanışmak ve yeni mücadele yolları aramak zorundadır. Fabrikalar satıldı diye geri adım atmamak gerekiyor. Bulunduğumuz her alanda mücadele ederek ve birleşerek haklarımız kazanabilir, bundan sonraki özelleştirmeleri engelleyebiliriz.”
Yandaş şirketlere satıldı
Hükümet, devlete ait 14 şeker fabrikasını özelleştireceğini duyurduktan sonra ihaleye çıkılmıştı. Fabrikalardan 11’i satılmıştı. Başbakan Binali Yıldırım başkanlığındaki Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) birleştirilerek ihaleye çıkarılan Erzurum ve Erzincan şeker fabrikalarının 287 milyon lira bedelle Albayrak Turizm ve Seyahat İnşaat Ticaret şirketine satışı 5 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Özelleştirme Yüksek Kurulu, 5 şeker fabrikasının ihalesini onaylanmıştı. Karar Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Fabrikaları satın alan şirketler şöyle:
Doğuş Gıda, 275 milyon liraya Yozgat Şeker Fabrikası’nı, 336 milyon liraya da Bor Şeker Fabrikası’nı satın aldı.
Safi Katı Yakıt şirketi, 528 milyon lira vererek Çorum Şeker Fabrikası’nı satın aldı.
Tutgu Gıda, 330 milyon liraya Kırşehir Şeker Fabrikası’nı satın aldı.
Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş., Turhal Şeker Fabrikası’nı 569 milyon liraya satın aldı.
Nişasta bazlı şekerli ürünlere dikkat
Dünya üzerinde son yıllarda Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) olarak en çok üretilen ürünün mısır olduğu biliniyor. Cargill’in ve diğer NBŞ üreticisi firmaların GDO’lu mısırdan üretim yaptıkları çokça gündeme geldi. GDO’lu ürünlerin insan sağlığı üzerinde çok ciddi etkileri var ve bu etkilerin başında ise kanser vb. hastalıklar neden olmaktadır. Mısır şurubu şerbeti, früktozdan elde edilen şekerdir. Emilmesinden başlayıp tüketimine kadar vücuda yaptığı tahribatın hesabı yok. Obezite başta olmak üzere birçok kan hastalığını ortaya çıkarmaktadır. Hazır satın alınan; bisküvi, kolalı içecekler, şekerlemeler, çikolata, gofret, hamur işi tatlılar, hazır pasta ve keklerde, meyve suları, dondurma, reçel, jöle, marmelat, helva, sütlü tatlılarda mısır şurubu şerbeti kullanılmaktadır. GDO’lu mısırdan üretilen şurup ise ölümcül sonuçlara yol açabilmektedir.