HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen YÜksekdağ’ın hakkında hazırlanan 7 ayrı fezlekenin birleştirilmesiyle oluşan davanın 12’inci duruşması görülüyor. Yüksekdağ, Mehmet Tunç’un cenaze törenine katılmasına ilişkin hakkında hazırlanan fezlekeye ilişkin ‘Tek suçumuz Cemile’yi, Taybet Ana’yı kurtaramamış olmak’ dedi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın tutuklu yargılandığı ve hakkında hazırlanan 7 ayrı fezlekenin birleştirilmesiyle oluşturulan davanın 12’nci duruşması Sincan Cezaevi Kampüsünde bulunan Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
‘Mehmet Tunç bir kahramandı’
Şırnak’ın Cizre ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında mahsur kaldıkları bodrumlarda yakılarak öldürülen Mehmet Tunç ve Orhan Tunç’un cenazelerine katıldığı gerekçesiyle hakkında hazırlanan fezlekeye dair savunmasına devam eden Yüksekdağ, “Türkiye bu yaşam anlayışının gerçekliğini bilmeyen insanlarla acıya yabancı kalıyor. Onca ölen canların yaşamını yitirmesinin önüne geçebilseydim, ablukaların önüne geçebilseydik. İnsanlar Cizre bodrumlarında yeni bir katliam silsilesiyle karşı karşıyayken, insanların vicdanlarına hitap ettiler. Mehmet Tunç, bir kahramandı. En zor koşullarda yaşam inancını kaybetmemek kahramanlıktır. Bu kadar yaptığı şeyde bütün Türkiye toplumuna önemli bir mesaj verdi; ‘Biz diz çökmedik, çökmüyoruz’ dedi. İnsan karanlığa hapsedilmişken, elinden kimse tutmuyorken bu inanç yaşatır. O sesleri Türkiye duymadı” dedi.
‘Kürtlere karşı tasfiye girişimi yapıldı’
Türkiye, Avrupa ve dünyanın gözü önünde naklen bir katliam gerçekleştirildiğini söyleyen Yüksekdağ, “Uluslararası kurumlarda kaç çocuğun, kadının öldüğü kayıtlarda mevcuttur. O süreçte, barikatların kurulduğu süreçte insanlar evlerini terk etmediler. O barikatların içerisinde sivil insanlar vardı. Orayı terk etmeyen oraya bağlılığını koparmak istemeyenler öldü. Bir siyasi iktidar bunu anlamıyorsa o siyasi iktidarın sorunudur. Oradaki kolluk kuvvetleri, siyasi iktidar orada bulunan halka açık açık ‘sizi oradan çıkarmayacağız’ dedi. Ama orada yapılanlar bu insanların Kürt olmasından kaynaklıdır. Siyasi iktidar karşısında muhalif istemiyor. Karşısında halsiz, pasif siyasiler istiyor. O dönemde Meclis’ten takip ediyorduk, insanların hayatlarını kurtarmaya çalışıyorsun ama insanların ölümünün önüne geçemeyecek bir durumda kalıyorsun. Sokak eylemlerinde demokratik eylemlerde katliamın önüne geçmeye çalışıyorduk” diye ekledi.
Vali ile operasyon yapan kişilerle, İçişleri Bakanlığı ve Başbakanla iletişim halinde olduklarını anlatan Yüksekdağ, savunmasını şöyle sürdürdü: “Cizre’den yurttaşlar telefon açıyor ‘bu noktadayım’ diyor biz kolluk güçlerine bildiriyoruz kolluk güçleri kurtarmak yerine orayı bombalıyorlar. Tüm bunlar birde siyasi kazanım olarak gösterildi. Türkiye içinden çıkamayacak bir hal haline geldi. Siyasi iktidar bugün ne yaptım demeye hakkı yok. Biz onlara yapmayın dedik. Türkiye kazanmıyor. Bu siyasi iktidarla kazanamaz. Bütün kesimlere, Kürtlere karşı tasfiye girişimi yapıldı.
‘Bunun sorumluları siyasi iktidardır’
Cizre’de bu açık açık oldu. İçişleri Bakanı; ‘oradaki kolluklar lafımızı dinlemiyor’ dedi. Bu koşullar içerisinde insanların yaşam hakkı elinden alındı. Ölümler olmadan engellemek istedik. Biz ne söylediğimiz sözlerden ne de katıldığımız eylemlerden geri çekilmedik. Tek suçumuz Cizre’de olanları engelleyemedik. Cemile’yi, Taybet Ana’yı kurtaramamış olmak. Tek sancımız bu. Kan hayat verir ve insanı var eden kandır. Bir toplumun hayatı dökülen kanla arada kalmaz, yürür, başka hayata karışır. Kimse dönüp bu memleket bu kadar gelişebilecekken, neden hala kan dökülüyor? Sorusunu sormuyor. Askeri araçların sıralamasında birinciyiz. Ekmeğin, patlıcanın derdine düşen mermiden neden haber olsun ki? Biz bu gerçeklikleri söylemek zorundayız. Biz insanların hayatlarını kurtarmayı başaramadık. Bunun sorumluları siyasi iktidardır. Bunda benim başarısızlığım vardır. Kente giren siyasetçilerden birisiyim.”
‘Bodrumlarda kimyasal bomba kullanılmıştı’
İlçeye girdiklerinde karşılarındaki tabloyu anlatan Yüksekdağ, şöyle konuştu: “O anları yaşayanları kimse anlayamaz. Girdiğimizde yanık et kokusu vardı. Bir o yananlar bir de o yakanlar vardı. Cizre’de siyasi iktidar gözümüzün içine baka baka bir beka sorunu olduğunu söylemeye devam edip, bizi ikna etmeye çalışıyordu. Unutulmayacak! Oradaki kan kokusu, insan kokusu unutulmayacak. Yaşadıkları yerlerde karşılarına çıkacak. 4 gün boyunca girişlerimize izin vermediler. Orada temizlik yaptılar. Sonuç engellenmemiz kaldırıldığında bizimle birlikte yüzlerce insan akın akın girmeye çalıştı. Barikatların olmadığı mahallelere de girilmişti. Çatışma, gasp olayları vardı. Başka mahalleleri de gezdik ve en son bodrumlara girme kararı aldık. Kimyasal bomba kullanılmıştı. ATK raporlarında bu mevcuttur biz içeri girdiğimizde Adli Tıp kurumundan gelenler inceleme yapıyorlardı. Ona rağmen girdik içeriye ve onlar incelemelerine devam ediyordu. 4 gün boyunca temizleme yapmalarına rağmen hala odaları temizleyememişler ve delilleri ortadan kaldıramamışlardı. Mehmet Tunç o bodruma kardeşi ve diğerlerini kurtarmak için girmişti. Onlara karşı herkes görevini yerine getirmek için bir şeyler yapmadı. Son istediğini yerine getiren kişi için hazırlanan bu iddianameler siyasi iktidarın gafleti içerisindedir.
‘Siyasi iktidar halen bizleri bitiremedi’
Tüm demokrasi şehitleri ölümsüzleşmiştir, onların anılarını yaşatacağız. Ölülerimize karşı yaptığımız siyasi iktidar durdurmaya çalışsa da bizler durmayacağız. Onların vicdanlarına, merhametine asla ihtiyacımız yoktur. Biz sadece onlara akıl veriyoruz. Halen kendi çizgimizdeyiz. Baskı altında, esaret altında da olsak da siyasi iktidar halen bizleri bitiremedi.”
HABER MERKEZİ