HDP, EMEP ve ESP yöneticileri, artan intiharları değerlendirdi. HDP Milletvekili Musa Piroğlu: ‘AKP, zenginlerin iktidarıdır. ‘Bize ekmek yoksa size huzur yok’ demeliyiz. Mücadeleyi büyütmek zorundayız’
Yadigar Aygün/İstanbul
Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz insanları açlığa, sefalete, mahkum etti. Ekonomik buhrana karşı çıkış bulamayan emekçiler, işsizler, öğrenciler, ezilen yurttaşlar intihara sürükleniyor. 11 Aralık’ta Samsun’da eline “İş-aş” yazan bir kişi intihar etti. 15 Aralık’ta Mardin’den ailesiyle birlikte mevsimlik işçi olarak Bayat’a gelen 17 yaşındaki çocuk işçi F. Ç. intihar etti. 15 Aralık’ta Aydın Nazilli’de 25 yaşındaki E.E. kredisini ve ev kirasını ödeyemediği için “ekmek alacak param yok” notuyla intihara kalkıştı. Ailesinin durumu fark ettiği baba kurtuldu. 28 Aralık’ta Adıyaman’ın Besni ilçesinde, çay ocağında çalışan 4 çocuk babası çay ocağı çalışanı Hüseyin Akkuş, evde yalnız olduğu esnada kendisini tavana iple asarak 53 yaşında yaşamına son verdi. Örnekler o kadar çok ki. Liste uzayıp gidiyor. Yaşanan kriz kaynaklı intiharları siyasetçilere sorduk.
Sefalet diz boyu
Türkiye’nin çok uzun süredir çok ağır bir ekonomik krizden geçtiğine dikkat çeken HDP Milletvekili Musa Piroğlu, insanların geçinemediğinin altını çiziyor. Salgının ekonomik krizi ve işsizliği giderek arttığını söyleyen Piroğlu, 2019 yılında ekonomik krizden kaynaklı olarak yaşanan toplu intiharları hatırlatıyor. Piroğlu, insanların intihara sürüklenme sebeplerini şu şekilde sıralıyor: “Ekonomik krizin, işçiler, yoksul halk için karşılığı, işsizlik, artan sefalet ve kötü çalışma koşullarıdır. Bu sorunlar salgın dönemiyle beraber katlanarak büyürken halk kitleleri içinde katlanamaz bir hale geldi. Bir yandan işsizlik korkunç derece arttı. Küçük esnafların dükkanlarının kapanmasıyla beraber buralarda çalışan 2 milyondan fazla insan işsiz kaldı. Fabrikalarda çalışma koşulları çok kötüleşti. İşten çıkarmalar çok arttı. İnsanların iş bulma umudu neredeyse ortadan kalktı. İnsanlar asgari ücretle bile iş bulamıyor. Her ne kadar TÜİK yüzde 15 dese de gerçek enflasyonun yüzde 30’lara dayandığı herkesin kabul ettiği bir gerçek haline gelmiş durumda. Kış ayına giriyoruz, faturalar daha çok artacak. Bu sosyal çöküntü siyasal ve ekonomik sıkıntı sosyal bir sıkıntıya yol açarken hayatlarını sürdürmek, kendi hayatlarıyla beraber çocuklarının ve ailelerin hayatını sürdürmek zorunda olan kadınlar, erkekler, işçiler hayatını sürdüremez hale gelmiş durumda. İnsanlar sıkışmışlıkla karşı karşıya kaldı.”
‘AKP zenginlerin iktidarı’
Piroğlu, AKP’nin işçileri, emekçileri, kadınları, yoksulları ve ezilen kesimleri korumadığını ama yandaş ve sermaye gruplarını koruduğunu vurguluyor. Giderek artan yoksullaşmanın sebebinin ise AKP’nin zenginleri ve sermaye grupları için uyguladığı politikalar olduğunu söylüyor. Piroğlu, “İntihar olgusunun temel sebeplerinden bir tanesi iktidarın bu politikasıdır. Aile Çalışma Bakanı ‘Türkiye’nin yoksulluk sorunu yoktur’ dedi. İktidar böyle bir gerçekliği yok sayıyor. İnsanlara intiharı bir tercih olarak bunu dayatıyor. Burada intiharı tetikleyen bir başka gerçeklikte toplum ağır bir çöküntü döneminden geçiyor olmasıdır. Bunu değiştirme durumunu insanlar hissedemiyor. Dağınıklık, örgütsüzlük ve bir çeşit tepkisizlik çıkışsızlığı beraberinde getiriyor. Bu insanların psikolojik olarak ağır sorunlarla baş başa kalması ve altından kalkamayacağı durumlara yol açıyor. Bu iktidarın bir tercihi zaten. AKP, patronların iktidarıdır. Zenginlerin iktidarıdır. Bakanından belediye meclis üyesine kadar bir dizi komple zengin iktidarından söz ediyoruz. Bu zenginleşmiş iktidarın yoksulla empati kurma pozisyonu zaten yok. Zira zengin yoksulluğun ne olduğunu bilmiyor. Bilmediği için de yoksulluk yok derken de bu rahatlıkla konuşuyor. Yoksul yaşamın ne anlama geldiği konusunda en ufak fikri, duygusu ya da bir izlenimi söz konusu değil” diye belirtiyor.
‘Ekmek yoksa huzur yok’
Piroğlu, açlığa, yoksulluğa mahkum eden sisteme karşı örgütlü mücadele etmek gerektiğinin altını çiziyor. Piroğlu, “Dünyanın her yerinde ekonomik kriz gündeme girmeye başladı. Salgının hemen öncesinde Şili’de başlayan Lübnan’a yayılan açlık isyanlarında olan ‘Bize ekmek yoksa size huzur yok’ sloganı çok açıktı. Şu dönem iktidar ve iktidarın yanındaki sermaye sınıfının huzurunu bozmamız gerekiyor. Yoksa biz ekmeksiz ve aç kalmaya devam etmek zorunda kalacağız. Mücadeleyi büyütmek zorundayız, başka çıkış yolumuz yok. İktidarı, yoksullara karşı politikalar üretecek şekilde zorlayacak bir hamle hareketi başlatmamız lazım. Aslında bugün bütün koşullar olgunlaştı. Atlasglobal işçilerinden, Bimeks işçilerine, maden işçilerinden, Soma’ya kadar hemen hemen ülkenin her yerinde işçiler toprakları yağmalanan köylüler, hareket halindeler. Sadece sorun şu bu hareketle iktidar karşıtı olan bugün saldırı altında olanlar ve Kürt halkının mücadelesini yan yana getirebilirsek bu iktidarın bu yağma ve talan düzeninin sonunu getiririz” diye konuşuyor.
Öfkeyi sisteme yöneltmeliyiz
ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü’ye göre de intiharların asıl sebebi kapitalist sistem ve AKP’nin yarattığı ekonomik kriz. Ekonomik krizin giderek büyüdüğünü belirten Tümüklü, “İntihar vakalarını Türkiye’deki ekonomik krizin geldiği noktaya karşı bir tepki olarak okumak lazım. Sistem hiçbir yanıyla ne bir çıkış ne de bir çare üretebilir durumda. Dolayısıyla insanlar bir çaresizlik içerisinde aslında. Yaşadığı açlığa, yoksulluğa karşı kendine öfkeyi yöneltiyor ve kendi başarısızlığı gibi algılıyor. Bu aslında kapitalist ideolojinin bir yansımasıdır. Burjuva ideolojinin bir yansımasıdır. Kapitalist sistem insanların başarısını ya da başarısızlığını bireyselliğe indirgeyerek intiharlara yol açıyor. Bu anlamıyla intiharlar aslında bir sistem sorunu. Eğer biz bunu engelleyemezsek bu intiharlar devam edecek. Çünkü ekonomik kriz büyümeye devam ediyor. Toplumda derin bir güvensizlik ve çıkışsızlık var. Buna karşı çözüm önerilerini tartışmamız lazım” diyor.
Tümüklü, AKP’nin kendi iktidarını ve güdümündeki sermayeyi koruduğunun altını çiziyor. AKP’nin savaşa ve güvenlik harcamalarına kaynak ayırırken ezilenlere, yoksul kesime, emekçilere bir kaynak ayırmadığını vurgulayan Tümüklü, intiharlara karşı çözümün ancak kapitalist sistem ve AKP’ye karşı mücadele olduğunu söyüyor. Tümüklü, “İntiharlar, rejimin karakteriyle ilgili bir durum. Bu rejim savaşa ve onun ekseninde yürüttüğü sömürgeci sisteme kaynak ayırıyor. Bu rejim savaş sanayisinin yanında polise, bekçiye ve güvenlik kaygısıyla yüzbinlerce polis ve bekçi alıyor. Bunlara bütçenin büyük bir kısmını ayırıyor. AKP, kendi yandaş sermayesini beslemeye, büyütmeye çalışıyor. AKP ve kurduğu faşist şeflik kendi örgütlenmesini, kendi kitlesini güven altına alırken milyonlarca emekçi ve yoksulun ölümüne zemin hazırlıyor. Eşitsizliğe karşı çıkan insanları da faşizmle ıslah edeceği ya da öldüreceği bir rejim inşa ediyor. Esas sorun bu. Bu faşist rejimin emekçilere, yoksullara, ezilenlere bir gelecek vaad etmesini beklemek hayal olur. Eşit, özgür bir toplum kurmadığımız sürece emekçiler ve yoksullar açısından intiharlar bir normal bir durum olacak. İnsanlar öfkesini kendisine veya sevdiklerine değil bu çaresizliği, açlığı, baskıyı, çıkışsızlığı, faşist saldırganlığı üreten rejime, onun ekonomik örgütlenmesine ve siyaset tarzına yönetmek gerekiyor. Başka türlü çıkış mümkün değil. Bunu yaratanlara karşı bu öfkeyi yönetmek ve bununla mücadele etmek gerekiyor” diye konuşuyor.
Mücadeleyi seçmeliyiz
Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz da, ekonomik krizin ve Kovid-19 salgının yoksulluğu arttırdığına dikkat çekiyor. Milyonlarca işçinin açlık sınırının altında yaşadığını söyleyen Akdeniz, “İnsanlar hem açlık tehlikesiyle karşı karşıya hem de mutlu değiller. Toplumda mutsuzluk arttı. Bu toplumsal bunalımlara, toplumsal travmalara yol açtı. Maalesef hayatına son veren işçi ve emekçilerin rakamları da giderek artış gösteriyor. Bunlar rakam değil her biri birer can. Asgari ücretten AGİ’yi çıkardığımız zaman açlık ücreti. Asgari ücretin ülkedeki oranı da son 20 yılda çok arttı. Şuan ülkenin yarısı 24 milyon çalışanın yarısı asgari ücretle geçiniyor. Avrupa’da bunun ortalaması yüzde 2 veya yüzde 3’tür. Bizde yüzde 50. Bütün çalışanlar bu halde olduğu için bunalım, mutsuzluk toplumun en az yarını sarmış durumda. 12 Eylül’ün ardından 24 Ocak kararları ve neo-liberal politikalar ve bugün AKP iktidarında sürdürülen politikalara baktığımız zaman özellikle sağlık sistemi çöktü, paralı hale geldi, bu yüzden insanlar terapi, psikiyatri, psikolog desteğinden yaralanamıyorlar. Özellikle İstanbul gibi mega kentlerde ruhsal açıdan çocuklar, gençler ve yetişkinlerin gidebileceği bakım merkezleri, açık alanlar, parklar yok. Doğaya, çevreye, yeşile yabancı hale geldiler. Pandemi sürecinde bu tür insanlar eve kapatıldı. Örneğin şizofren hastasını düşünün, bunu eve kapatamazsınız. Sık sık dışarı çıkarmak gerekiyor bunlar da intiharları tetikliyor” diye vurguluyor.
Akdeniz, intihar vakalarının bireysel olmadığını vurgularken, topluma mücadele çağrısında bulunuyor: “Eğitimde özel üniversitelerin açılmasıyla beraber eğitimin kalitesi düştü ve her yıl milyonlarca genç mezun oluyor. Bu öğrencilerin yüzde 90’nı diplomalı işsiz. Kendilerini işe yaramaz hissediyorlar. Gençler, günlerce, aylarca, yıllarca iş arıyorlar, iş bulamıyorlar. Atamaları yapılmıyor. KYK borçlarını ödemiyorlar. Bunların hepsi travmaları yükseltiyor. AKP, Türkiye’de diplomalı işsizler bunalımı yarattı. Sorunun kökeni bireysel değil, ‘münferit vakalar’ değil. Sorunun kaynağı ekonomik, sosyolojik ve siyasal. Bir siyaset sorunu bu. EMEK Partisi olarak çağrı yapıyoruz; tüm zorluklara rağmen insanların tercih edebileceği şey yaşamına son vermek olmamalı. İnsanlar bundan uzak durmalı. Mücadeleyi seçmeliyiz. Bu düzeni değiştirmek için bu yönetim sisteminden kurtulmayı tercih etmeliler” diyor.